KUVVETİN BÜYÜSÜ

Yavuz USTA

Güç, kuvvet, kudret her insanda çeşitli şekillerde tezahür eder…

Bu konuda Eflâtun şöyle demiş, İbni Haldun böyle demiş, Gazali başka demiş vs iktibaslarla zengince bir yazı yazmayı isterdim, lâkin onları her ne kadar okusam da bu konudaki düşüncelerini hatırlamıyorum, not da almamışım, ne isem? Bana dair düşüncelerimi herzamanki zaviyemde yazacağım..

– “Abi vermeyeceğin şeyin izâhını yapmak zorunda değilsin!” demişti kolları dövmeli telefon tamircisi genç…

– İzâhımı tamamlattır delikanlı! Gerçekten, çocuklarına oynamaları için istiyorsan bu telefonu veririm, fakat ticarî amaç için yalan yapmak delikanlılık raconuna terstir .

– Abi bunun ekranını değiştirip satmaya kalksam telefonun edeceğinden fazla masraf yaparım, sana söz, kızıma oynaması için vereceğim…

Cezaevinden yeni çıktığından bahsetmişti.. Dükkânı yeni açmış, getirdiğim yeni telefonu tamir edip, eski telefonuma talip olmuştu; efendi uslûbu vardı… Bu muhabbetlerin bir hikmeti illa ki vardır fakat çözümleyemiyorum… Bu, özünde tevazu barındıran gençler nasıl, neden, güçlerinin büyüsüne kapılıp diğer insanlara tasallut ediyor ve musallat oluyorlar? Yıllar önce “Salih” isimli gayrı meşru işlere müptela gençle “Salih” ismi üzerinden sohbetim sonrası şahsıma bağımlı olmuş, nerede karşılaşsak önünü ilikler öyle konuşurdu…

– Salih, senin gibi delikanlıya ceket iliklemek yakışır mı; benimle rahatca konuşsana.

– Abi biz her adama düğme iliklemeyiz, senin bizdeki yerin bir başkadır.

Kırmızı eşofmanlarımla sohbet yürüyüşüne çıktığım bir gün, iri yarı madde bağımlısı bir gencin bulunduğu, milletin ise tırsıp geri döndüğü yola girmiş bulunmuş, yanından geçerken göz göze gelmiştim ve peşimden seslenmişti:

– Hey kırmızılı!

Başıma bela almamak icin duymamazlığa gelip arkadaşla sohbete devam edip giderken tekrar seslenmişti:

– Hey kırmızılı, sana diyorum!

İçimden ona en kısa sürede nasıl nakavt vuruşunu yapabilirim düşüncesiyle dönmüş:

– Söyle, ne diyorsun!

Elinde, içine çekip sarhoş olduğu madde poşeti bir müddet bakıp:

– Sana ben hiç bir şey demem!

– Eyvallah! demiş yoluma devam etmiştim…

Bu gençlerin hepsi cezaevindeler; telefoncu hariç… O, haraç maksatlı gittiği mekân sahibi ve akrabalarının şiddetli darp etmeleri sonucu yakın zamanda hayatını kaybetti.

Bu yazıyı yazma ihtiyacını neden hissettim?

“İnsanı yaşat ki devlet yasasın”, “yaratılmışı severiz yaratandan ötürü” söylemlerini dillerinden düşürtmeyen siyasetçi olamayan politikacılar, hukukçu olamayan, güçlüyü koruyan kanuncular ve fikirden uzak söz yazarları, dini ilimle, aşkla, vecdle değil, para toplama rantçlığına evriltmiş tüm dinî kurumlar… Bu toplumu çürüten sizin vurdum duymazlığınız, sizin kavramların içini boşaltan istismarcılığınız, hak olana değil güçlü olana gösterdiğiniz hürmet ve sadakatinizdir.

Vatanperverlik ve dindarlık imaj ve objelerden öte derin iç muhasebe, ahlâk ve adalet öncelikli tavır duruş sergileyebilme işidir…

Her güçlünün sınırını çizip (buna yöneticiler de dahil), güç zehirlenmesi veya büyülenmesine müsaade etmeyip mazlumlar türettirmeyecek olan yegane güç devlettir; devleti devlet yapan ise yönetici kadro ve kurumlarıyla topyekûn sistemin kendisidir.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: