NİÇE’NİN FELSEFESİNE DAİR

Ayhan SÖNMEZ

Niçe felsefesi potansiyelin felsefesidir; büyük, asil ve kahramanca olan her şeye derin bir hürmettir. Küçücük, korkak ve vasat olan her şeye karşı içten gelen bir küçümseme içerir.

Niçe’nin felsefî külliyatında büyüklük yüceltilir, sıradanlıktan nefret edilir ve mükemmellik arayışı en yüksek fazilet olarak kabul edilir. Dahası bununla girift bir şeklilde bağlantılı olan Niçe’nin felsefî ifadesinin temel taşı, onun “kendini aşma” kavramıdır. Bu “kendini aşma” kavramı, onun tüm önemli felsefî fikirlerini şekillendirir ve canlandırır; her şeyin, özellikle de “güç iradesi” ve “übermensch” kavramları olmak üzere, her şeyin etrafında döndüğü metafizik dayanak noktası görevi görür. Niçe’ye göre, tüm hayat temelde güç istemenin bir egzersizidir.

Yanlış anlaşılmasın, bu kavram fizikî mânâda güçle, ne de zorunlu olarak başkalarına hükmetme arzusuyla ilgili değildir, daha ziyade, kendine hâkim olmakla ilgilidir. Güç istenci, daha derin ve daha temel bir saike hitap eder. Basit bir hâkimiyet özleminin ötesine geçerek, kişinin doğuştan gelen gücünü, eser verme özelliğini ve farklılığını ortaya koymaya yönelik iptidaî arzusunu özetler.

Daha spesifik olarak, kişinin kendi arzularına ve insiyakî tarafına hâkim olması mânâsına gelen öz denetimini de içerir. Bu derûnî gücün sınırsız bir ifâde sahası vardır. Amansız bilgi arayışında, doyumsuz bir başarı susuzluğunda veya şahsî mükemmelliğe kararlı bir adanmışlıkta kendini gösterebilir. Bu hâliyle, bu sadece hayvanî bir dürtü değil, aynı zamanda bizi büyüklüğe doğru çabalamaya teşvik eden dinamik bir motordur. Vasatlığı aşmak ve kişinin varoluşunu daha yüksek bir zeminde tezahür ettirmeye hep açlık çeken bir sevk edici.

Niçe, öte dünyaya hâkim olmak ve ayağa kalkabilmek için, kendi içimizi fethetmeyi övüyor. Niçeci felsefede, fert evvela kendini aşma süreci aracılığıyla kendi üzerinde güç iddia eder. Bu tüm içe dair sınırlamaları, korkularımızı, şüphelerimizi, ahlâksızlıklarımızı ve zayıflıklarımızı fethetmeyi içerir. Sadece bu içe dair zayıflıkların üzerine galebe gelerek potansiyelimizi gerçekten kullanabilir ve irademizi dışa yansıtabiliriz. Kısaca dış düşmanı yenmeden önce iç düşmanı bastırmalıyız.

Niçe’nin felsefesî çerçevesinde, bastırılamaz susuzluk ve bitmek bilmeyen güç arayışı, insanlığı ileriye iten bir kuvvet olarak hizmet eder. Bu özgürlüğün özünü teşkil eder; sınırsız potansiyele dair mütemadiyen bir hasret ve sınırsız güce ulaşma… Bununla birlikte, bir paradoks ise, benlik, bu sınırsız yükselişin önündeki en amansız engel olarak durur. Bu çelişki ne sebeble ortaya çıkıyor? Benlik, kendi kendini aşmanın doğasında var olan gücü reddederken, umumiyetle teselliyi maddî güvenliğin, dinî doğmanın ve mevcut liberal-hümanist paradigmanın ahlâkî zorunluluklarının tanıdık rahatlıklarında arar. Bu geri çekilmeyi sığ bir yanılsama olarak algılamasına rağmen, ekseriyetle benlik, gerçek özgürlüğün, kullanılmayan potansiyelin ve gerçek kendine hâkimiyetin kucaklanmasından vazgeçerek, tekrar tekrar cazibesine yenik düşer. Bu sebeble, yorulmadan kendilerini aşmaya ve sürekli bir oluş hâlinde kalmaya gayret eden üstün fert tipi, daha eksiksiz ve otantik varlıktır. Özetle hitabı: Kendini aşmanın mükemmeliğini kucakla ve daha yüksek tip, “übermensch” ol!

Niçe için, kendini aşma eylemi yalnızca tamamlanması gereken bir vazife değil, yücelten ve sürekli yukarı taşıyan, inkılâb ettiren bir süreçtir. Sınırları, engelleri ve kişinin zayıflıklarını aşmak için sarsılmaz bir arayışı temsil eder. Kendi kendimizi aşarak, sürekli olarak kendi potansiyelimizin sınırlarını zorlayarak ve keşfedilmemiş âlemlere giderek mükemmelliğe ulaşmaya çalışıyoruz. Bu çalışma, Niçe’nin felsefesinin nihaî tezahürüdür. Özetle: İçinizdeki savaşı kucaklayın ve onu sevin der.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et