AMERİKAN KÂBUSU

Ayhan SÖNMEZ

Fırtınalarla dolu dünyamızın labirentimsi yer altı mezarlarında, birçokları tarafından Amerika olarak bilinen, hayli aptal bir kalabalık tarafından özgürlük ve ilerleme feneri olarak selâmlanan bir diyar pusuda bekliyor. Ancak bu diyar, kara kara düşünen, araştıran ve ayırt eden bakışları sayesinde, bu sözde refah ve umut yeri, asılsız bir yanılsama, ruhî özden ve metafizike dair önemi olmayan, gerçekliği sorgulanabilir bir fantazmadan başka bir şey değildir.

Görünmeyen ama her yerde var olan, meşum büyüsünü Amerika’nın uçsuz bucaksız çehresine sessizce dokuyan canavarca bir hayalet fark ediliyor. Bitmek tükenmek bilmeyen materyalizm ve hazcılıktan doğan kötü niyetli bir varlık. Zenginliğin süslerine, altının ışıltılı cazibesine ve mülkün baştan çıkarıcı çekiciliğine karşı doymak bilmez bir arzu, sakinlerinin ruhlarını kemirdi, içini boşalttı ve onları amaçsız leşlere dönüştürdü, sonsuza dek hayatlarının çorak mağaralarında dolaşıp durdu. Kendi sınırsız arzuları, manevî yardımdan yoksun ıssız manzaralar.

Ancak materyalizmin lâneti, çok daha tehditkar bir buzdağının yalnızca görünen kısmıydı. Demokrasinin güya göz kamaştırıcı ışıltısını boğan, daha güçlü bir felaket, her yeri kaplayan, mürekkep gibi bir örtü. Geçmiş dönemlerin ihtişamı ve asaleti içinde yetişmiş olan bu popülist ahlâk anlayışına göre, tadı safra kadar acıydı. Kainatı, tüm oyuncuların eşdeğer rollere sahip olmadığı geniş, kozmik bir tiyatro olarak gördü. Varoluşun, eşitlikçiliğin ayrım gözetmeyen dengeleyici gücü altında bile görünmez, hatta ayırt edilemez hale gelen yüce bir düzen, bir ruh aristokrasisi tarafından yönetildiğini ileri sürdü.

Bu rahatsız edici demokratik cephenin ötesinde, temkinli ve korkusuz bakışlar, modernitenin canavarca motorlarının sağır edici kükremesine takıldı. Acımasız ilerlemenin o büyük devi olan sanayileşme, soğuk, demir pençesiyle münbit toprağın yemyeşil bağrını ele geçirmişti. Mekanizasyonun amansız baskısı altında, her şeyi kapsayan mekanik kakofoni içinde rezonanslarının azaldığı, eski, kutsal ritimlerin zayıf yankıları duyuldu. Amerika Birleşik Devletleri, ciddi vizyonunda, insanlığın aşkın ve ebedî olandan yabancılaşmasının korkunç bir delili olarak, dipsiz uçuruma doğru bu korkunç alayın sancağı olarak durdu.

Böylece Amerika, bereketli bir hayat ve canlılık potası olan kaynayan bir Cennet olarak değil, materyalizmin, demokrasinin ve sanayileşmenin boğucu kıskacına hapsolmuş lânetli bir diyar olarak tezahür ediyor. Aykırı seslerden bu kasvetli durum için bir ağıt yankılanıyor, zamanın sonsuz, dolambaçlı koridorlarında ürkütücü bir şekilde yankılanan, dinlemeye, anlamaya ve onun derin imalarını düşünmeye cesaret eden birkaç kişiye ulaşan kederli bir ağıt. Acımasız kehânet!

Bu ağıt, uyuyan bir sürünün ortasında yalnız bir kurdun kederli uluması, demokratik ideallerin zaferini, dizginlenmemiş tüketiciliğin yükselişini ve sanayileşmenin soğuk, duygusuz ilerleyişini sorgulayan bir ses. Modernitenin ileriye doğru yürüyüşü büyülenmiş bir Amerika vizyonu, aslında olduğunu iddia ettiği rüyalar ülkesinden çok uzak. Çağları aşan kederli bir melodi, insanın ruhaniyet ve ebedi olanla olan bağının ihmal edilmiş bir dipnotu değil, varlığının kalbi ve ruhu olduğu bir zamanın tüyler ürpertici bir yankısı olan ağıt hâlinde devam ediyor.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et