İSRAİL’DE HUKUK MÜCADELESİ
Aşağıdaki haber yorumlara peşinen şu notu düşmek gerekir ki, bir devlet savaşarak kurulabilir ama devam edebilmesi için kanun ve hukuk nizâmını tesis etmesi gerekir. Gayesi adalet olmak üzere kanun ve hukuk nizâmı tesis edilemeyen devletler veya bunda bazılarının şahsî menfaatine olmak üzere gedikler açılmaya başlandığında o devletin varlığı da artık tartışmalı hâle gelir. Bu gedik açma işi -genellikle- güya daha üstün bazı idealleri tahakkuk ettirmek adına gayet iyi niyetle yapıldığı ileri sürülerek gerçekleştirilir. Hukukla keyfî olarak oynamak, adaletin ortadan kalkmasına ve yozlaşma, çürüme ve yıkılmaya yol açar. Bir rejim küfürle idare olunabilir ama zulümle olmaz. İsrail'de yaşananlar da, Netenyahu'nun bağlı olduğu dünya görüşünün ideallerini gerçekleştirme adlı üstün gayeler uğruna yönetimde keyfî olarak güç ve kontrol artırımı talebiyle ortaya çıktı.
Eski Mossad Başkanı Tamir Pardo, Başbakan Benyamin Netanyahu hükümetinin yönettiği İsrail’de “Siyonist rüyanın sonuna yaklaştıklarını” söyledi.
İsrail’de Başbakan Netanyahu öncülüğündeki koalisyon hükümetinin aşırı sağcı politikaları ve yargının yetkilerini sınırlandıran tartışmalı “yargı reformu”, ülke çapında 31. haftayı geride bırakan kitlesel gösterilerin yanı sıra farklı alanlardan çok sayıda üst düzey İsrailli isim tarafından da yoğun şekilde eleştiriliyor.
Eski Mossad Başkanı Pardo, Yediot Ahronot gazetesinde kaleme aldığı, “Aşırılık Yanlıları Yecüc ve Mecüc Savaşı İstiyor” başlıklı makalesinde, Netanyahu öncülüğündeki aşırı sağcı koalisyon hükümetini hedef aldı.
Pardo, yazısında, İsrail’in kuruluşuna fikir ve eylemleriyle öncülük eden Theodor Herzl ve Haim Weizmann gibi Siyonist liderlerin öne çıkardığı, tarihi Filistin topraklarında bir Yahudi devletinin kurulmasını ifade eden “Siyonist rüya” için taşıdığı endişeleri aktardı.
Hükümet koalisyonundaki aşırı sağcı, ırkçı ve aşırı dindar yoğunluğa işaret eden Pardo, “Mesihçiler ve faşistler, antisiyonist bir Haredi blokunu (Ultra-Ortodoks Yahudiler), kabuk değiştiren ve partisini (Likud) sağcı demokrattan ırkçı bir Ortodoks diktatörlüğe dönüştüren bir başbakana (Netanyahu) bağladılar” ifadelerini kullandı.
“Geçen her gün Netanyahu hükümeti bizi Siyonist rüyanın sonuna yaklaştırıyor” değerlendirmesinde bulunan Pardo, ABD’yi işaret ederek, “Umalım ki dünyadaki dostlarımız bize yardım etsin” temennisinde bulundu.
Apartheid devleti İsrail
İsrailli istihbaratçı, ülkesinin “apartheid ilan edilmiş bir devlet haline geldiğini” ifade ettiği yazısında, şunları kaydetti:
“ABD başta olmak üzere yıllar içinde Batılı ülkelerin önemli bir müttefiki haline gelen İsrail, bu tavrının ülkenin sonunu getireceğini hükümete anlatmaya çalışan dostlarımızın uyarılarını dikkate almıyor.
ABD Başkanı, Demokrat ya da Cumhuriyetçi olsun, aynı sonuca varacak. Washington’un dünyada en fazla desteklediği ülke (İsrail), demokrasiden saptı ve apartheid ilan edilmiş bir devlet haline geldi.”
Tarihi Filistin topraklarını ifade eden “Ürdün nehri ile Akdeniz arasında, yarısı Yahudi ve diğer yarısı Yahudi olmayan 15 milyon kişinin yaşadığını” hatırlatan Pardo, şöyle devam etti:
“Hükümetteki ırkçılar, Tanrı’nın yardımıyla Yahudilerin, deniz (Akdeniz) ile Ürdün (nehri) arasındaki Yahudi olmayanları boyunduruk altına alacağını umarak bizi Siyonist rüyanın sonuna yaklaştırıyor.
Faşist ırkçılar, sonunda Tanrı’nın yardımıyla Yahudi olanların diğerlerine boyun eğdirip, kaçmalarına, ölmelerine veya hakları bulunmayan yaşamaya razı olmalarına neden olacak bir Yecüc ve Mecüc savaşına varmayı amaçlıyorlar.”
Pardo, “ekonomik, sosyal, teknolojik ve güvenlik mucizesi” olarak tanımladığı “Yahudi devletinin, kendi yıkımını kendi elleriyle gerçekleştirmeye karar verdiğini” savunarak, “İsrail’i saran çılgınlığı hayretle izlemeyen tek bir Müslüman lider yoktur” ifadelerine yer verdi.
İsrailli eski yönetici, ülkede hükümetin yargı düzenlemesine karşı 31 haftadır süren kitlesel gösterilerin, “Siyonist rüyanın sona ermesini engellemek için savaş verdiğini” vurguladı.
Netanyahu hükümetinin tartışmalı yargı düzenlemesi
İsrail’de 2022 yılının son günlerinde göreve başlayan Netanyahu liderliğindeki koalisyon hükümeti, aşırı sağcı ve aşırı dindar partileri içinde barındırıyor.
Görevdeki koalisyon, İsrail siyasi tarihinin en aşırı sağcı hükümeti olarak değerlendiriliyor.
Netanyahu’nun hükümeti kurduğu süreçte koalisyon anlaşmalarının en önemli kısmını, başta tartışmalı yargı düzenlemesi olmak üzere yasa dışı Yahudi yerleşim birimlerinin genişletilmesi ve aşırı sağcı isimlere yönetimde kritik görevler verilmesi gibi maddeler oluşturuyordu.
İsrail Adalet Bakanı Yariv Levin’in 5 Ocak’ta duyurduğu ve Yüksek Mahkeme’nin hükümet üzerindeki denetimini sınırlandırma ve iktidarın yargı atamalarında söz sahibi olması gibi değişiklikler içeren yargı düzenlemesi, ülke çapında kitlesel protestolara ve grevlere neden oldu.
OSMANLI DA BÖYLE YIKILMIŞTI
Osmanlı’nın yıkılışının temel sebebi malûm: O güne kadar âlimlerin kendi aralarındaki seçimle işbaşına gelen ve bu özerk yapısı ile temayüz etmiş olan Şeyhüslimlam’ı, Kanunî kendisi atayarak, kendi maiyetinde bir memur sıfatına büründürmüş ve böylece hatır-gönül fetvalarına sebep olacak yanlış bir yol açmıştı. Hatır gönül fetvalarıyla başlayan adaletsizlik, nihayetinde devletin sonunu getirdi.
Üstad Osmanlı’nın yıkılışının başlangıcını bu hadiseye bağlarken aynı zamanda devlet içindeki güçler ayrımına; yargının siyasî erk tarafından belirlenmesinin yanlışlığına da dikkat çekmiş oluyor… Nitekim Üstad’ın projelendirdiği Başyücelik Devleti’nde de yargının siyasetin tahakkümünde olmayacak şekilde tanzim edildiği çok açıktır.
Bugünkü Türkiye’nin hâli ise bu açıdan içler acısı. Devlet, nizâm ve kanunla değil tek bir kişinin insafına terk edilmiş durumda. Ondan dolayı da o tek kişiden sonra ne olacağı tam bir meçhûl.