İMÂN, AKSİYON VE PASİFİST MÜNAFIKLAR

Selim GÜRSELGİL

Bu kadar basit bir düşüncenin bu kadar yoğun bir ilgi görmesine şaşırdım. Düşüncenin özeti şuydu: Artık boş boş lâflarla, dini birtakım söylemlerle avutulmayi bırakıp bir şey yapmalıyız. Ne kadar küçük olursa olsun bir şey yaparsak kardeşlerimize bir yardımımız dokunabilir.

Ama ne kadar çok bağırırsak bağıralım kendimizi kandırırız.

Bazıları tabiî bu düşünceye tepki gösteriyor. Ruhları o kadar uyuşmuş ki, bir şey yapmak deyince hafsalaları almıyor. Bekliyor ki, birileri bir şey yapsın, o hiç zahmet çekmeden hazıra konsun. Hiç utanmadan bana da bunu tavsiye ediyor. Yetkililerimiz zaten yapılacak olanı yapıyormuş, ben niye insanları gaza getiriyormuşum?

Benim kimseyi gaza getirdiğin falan yok. Biz müslümanlar olarak hâl muhasebemizi yapıyoruz. İsrail’in Filistin’de yaptıkları müslümanları gaza getirmiyorsa zaten konuşacak bir şey yok. Ben hâlâ ruhunda bir şey kıpırdayan kimse kaldıysa onlarla konuşmak istiyorum. (Eleştiriye de açık olarak) Yetkililer bir şey yapmasın mı diyorum? Ama sen bu uyuşmuşluğunla yetkililere bir şey yapmanın da ilhamını vermiyorsun ki. Koyun gibi güdülmeye alışmışsın. Müslümanları da bu çizgide tutmaya çalışıyorsun. Bu İslâm’a iyilik değil kötülüktür. Hareket etmeyen her şey yok olur gider. Hareketsizlik ölümdür. Sen birtakım dinî show’larla müslümanları ölü bir yığına çevirmeye çalışıyorsun.

Ben 28 Şubat dönemini yaşadım. O zaman da böyle müslümanlara hareket etmemeyi, ölü gibi durmayı telkin eden tipler vardı. Bizden daha etkili oldular. Mesut Yılmaz bunların asistini gol yapmakta hiç zorlanmadı. Dedi ki, “toplumda turban yasağına ciddi bir tepki yoktur, uygulayacağız.”

Bu alçakça tavır yüzünden binlerce genç kızın hayatı kaydı. Şimdi hiç utanmadan bu münafıklar hâlâ ortada dolanıyor. Müslümanlara hareket etmemeyi, başlarına gelen her şeye boyun eğmeyi, yok olup gitmeyi öğütlüyorlar. İsrail çıkıp derse “İslâm dünyasında bizim Filistin’de yaptığımız soykırıma ciddi bir tepki yok. Demek ki doğru yapıyoruz.” İşte bu münafıklar yüzündendir. Münafik tarihi boyunca hep bu rolde olmuştur. Asr-ı Saadette de ne zaman İslâm kuvvetleri harekete geçirecek olsa, İbn-i Selul aynı bozguncu role soyunuyordu.

Oysa imân ameldir, aksiyondur, harekettir. Hareketin olmadığı yerde imân da yoktur. Bize bu pasifizmi aşılayanlar Mill mMücadele döneminde de benzer bir telkincilik içindeydiler. Ülke işgâl edilmiş, onlar “aman bir şey yapmayalım, aman İngilizleri kızdırmayalım” diye nutuk atıyorlardı. Ondan sonra ortada İslâm diye bir şey kalmadı.

Bu iş daima böyledir. Hareketsizliğin hayat, hareketin ölüm olduğunu zanneden yok olur gider. Hareket eden ise var olur ve var eder. Osman Bey hareket etmeseydi Osmanlı İmparatorluğu olur muydu? Fatih hareket etmeseydi İstanbul’u alır mıydı? O zaman da tıpkı bugünkü gibi Müslümanlara hareketsizliği telkin eden münafıklar pek çoktu. Ama Allah hareket edenlerle beraberdir. Pasiflere Ortadoğu güneşi altında yer yoktur.

Benim mesajım bu kadar basittir.

İkinci husus: İslâmî kesim içinde Hamas aleyhtarı korkunç bir propaganda var. Adam bakıyorsun hoca, ama Tel Aviv radyosu spikeri gibi konuşuyor. Hamas aleyhinde konuşanlar şeytanın diliyle konuşuyorlar. Bunlara kanmayınız. Hamas Gazze’de İslâm aleminin temsilcisidir.

Hamas müslümanları kırdırıyormuş. Kırana yönelik İslâmî tepkileri hafifletmek için, binbir güçlük içinde direnen unsurları kötülüyor. Seni kimse kırmaz rahat ol sen. Deccal seni görse “bana bunlardan biraz daha bulun” der. Gölgesinden korkan tipler İslâm’ın izzetini baltalıyor

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: