YABANCILAR ÜLKEMİZDE AMELİYAT YAPAMAZ MI?

Alâaddin Bâki AYTEMİZ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yılın ilk Kabine Toplantısı sonrası yaptığı açıklamada, bu topraklar üzerinde ameliyat yaptırılmayacağını açık ve net gösterdiklerini iddia etti.

Oysa bunda 8 sene önce Ünsal Zor, 6 sene önce de Kumandan Salih Mirzabeyoğlu bu topraklarda yapılan ameliyatlar neticesi şehid edildikleri hâlde, hâlâ failler bulunabilmiş değil.

Hatta, sorulan suale, verilen suç duyurusuna devlet adına cevap veren savcılık kurumu, Kumandan Mirzabeyoğlu’na yapılan operasyonun mahiyetini devletin bilmediğini iddia ediyordu. Nihayetinde Kumandan Mirzabeyoğlu suikasti de bir cinayet olarak değil, normal bir ölüm vakası olarak görüldü ve dosya devlet eliyle kapatıldı… Devlet dediğim de, CHP iktidarı değil, AKP iktidarı… Başta da CHP’nin başkanı birinci cumhurbaşkanı değil, AKP’nin başkanı mevcut sonuncu cumhurbaşkanı olduğu hâlde…

Devlet Telegram adlı bu operasyonların hâlâ mahiyetini bilmiyorsa, nasıl önleyebilsin yeni ameliyatları…

Yok biliyorsa -ki biliyorlar- o hâlde demek işin içinde başka işler var demektir.

Bu ülkenin zulüm tarihine bakılacaksa, öyle taa Cumhuriyetin kuruluş yıllarına gitmeye gerek yok. Müslümanlar bugün de zulüm görmeye ve tehdit potansiyeline göre katledilmeye devam ediliyor.

Mesele bunları görecek gözün olup olmamasında.

Yoksa işte Ünsal ve işte Kumandan…

Bugün zorbalık ve zulüm, cinayet ve katliam eskisi gibi değilse, değişen nedir ona bakmak gerekir.

Sen rahattın ama bu rejim imânsız İslâmcılık kisvesi altında Kumandan Mirabeyoğlu’na 16 yıl boyunca olmadık işkenceleri yaptıktan sonra katletmedi mi?

Yani rejim, artık kendisine tehdit görmediklerine dokunmuyor ve seçici yaklaşıyorsa, bu durum zulmün, cinayetlerin bittiği mânâsına gelmez ki.

Üstad, “şeylerin varlığı hissedebilmeyle alâkalı” diyerek, his iptali mevzusu ve şömine karşısında gazete okurken ayağı yandığı hâlde bunu hissetmediğinden ayağının yanmasına tedbir alamayan, tepki vermeyen İngiliz lordunu örnek verir ve acı çekme hissinin sırasında kurtarıcı olduğuna vurgu yapar.

Ünsal ve Kumandan’ın katledilmiş olmalarına mukabil, bunun ifade ettiği mânâyı hissedemediğimizden ezbere zulüm edebiyatı ile Cumhuriyet şunu yaptı, bunu yaptı diyerek güya mücadelede kendimize yer açtığımızı mı zannediyoruz?

Bakın daha yeni Erdoğan’ın sahip çıktığı aynı Cumhuriyet döneminde Ünsal ve Kumandan katledildi!

Zulme karşı mücadele bir hissediş davasıdır. Ötesi, yani Cumhuriyet ilk döneminde müslümanlara şunu yaptı, bunu yaptı edebiyatı ise, ezbere mücadele taklidine girer. Zulmü hissederek, zalime karşı koyuş değil, artık tehlikesi geçmiş bir zulüm mücadelesinin taklidi ile o mücadeleden kendine pay devşirme uyanıklığı. Oysa kanlı ve canlı zulümler burada devam ediyor…

O zalim de bu değil mi?

Ona karşı koyuyorsun da buna niye tavır alamıyorsun?

Çünkü hissediş yok. Ona koyduğu tepki de hissettiğinden değil, ezberlediğinden ve taklit ettiğinden. Mücadele dinamik bir süreçte devam ederken mücadele eden de zulme uğramaya devam ediyor. Mücadelen kopan, kendisi zulme uğramadığı için, artık düşmanın gözünde tehlike olmaktan çıktığı ve hedef alınmaya değer görülmediği için de aktüel zulüm onun hissediş dünyasına ulaşmadığından, devam eden zulmü görmezden geliyor; nasıl olsa kendine değmiyor…

Benim canım yanıyor, sen bununla mücadele edeceğine, zamanında bu millete şunu yaptılar, bunu yaptılar…

Kumandan ve Ünsal’ı şehid eden operasyonları kim yaptı?

Önce bunun hesabı verilsin.

Bunun hesabını soracağız!

Hem de Kumandan’ın Ünsal’ın hesabı bahsinde işaret ettiği üzere, sistem çapında soracağız.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et