FAİZİN YÜKSELTİLMESİNİN ALTINDAKİ GERÇEKLER

Alâaddin Bâki AYTEMİZ

Merkez Bankası aldığı kararla faizleri 500 baz puan birden artırarak yüzde 50’ye yükseltmesi karşısında sorular da birbirini kovaladı:

Hani ekonomi düzeliyordu?

Hani faiz nasa uymazdı?

Erdoğan’ın 2013’te attığı tivitle o yıl yüzde 5 olan faize atıfla, “Biz göreve geldiğimizde faiz oranı yüzde 47 idi. Nereden nereye geldiğimizi hep birlikte görüyoruz” demişti. Göreve geldiklerinden daha kötü duruma getirdiklerini kabul ediyorlar yani?

Bu arada Merkez Bankası döviz rezervleri de tarihteki en düşük seviyeyi gördü…

Erdoğan Türkiye’yi en iyiler arasına sokacağım derken, en kötüler arasında yerimiz aldık bile.

Trading Economics verilerine göre, dünyada en yüksek faiz oranına sahip ülke yüzde 130 ile Zimbabwe, ikinci ülke yüzde 100 ile Arjantin, üçüncü ülke yüzde 56,3 ile Venezuela, dördüncü ülke ise yüzde 50 ile Türkiye.

Ülke niye bu hâle geldi?

Ekonomiyi, siyaseti, her şeyi çok iyi bilenler, ben ekonomistim diye övünenler sayesinde elbette.

Ülkeyi bu hale, işçi, memur, esnaf, köylü, öğrenci, emekli getirmedi ki.

Ülkenin kaynaklarını bunlar yiyip bitirmiyor ki.

Bu kesimler her geçen sene daha çok zayıflarken, yönetimdekiler ve çevrelerindeki ile beraber 3000 aile her geçen gün daha da semirmeye devam etmekte.

Milletin şeyini şey edeceğiz demişlerdi, ettiler, ediyorlar.

Milleti, ülkeyi, vatanı, devleti şey ettiler, ediyorlar…

İmânsız İslâmcılık rejimi milleti şey etmeye devam ediyor…

Artırın faizleri artırın, biraz daha soyun, biraz daha şey edin.

Diyecekler ki: Ama artırmasak şöyle oluyor, böyle oluyor. Biz de istemiyoruz ama mecburuz.

Yalan!

Bu kapitalizmin, liberalizmin, Batı işbirlikçilerinin yalanıdır.

Batı işbirlikçisi İmânsız İslâmcılığın yalanıdır. Dün bu yalanları kökten Batıcılar söylerdi, artık paradigma değişince İmânsız İslâmcılar aynı yalanları tekrar etmeye devam ediyor.

Gerçek mânâda milleti düşünecek ekonomi modeli yerine milleti soymanın aleti olan Batı kafasının ürettiği kapitalizm ve liberalizm diyerek ülkeyi yönetiyor gibi yapmanın yalanıdır bunlar.

Bu ülkede Batıcılık hâlâ geçerli ama bugünün Batıcılığı dünkü gibi değil. Bugün, kökten Batıcı olarak açıkça ortaya çıkan dünün Batıcılığına karşı, İslâmî kisveli, müslüman soslu hileli bir Batıcılık söz konusu. Emperyalizm-Batı, Türkiye’yi kökten Batıcılar eliyle yürütemeyeceğini anladığında, İmânsız İslâmcılık rejiminin sözde müslüman, pratikte buz gibi Batı işbirlikçisi kadrolarına ülkeyi devretti.

Kitle kontrol tekniklerinden biri de budur: Hedef kitle, grup, millet içinden sana en zararsız olanını lider olarak aralarına atarsın… Zararlı olanı da tasfiye…

Kumandan Mirzabeyoğlu 1999’da cezaevindeyken, Erdoğan aynı yıl geleceğin Türkiye Başbakanı olarak Amerika elçilik yetkilileri tarafından hazırlanıyordu. Erol Mütercimlerin 1999’da Münci İnci’nin evinde Erdoğan’ın geleceğin Başbakanı olarak hazırlanması üzerine yapılan toplantıda şahit oldukları üzerine anlattığı bu tabloda isimlerini zikrettiği hazirundan da itiraz eden olmadı değil mi?

Faizin yüzde elliye gelmesi esas büyük hastalığın semptomundan ibarettir ve esas mesele bağımsızlık davasıdır. Batı’dan bağımsız, kendi öz değerlerimize dayalı bir anlayış, ideoloji ve sistemin, bu anlayışa sahip kadroların iktidar olması davası. Ne demişti Kumandan Mirzabeyoğlu Adalet Mutlak’a konferansında:

“Biz olmadan olmaz!”

Zira ekonomi de diğer alt sistemler gibi kendi kendine işleyen müstakil bir sistem değildir. İdeolojik olarak alınan kararlara göre yönlendirilir ve o kararlar da siyasidir. Siyaset de temelde bir varoluş hamlesinin ifadesidir. Kim kendi varoluşunu nerede görüyorsa, alacağı karalar da ona hizmet etmeye matuf olacaktır; yani aynı zamanda ahlâkîdir. Nitekim Mehmet Şimşek, geçenlerde, “benden para istemeyin” derken, bir tek kullanım kotalı, ödeme garantili ihalelerin parasının tıkır tıkır ödeneceğini belirterek, temeldeki siyasî anlayışın, yani ideolojik-ahlâkî tercihin ne olduğunu bir kez daha açıkça ortaya koymuş oldu; tabiî görmek isteyene.

Oysa gerçek bir millî rejimde en başta bu ihalelerin hesabı sorulacaktır. Faizlerin artması oluşan dengesizliğe bağlıysa, bu dengesizliğin oluşumunda bu tür ihalelerle, “milletin şeyine koyacağız” diye zil takıp oynayanlara akıtılan paralarla hazinenin tam takır hale getirilmesi esas amiller arasında yer almaktadır. Millet açken, zenginlerin haram gelirine dokunulmayacak öyle mi? Neticesi, Gazze’de katledilen çocuklara el uzatamamak. Zira devleti yönetenler milleti üç kuruşa muhtaç hâle getirdi ve ülkeyi yönetebilmek için Batı’dan para dilenirlerken, Batı’nın hoşuna gitmeyecek şekilde Gazze’ye yardıma gidilemez, müdahale edilemez. Bunu ancak gözü kara yiğitler yapabilir. Büyük oynamaya cesaret edecek ve makamını, canını, gemiciklerini düşünmeyecek, şahsi menfaatini aklına getirmeyecek gerçek kahramanlar…

Ha şunu bileydiniz; dava, gerçek kahramanlarla sahte kahramanlar arası mücadeleden ibarettir. Sahteleri seçebilenlerle seçemeyenler arasında. Ak sütün içindeki ak kılı seçebilenlerle, ben de seçiyorum diye gezinirken, taşıdıkları gözleri görmemeye memur olanlar arasında… İslâma Muhatap Anlayış’ın ideolojisinin mücadelesini verenlerle, vermeyenler veya mış gibi yapanlar arasında…

Üstad bir şiirinde, “her nakışta o mânâ” der. Biz de her şeyde, insan ve toplum meselelerine dair her meselede, Bütün Fikrin Gerekliliği temel noktasından hareketle, İslâma Muhatap Anlayış’ın tatbik vasıta sistemini çözüm olarak görürken, sistem şuuruna haiz olmadan çözüm iddiasıyla ortaya çıkanları sahteler olarak görüyoruz. Ekonomi, eğitim, hukuk, idare, ahlâk vs vs her sahada…

Bu olmadan her mesele günden güne kötüye giderken arada bazı kısmî iyileşmeler falan olur, bu sahteler de, “bakın iyileştiriyoruz!” diye övünürler, sonra daha da kötüye gider, sonra biraz iyileşme, sonra daha da kötüye gidiş… İstikametin olmadığı bu pratikte de ortaya çıkmıyor mu? İnsana her şeyden önce, iyiye gidişin nasıl ve niçini ile izâhının yapılması, istikametinin tayin edilmesi gerekir. Böyle bir izâh yapmadan ortaya çıkanlar, “ben yaparım” diyenler, bu izahın bir ideolojik sistem bütünü içinde yapılması gerektiğinin bile idrakinde olmayan sahtelerden başka nedir ki? Ama istikamet lafını bilirler. Bunu ezberlemişlerdir lâkin istikametin sistem şuuru, ideolojik şuurla mümkün olduğunu bilmezler.

“İstikamet olmazsa imân derdi bedava” (Salih Mirzabeyoğlu, Kayan Yıldız Sırrı – Yeşilırmak)

İdeoloji olmazsa, sistem şuuru olmazsa diye de anlayabiliriz ve sahteleri de bu şuurla, yani fikir karşısındaki anlayışsızlıkları ve ezbercilikleriyle seçerek ve avlayabiliriz. Ruhu ve fikri pörsümüşler sahteliklere kapılıp gider… İdeoloji pratikte, sahtelikler karşısındaki tavırda hayatiyet bulur. Kuru kuru ağızlarda marsık gibi ezberleri tekrarlayarak değil. Sahtelikleri avlanabiliyorsa ideolojik şuurdan bahsedilebilinir. Sahteliklere kapılınan yerde ise donma ve kokuşma… Hayat akışkan ve hep yenilenir. Hayatın yenileniyor oluşu karşısında, insan kendini yenilebiliyorsa sahteliklere kapılmaz. Batıcılar yenilenir, Batı taklitçileri yenilenir, sahteler yenilenir. Sahtelik, taklitçilik de kendini, kadrolarını yeniler. Dünküler kökten Batıcılardı, bugünküler İmânsız İslâmcılar, yarınkiler ne olur, onu da yaşayan görür ve dava da menfi kutuptaki bu yenilenmeyi gören ve buna göre kendini yenileyebilen müsbetler elinde yürür… Zira onlar ancak kanlı canlı düşmanla mücadele edebilir; siyasî mevtaları tekmelemeyi mücadele zannedenlerse kokuşmaya başlayanlardır. Kanlı canlı olmayan bir düşman, düşman değildir. Karşıdakinin kanlı canlı olmadığını idrak edemeyen, eşya ve hadiseye tahakküm cehdini, kendi canlılığını yitiriyor demektir. İştikak bile, hayatın canlılık demek olduğunu söylemiyor mu? Siyasî canlılık iktidar demektir. İktidarların ruhu ideolojilerdir ve bunların tecellisi de kadroların yapısında ifadesini bulur. İktidar kadrosu şu olan adam, kendi yapacağı icraatını da bu kadronun ifade ettiği mânâ ile çerçevelemiş, beyan etmiş demektir. Her ideoloji, onu taşıyan şahıslarla varlığını ifşa eder. Şahıslar, farkında olsun veya olmasınlar, bir ideolojinin eseridirler. Şöyle bir kadrodan böyle bir icraat beklemek, ahmaklık değilse ihanettir.

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et