NE DEDİYSE O: “MÜRTED, MÜRTEDDİR”
İmanî olarak şiar edindiğimiz bir ölçü var. “Hayır ve şer Allahtandır.” “Sizin hayır bildiklerinizde şer, şer bildiklerinizde hayır olabilir.”
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu ve dolayısıyla İBDA markası ile bütünleşen, örnekleşen tavizsiz dik duruş üslûbu. Bu üslup; bizleri gönüldaşlık bağı ile bağlayan ve İbda çatısı altında toplanmamıza vesile olan, aynı halet-i ruhiyeyi yaşamamızı sağlayan bir durum olsa gerek. Geçmişten bugüne mevcut sistem otoritelerine ve iktidarlarına karşı, liderinin dik duruş seciyesinden pay kapmış bir İbdacı kimliği oluşmuştur kamuoyunda. Varoluşunu tamamlamaya çalışan, kimlik arayışı içindeki birçok insana İbda fikriyatı ışık olmuştur.
99’da Mütefekkir Mirzabeyoğlunun tutuklanmasının ardından mahkemelere çıkmayı reddeden tavrı ile uğradığı zulüm hafızalarımızda hâlâ. Hafızalarımızdan silinmeyen bir şey de “ mahkemelerinizi tanımıyorum” hitabı ile sergilediği dik duruşudur.Bu duruş ilahi adalete inanan, ilahi tecellilere güvenen bir duruştur. Mutlak fikir ışığında tatbik edilecek sistem örgüsünün elbet bir gün meydanlara dikileceğinin ilanıdır. “Zamanı gelmiş bir fikri engelleyecek hiçbir güç yoktur.” ( S. M.)
“Dik durun karşınızda leşler var” ihtarı her dönem için geçerliliğini korur. Para, iktidar, koltuk, statü, mevki hırsıyla yanıp tutuşurken, evladı iyal kaygısı içindedir bu “leş” tayfası.Her zaman birdir, birliktir. Çocuklarının kılına zarar gelse aslan kesilirler. Emniyetten çekip alıverirler. Askerliklerini yalılarının yanındaki birliklerde yaptırırlar. Kızlarını yurt dışında okuturlar. Kimi zaman cinsiyetleri farklıdır, kimi zaman rolleri. Fikrin idam edilişine ise seyirci kalırlar, güçleri yetmez hesap sormaya. Bunların karşısında duruşumuzu muhafaza etmek boynumuzun borcudur. Bu tıynetteki insanlardan medet ummak, merhamet beklemek, kurtarıcıymışçasına birmisyon yüklüyor olmak, olmadığı mananın maliki gibi davranmasına da yol açıyor ki riskli bir durum. Bir kere Kumandan demiş; MÜRTEDDİR… Başka söze ne hacet. Kumandanımız ne dediyse o. Biz başka bir lider, başka bir “reis” tanımayız.
Çizgisini ve duruşunu uğradığı zulüm, işkence, karalama, aşağılama, itibarsızlaştırma gibi uygulamalarla korumuştur kumandan. “Zehiri bile şifaya çevirici” imani şuuru, fikri seviyesi ve Allahın izni ile oyunu kendi lehine döndüren bir hale girmiştir. Emsalsiz eserlere imzasını atmıştır. Yaşadıklarını, yapılanları b-yedi adlı eserinde okuduğumuzda dehşete kapıldık. Nasıl dayanılır dedik. Allah’ın yardımı ve kendi imkanları ile her şeye rağmen duruşunu muhafaza etmektedir.
“Şer görünenlerde hayır vardır.”
İnancımız o ki; mükâfatı büyük olacaktır bu çilenin.
S. Mirzabeyoğlu “Tiyatro bitti.” söylemiyle dönemin hukuki uygulamalarının kurgusuna gönderme yapmıştı. Hakimler, savcılar, polis, cezaevi yetkilileri Salih Mirzabeyoğlu’na oynanan oyunda rollerinin gereğini yapmışlardı. Halen,telegram işkencesine maruz bırakıldığı hücresinde kalıyor Kumandan. Verilen dilekçelere, taleplere rağmen şartlarında iyileşme dahi yapılmamıştır.Bu insanlık ayıbından arınmak adına Kumandan’a yapılabilecek incelik; yapılan hukuksuzlukların, uygulamaların kabul edilmesi olabilir sadece. Ve koşulsuz, şartsız salıverilmesi… Dünya çapındaki mütefekkirin serbest kalması için rabbimizden medet umuyor ona el açıp dua ediyoruz. Hayırlısını temenni ediyoruz. Bu insanlık ayıbının bitmesi elbette zaruridir. Zaman döne döne nihai noktasına erişecek bir gün. Geceleri rahat uyuyabilmek, çocuklarımıza yaşanası bir hayat bırakmak, Allah huzuruna bu vebal ile çıkmamak adına Kumandanın hürriyeti zaruridir.
Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu; hukuksuz, mesnetsiz, bir şekilde uydurma suçlamalarla mahkum edilmişti. Dönemin şartları öyle gerektiriyor diye cezaevine sokulduğu gün gibi ortadayken, bu durum delilleriyle, şahitleriyle ispatlanmışken; yok sağlık durumundan dolayı, yok yaşı göz önüne alınarak, yok psikolojik gerekçelerle, yok cumhurbaşkanı affı ile salıverilmesi vs. söylemlerin, önerilerin gündeme geliyor olmasından muradın kestirilemediği anlaşılıyor.
İBDA erleri “susalım,oturalım” nakaratlarını ve safsatalarını şiddetle ellerinin tersiyle itip-ki, böyle bir tutum bizce ideolojik bir sapma ve yorgunluk alâmetidir-, “Kumandanımız için nasıl savaşırız”ın derdine düşmeliler.
Biz kendi varoluşumuz hedefini başkalarının “duygusal” tepkilerine bağlayamayız.
12 yıldır oturmaktan ve susmaktan başka ne yapılıyor?
Yeni bir şey söylenemiyorsa susmalı; yoksa susmak şeytanlaşmaktır. Şeytanlaşmak ile İbdacılık da yanyana gelemez.
Biz susuyoruz diye tecavüzcü yapacağını yapmaktan vaz geçmiyor…
Balzac; “ Yükseğe ulaşmak için ya kartal olacaksın ya sürüngen.” diyor. Biz İBDA Mimarı’ndan kartal olmak gerektiğini öğrendik.
Zeliha ARSLAN
ADIMLAR DERGİSİ