İSLÂM MİLLETİNİN YİĞİT EVLATLARI; ÇIFIT YAHUDİ SENİ ÇAĞIRIYOR!
Terör yapılanması İsrail, Filistin’in kalbi Mescid-i Aksa’ya saldırılar düzenlemeye devam ediyor. En son dün gerçekleştirilen saldırıda, 1967 yılından beri ilk kez Mescid’in içerisine giren İsrailli terörist unsurlar, Kıble Camiî içerisinde postallarıyla gezerek, çok sayıda Filistinli müslümanı gözaltına aldı. Bu saldırı esnasında cami içerisinde Kur’ân-ı Kerîmler de zarar gördü.
Müslümanlara “plastik” mermi ve bombalarla saldıran Yahudi teröristler tarafından onlarca müslüman yaralandı. Yaralıların sayısının 50’yi aştığı bildirildi.
ŞEHİD İBRAHİM
Bu hâdiselerin yaşandığı saatlerde, evinde televizyonda hadiseleri gören İbrahim el-Akkari, evinden çıkarak ilk gördüğü Yahudi topluluğa çatarak şehid düşüyor.
Kudüs’teki Şafat mülteci kampında yaşayan şehidin eşi Amira’nın anlatımıyla;
“Dünkü olaydan önce eşim İbrahim evde televziyon izliyordu. TV’de Mescid-i Aksa ve çevresinde İsrail askerlerinin Filistinlilere müdahale ettiğini, akerlerin Aksa’nın içerisine girdiğini gördü. Sabah saatlerinde de eve gelebilmek için İsrail’in bir askeri kontrol noktasında bir saatten fazla bekletilmişti. Bana, ‘Beş dakika sonra geri dönerim’ dedikten sonra evden çıktı. Daha sonra olayı ve kocamın şehadet haberini duydum.”
İbrahim el-Akkari, Doğu Kudüs’te aracını Yahudi yayaların üzerine sürerek, bir kişinin ölümüne ve 14 kişinin yaralanmasına neden olmuş ve İsrail’li teröristler tarafından hemen orada katledilerek şehid olmuştu.
“GAZ ALMAK” ZORLAŞIYOR
Bütün bu yaşananların ardından, güne “Abbas ve Meşal Erdoğan’ı aradı ve yardım istedi” haberleriyle uyandık. Abbas ve Meşal’in Erdoğan’ı arayarak -adetâ- rapor verdikleri ve Erdoğan’ın “büyük lider” olarak konuya el atmasını diledikleri şeklinde yapılan haberlerin son cümleleri ortaktı:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan da ihlallerin son bulmasının bölge barışı açısından da büyük önem taşıdığına değinerek, Türkiye olarak BM Güvenlik Konseyi üyeleri nezdinde konuyla ilgili girişimde bulunacaklarını söyledi.”
Saldırı altındaki mukaddesâtımızı ve müslümanları, Yahudi-Terörist yapılanma İsrail’e kayıtsız şartsız destek veren ABD’nin kurduğu masaya havale eden Erdoğan’ın Dışişleri’nden de “Mescid-i Aksa’nın taşıdığı ruhani değerleri ve hassasiyetleri hiçe saymasını” kınayan bir açıklama geldi.
Artık hiçbir gaz alma operasyonunun tutmayacağı, hiçbir tiyatronun etkisizleştiremeyeceği ve hiçbir “komplo teorisinin” kandıramayacağı bir gerçeklik hâlinde kendisini köşeye sıkışmış hisseden Hükümet, “van minüt”lerin, “özür dileyin, tazminat verin!” vaadlerinin altında eziliyor.
Onyıllardır coğrafyamıza saldıran Yahudi-Haçlı İttifakına karşı, Türk Milleti olarak verilecek bir savaşın kaçınılmaz olduğunu bilen Anadolu insanı şunu soruyor:
Suriye ve Esad ile olan hesabı için dünyayı ayağa kaldırıp BM’de karar ve Türkiye’de Tezkere çıkartan hükümet, Terörist Savaşçı İsrail’in Mescid-i Aksâ’ya girişini ve müslümanları katletmesini engellemek için niçin Tezkere çıkartmıyor?
İslâm Milleti’nin yiğit evlâtları, Çıfıt Yahudi seni çağırıyor!
MESCİD-İ AKSA İLE İLGİLİ MUTLAK ÖLÇÜLER:
Herkes kendisini ve inancını aşağıdaki yazıda mevzu edilen Mutlak Ölçüler’e nisbetiyle kıyaslasın:
Mescidi Aksa ve kudüs’ün üstünlük ve kudsiyeti
Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de, Mescidi Aksa’dan adıyla söz etmekte, bu mescidin ve etrafının mübarek kılındığını bildirmektedir.
Mescidi Aksa’nın fazilet ve ehemmiyeti hakkında, birçok hadisi şerif de bulunmaktadır. Resulullah (sav) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: “Yolculuk ancak şu üç mescidden birine olur: Benim şu mescidime (Ravza-i Mutahhara), Mescidi Haram’a ve Mescidi Aksa’ya.”
Yeryüzünün en faziletli mekânları camiler, camilerin de en faziletlileri Mescidi Haram, Mescidi Nebevi ve Mescidi Aksa’dır.
Mescidi Aksa, aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesidir. Bu özelliğinden dolayı da İslâm’da ayrı bir öneme sahiptir.
Müslümanlar, Mescidi Aksa’yı tarih boyunca itinayla korumak için büyük fedakârlıklarda bulunmuşlardır.
Kudüs, vahye dayanan bütün dinlerde kutsal sayılan bir şehirdir. Bunun başta gelen sebebi ise Yüce Allah’ın insanları doğru yola iletmeleri üzere görevlendirdiği peygamberlerin birçoğunun bu şehirde yaşamış veya en azından hayatlarının bir bölümünü bu şehirde geçirmiş olmalarıdır. Ayrıca bu peygamberlerden bazılarının mabet olarak kullandıkları mekânlar da bu şehirdedir.
Kudüs, İslâm’da özel bir yere ve kudsiyete sahiptir. Zaten adı da bu yerine ve kudsiyetine işaret eder. Müslümanların ilk kıblesi olan Mescidi Aksa’yı bağrında barındırması ve Resulullah (sav)’in isrâ ve mirac mucizesine şâhit olması, bu üstünlüğünün sebeplerinin başında gelir. Yüce Allah, Kur’anı Kerim’de şöyle buyurur: “Kulunu, kendisine birtakım ayetlerimizi göstermek için bir gece Mescidi Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya yürütenin şanı pek yücedir.” (İsra; 1)
Konyalı Mehmed Vehbi Efendi’nin Hulasatu’l Beyan tefsirinde şöyle denmektedir: “Ayette Mescidi Aksa’dan murad, Beyti Mukaddes’tir. Mekke-i Mükerreme’ye uzak olduğundan ‘aksa’ denilmiştir. Mescidi Aksa’nın etrafı bağlar, bahçeler ve her nevi nimetlerle dolu olduğu cihetle, dünya nimetleri hususunda mübarek olduğu gibi din hususunda dahi mübarektir. Zira Beyti Mukaddes, makarrı enbiya ve mahalli, vahyi ilahi ve sulehanın (salih kimselerin) mabedidir. Ekseri enbiyanın (peygamberlerin) mucizeleri ve asarı garibe (mucizeleri) orada zuhur ettiğinden, Cenabı Hak mübarek olduğunu beyan etmiştir. Binaenaleyh maddi ve manevi, mahall-i mübarek denmeye şayandır.”
Sabuni’nin Safvetu’t Tefasir adlı eserinde de ilgili ibarenin tefsirinde şöyle denmektedir: “Yani Mekke-i Mükerreme’den Kudüs’e götüren Allah’ın şanı pek yücedir. Mescidi Aksa ile Mescidi Haram’ın arasındaki mesafe uzak olduğu için Kudüs’teki mescide Mescidi Aksa denilmiştir.” Yine bu tefsirde de Mescidi Aksa’nın çevresinin maddi ve manevi yönden bereketli kılındığı ifade edilir.
Mescidi Aksa’nın fazilet ve ehemmiyeti hakkında ayrıca birçok hadisi şerif bulunmaktadır. Resulullah (sav) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmuştur: “Yolculuk ancak şu üç mescitten birine olur: Benim şu mescidime, Mescidi Haram’a ve Mescidi Aksa’ya.” (Müslim, Kitâbu’l-Hacc, 15/415, 511, 512)
Burada kastedilen yolculuk, ibadet kastıyla olan özel yolculuktur. Bu hadisi şerif dolayısıyla, Mescidi Aksa, harem mescitlerin üçüncüsü sayılmıştır.
Ahmed İbn Hanbel, Nesâi ve Hakim’in Abdullah İbn Ömer (ra)’dan rivayet etmiş oldukları bir hadisi şerife göre de Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Süleymân (as) Mescidi Aksa’yı yaptığında, Rabbinden üç şey istedi. Rabbi ona ikisini verdi. Ben üçüncüsünü de vermiş olmasını ümit ediyorum: Kendisine, kendi hükmüne denk gelecek hüküm vermesini istedi, (Rabbi) bu istediğini verdi. Kendisinden sonra hiç kimsenin ulaşamayacağı bir saltanat vermesini istedi, bu istediğini de verdi. Bir de her kim, bu Mescit’te (yani Mescidi Aksa’da) namaz kılmak amacıyla evinden çıkarsa, anasından doğmuş gibi günahlarından sıyrılsın istedi. Biz, Allah’ın bu istediğini de ona vermiş olmasını ümit ediyoruz.”
Bilindiği üzere, Mescidi Aksa aynı zamanda Müslümanların ilk kıblesidir. Bu özelliğinden dolayı da İslâm’da ayrı bir öneme sahiptir. Buhari ve Müslim’in rivayet ettiklerine göre Bera ibn Azib (ra) şöyle söylemiştir: “Resulullah (sav) Beyti Makdis (Mescidi Aksa) tarafına on altı ya da on yedi ay namaz kıldı. Resulullah (sav) Ka’be tarafına namaz kılmayı arzuluyordu. Yüce Allah da şu ayeti kerimeyi indirdi: ‘Yüzünü göğe doğru çevirip durmanı görüyoruz. Seni hoşnut kalacağın kıbleye doğru yönelteceğiz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Ve her nerede olursanız olun, yüzünüzü onun tarafına çevirin.” (Bakara; 144)
Filistin diyarının mübarek kılındığına dair de ayrıca hadisler bulunmaktadır. Bunlardan birinde şöyle buyurulur: “Allah, Ariş ile Fırat arasını mübarek (bereketli) kılmış ve özellikle Filistin’i mukaddes kılmıştır.” (Müslim, İman, 282; Münavi, et-Teysir, I/248) (Gülistan 98. Sayı – Şubat 2009)