ÂŞIK-ŞAİR-SAVAŞÇI (1) AŞKI OLMAYANIN DİNİ OLMAZ (Burhan Halit Koşan)
ÂŞIK-ŞAİR-SAVAŞÇI (1)
AŞKI OLMAYANIN DİNİ OLMAZ
Böyle buyurdu, Türkistan piri Hoca Ahmet YESEVİ.Yazının başlığı olan, terkibi cümle peşin kabulümüz olduğu gibi aynı zamanda temel şiarlarımızdandır. Bu hatırlatmayı, malumun ilanı olarak bir daha hatırlatmış olduk.
Aşkı dinden ayrı bir olgu imiş gibi gösteren palyaçolarla, iman denen öz cevheri dinden ayırma komedisi yapan şarlatanların ağzından dökülen cümlelerin ilk heceleri genelde peşin kabullere isyan, aşkı inkâr, vicdanı önemsiz, hâkimiyeti değersiz gösterme çabaları olarak sıralayabiliriz. İnsani ve vicdani kimliğe ait güzellikleri reddedenlerin egoları inanç, firavunlaşmış nefislerini tanrı zannedenler hasta ruhlarından çıkanları anlatmaları bir mânâ ifade etmez. Bizim nazarımızda bu “kaba softa ham yobaz” tarzı izahların hiçbir kıymeti harbiye’si olmadığı da kesin ve mutlaktır.
Aşk denen değerin mânâsını Allah Resulü “kim âşık olur, ifşa etmeden -kimseye söylemeden vefat ederse şehittir” emri ile aşk-âşık meşrebinde olmamız gerektiğine mecbur olduğumuzu ihtar etmektedir. İçinde yaşadığımız yüzyıl itibariyle, Allah Resulünün yürüdüğü yolları adım- adım takip eden sahabeden Halit Bin Velid torunu Kumandan Salih MİRZABEYOĞLU ise peygamberden 14 asır sonra “ AŞKSIZ İMAN VE DİNDEN BAHİS NE HAZİN ! “ (1) ifadesiyle aşksız olmanın acı yönünü bizlere hatırlatmaktadır.
Aşk denen kutsal çerağ ile karanlık yollarda dahi tökezlemeden yürüyen erdemli insanların; aşk meşreplerine bitişik yürüyen şair yönleri ve savaşçı özellikleri bir bütünün parçaları olarak görülmelidir. Yaşadığımız zamanın şair savaşçısına geçmeden önce kısa bir tarih gezintisi yaparak doğudan ve batıdan bu özellikleri ile temeyyüz etmiş iki numune yazmaya çabalayalım.
İslami erdemler ile temeyyüz eden ve insani değerlerin soylu prensipleriyle hareket eden Hazreti Yavuz Sultan Selim Han’ı, Doğunun Aşk-Şair-Savaşçı başbuğu olarak işaretlemek, hakikatin bin bir odalı konağını işaretlemektir. Kendisine, yanık sevdayla bağlanan cariyenin halini nezaketle karşılaması ve cariyenin sevdası ile vefat etmesini, gözyaşıyla karşılayıp ‘’zira âşık, maşukunun yolunda olur ve o yolda ölür’’ sözüyle teessürünü ve istikametin nasıl olması gerektiğini gösteren kalbi dirilerin öncüsü, âşıkların kudretli sultanını ihtiramla selamlayalım. ’’Şiir öyle bir kaptır ki içine temiz olmayan şeyler atılmaz’’ sözü ile şair kimliğinin naifliğini, ruhi zarafetini ve kalbi hissiyatının narinliğini gösteren sultana selam olsun.
Hazreti Yavuz Sultan Selim Han’ın cengâverliğini anlatmakta kelimeler kifayetsiz, sözler yavan ve yayan kalır. Yaşadığı kısa zaman diliminde İran’dan Mısır’a, Kırım’dan Arabistan’a, Mısır’dan Afrika’nın derinliklerine kadar ‘’Nizamı Alem İlahi Kelimetullah’’prensibini ödün vermeden yaşayan ve yaşatan kutlu başbuğumuza bin selam. Savaşçı Sultanı derinliğine ve genişliğine öğrenmek isteyenlerin kayıtlı vakanüvisler ve yazılı metinlere göz atması bile yeterlidir. Tarih bizlere; “ölürsem şehit, dönersem gazi” prensibini hayatına düstur edinenlerin; hükümdar olmayı hak ettiğini öğretmektedir. Tarih bizlere;peygamber ve sahabeler den sonra kılıcın keskin kısmını öpme cesaretini gösteren savaşçıların şahı hazreti Yavuz Sultan Selim Han’ın savaşçılığının bedeli olarak sultan-hükümdar olma ile ödüllendirildiğini öğretmektedir. Âşık-şair savaşçı-hükümdar Hazreti Yavuz Sultan Selim Han tarafından yazılan ve yaşadığımız bu zaman diliminde dahi taklidi yapılamayan şiiri hakkında iki kelam edelim. Divan edebiyatında ‘’vezni aher’’denilen tarzda yazılan ilk şiirdir. Bu şiiri okurken; sizlerden ricam, taksimle işaretlediğimiz bölümlerden aşağıya doğru okunduğunda da aynı dizeyi verdiğini dikkatlerden kaçırmamanızdır.
Sanma şahım/ herkesi sen/ sadıkhane / yar olur
Herkesi sen/ dostum sandın/ belki ol/ ağyar olur
Sadıkane/belki ol/ alemde/ dildar olur
Yar olur/ ağyar olur/ dildar olur/ serdar olur
Müsaadeniz olursa, batı yakasına geçmeden önce kıymete haiz bulduğum bir sırrı ifşa edeyim.Doğu yakasının; mümtaz kişiliği, remzşahsiyeti, Türk’ün Başbuğu Hazreti Yavuz Sultan Selim, 627 yıllık zaman diliminde ki 4 büyük sütundan biridir. Türk milletinin başbuğu Hazreti Yavuz Sultan Selime karşı kin besleyenler, nefret edenler aslında Allah Resulüne olan nefretlerini gizlemek, sahabeye olan düşmanlıklarını perdelemek, Türk milletine olan kindarlıklarını örtmekten başka bir niyetleri yoktur. Bu kısa kenar notundan sonra gelelim batı yakasına.
Aşık-şair savaşçı olan erdemli insanların batı yakasında olan örneği olarak Macar Hunyad ile Avusturyalı meşhur şövalye Don Juan isimlerini zikredebiliriz. İstanbul Fatihine karşı direnme cesaretini gösteren, başkaldıran, üzerine gönderilen orduları Mahveden ve batının kurtarıcısı ilan edilen Macar Hunyad ile birlikte batı yakasının diğer çocuğu Don juan’u söyleyebiliriz.
Bu yazıda Macar Hunyad isminde ki Macar halk kahramanından ziyade romantiklerin kralı,melankoliklerin öğretmeni, batı yakasının haşarı çocuğu Don JUAN’a iki üç satırla değinelim.
Don JUAN ismi her ne kadar doğu yakasında kadın peşinde koşan zampara bir tip olarak algılansa da gerçek olanın bunun tam tersi olduğunu belirtmeye mecburum.
Düşünce dünyamızın çilekeş insanı Cemil Meriç beyin tabiriyle kronolojik tarih aptalların tarihidir. Bu hükme istinaden basit insanların dedikodu mezesine ortak olmayacağız.Don Juan isimli romantik ve aşkı arayan bu cins kafanın hayatından kronolojik olmayan kısa bir kesit sunalım.
Batı şövalyelerinin sonuncusu, doğuşu, yaşamı, serüvenleri,kâh masalsı,kâh halk hikâyelerinin başkahramanı, kâh bir derbeder, sonuçta aşk denen kutsal ateş ile yürümesini bilen bir kahraman. Düşman dahi olsa hakkını vermek öncelikli prensibimiz. Batının, bu gözü pek romantiğini doğru algılamak düşmanı yüceltmek değil İmanımızın dürüstlüğüdür.Üstadımız Necip Fazıl Kısakürek, Don JUAN hakkında kötüleyici olmaktan ziyade yanlış anlaşıldığını belirtmektedir.Günümüz cumhuriyetin yalancı tarih uydurukçuları gibi Osmanlı zamanında da bozgunu zafer diye başkente ilettiği meşhur İne bahtı deniz savaşında, batılıların deniz filosu amiralinin Don JUAN olduğunu kaç kişi bilir? Bilmiyorum. Don JUAN hazcı bir sergerde olmayıp, toprak üstünde şövalye, denizlerin muzaffer amirali ve kalbinde yeşerttiği aşk çiçeğini verecek sevgilisini bir ömür arayan, ama bulamayan cins bir kafa.
Aşık –Şair –Savaşçı başlıklı ilk yazımızın sonuna geldik. Bu yazımız gönüldaşlara selam, dostlara merhaba, arkadaşlara hatır sorma olarak kabul buyrulsun. Allah’ın izni keremiyle: kalemimiz kavi, yüreğimiz tetikte olduğu müddetçe bu kutlu nöbete devam edeceğiz. ADIMLAR Platformu Genel Başkanı Ali Osman beyin nezaket gösterip,imkân vermesi ile başladığım bu yolculuk; bir noktada benim kendi iç dünyama seyahatim, bir bakıma senin hikâyen aslında. Bizler, Kızgın ve kibirli insanların çelmelerine takılmadan yürüyeceğiz. Bizler, köpekler havlıyor diye dikkatimizi dağıtmayacağız. Bize düşen, BAŞYÜCELİK odaklı yürüyüşümüze kesintisiz devam etmek; Adımlar ile.
1) Salih MİRZABEYOĞLU Gölgeler adlı eseri s:174