HÜR SAVAŞÇIDAN NOTLAR -KRİZ SAVAŞLARI-

HÜR SAVAŞÇIDAN NOTLAR -KRİZ SAVAŞLARI-

Ramazan’ın 9. Günü iftarımızı Hür Savaşçı’nın evinde açmaya karar verdik ve telefonla bunu ilettik.

Hiç tereddüt etmeden “memnuniyetle” cevabını aldık ve bütün ısrarlarına rağmen, kendisine hiçbir şekilde zahmet vermemek için iftarlıklarımızı yanımızda götürdük.

Vakit geldiğinde, bir kaç ay önce Umre’den dönen bir gönüldaşımızın yanında getirdiği Hurma’lardan birer tane ağzımıza attıktan sonra Akşam Namazı’nı Mehmet’in imamlığında eda edip, güzelce ve hoş bir atmosferde yiyip içtik.

Önceden herhangi bir sabit konu belirlemediğimizden, mis gibi taze demlenmiş çayımızı yudumlarken ADIMLAR ve son gelişmeler hakkında sohbetimiz başlamıştı.

Mehmet;

“Takip edebiliyor  musunuz bilmiyorum, Adımlar’ın maşallahı var. Mübarek Ramazan’ın bereketiyle makaleler olsun, iktibaslar olsun zevkle okuyoruz.”

“Ne yazık ki gerektiği şekilde takip edemiyorum, bu da bizim ayıbımız.. Yâni şu son günlerde ancak kabaca gündeme bir göz atabiliyorum. Ama siz varsınız ya biraz anlatırsanız sevinirim. Mâlum mübarek Ay’dayız. Biraz ibâdetle meşgûlum ayıptır söylemesi. Ve yeni tedarik ettiğim bir kaç eser var, onlarla haşır neşirim.”

Mehmet;

“İyi yapıyorsunuz efendim.

Biliyorsunuz Adımlar, öyle günlük haber çılgınlığı ve magazinlik gibi bir yayın gütmüyor. Bunu bu şekilde başaran çok az sayıda lokal yayın organları var.”

“Biliyorum. Fakat bu bile takdire şayan. Milletin çoğu ciddiyeti sevmiyor ve şatafata bayılıyor. Ya da şöyle diyelim; reytingi yüksek olsun veya olmasın, düzene ve gündeme bağlı olan bütün yayın kuruluşları, yaptıkları magazin veya uyduruk skandal haberlerle ayakta kalmanın tezgâhını kurmuş olarak yaşıyorlar. Yâni sadece göz boyama yapıyorlar. Akıla ve gönüle şuncacık bir faydası olmadıklarının tâkip edenleri de farkında ama daha fazlasına yanaşmıyorlar. Neyse uzun mevzuu.”

Mehmet;

“Haklısınız, bununla enerjimizi harcamayalım.”

Müsade istedim;

“Gündem olarak “Kriz” örnekleri sıralayabilirim. Dilerseniz kısaca yorumlarsınız.

– Ortadoğu’da Katar Krizi

– Avrupa Birliği ile Kriz

– Almanya – Amerika Krizi

“Fena konular değil.

Katar tam bir çelişki. İktidar açısından ise hiç düşünmeden karar verilebilen bir mesele oldu nedense. Bir çırpıda Beş Bin Mehmetçiği gönderme kararını aldıran sebeplere bakıyorsun, her defasında olduğu gibi bir demogoji furyası patlak veriyor. Katar Osmanlı’yı arkadan vurmamış, Katar o dönem bize yardım etmiş, İngilizlere geçit vermemiş, Vefa zamanıymış falan. Suudi Arabistan’a karşı bir karalama kampanyası ki gören diyecek ki bugüne kadar İktidar Suudlar ile hiç anlaşamıyordu da bu vesile olmuş oldu. Aksine Katar ile birlikte Suudlar ile de müthiş işler yapıldı hâlâ yapılıyor.”

Mehmet;

“Daha yeni MNG adlı Kargo şirketi bir Dubai Kargo Şirketine devredildi.”

“Daha neler vardır da biz bilmiyoruz hepsini. Hani şu Hollanda Krizi öncesi yapılan Petrol Ofisi’nin Hollandalı bir firmaya devredilmesini de unutmayalım. Gelelim tekrar Suud-Katar krizine. Mesela Trump gelmiş dans etmiş. Bunun mânâsı şöyleymiş böyleymiş. Yahu ben kendimi bildim bileli Amerikan Başkanları seçilir seçilmez İsrail’e ve Suudi Arabistan’a mutlaka gelir. Ağlama Duvarı’nda poz verir, ardından Suudlarla silah anlaşması yapar ve Kılıç Folkloruna katılır. Bakın klasik olacak ama fazla uzatmadan söyleyeyim; işin içinde Katar’ın kara parasının aklanmasından, yeni Trabzon stadının yapılmasına, oradan Katar şeyhleri için yakılan ormanlarımıza ve memleketimizde gözlerini diktikleri diğer muhteşem bölgelerimize kadar bir ton maddi konu var. İran faktörünü de unutmayalım. Şartların bu derece kaba durduğuna aldanmayalım. İnce siyaseti sürdürebilecek ne yazık ki bir mekânizmamız yok. Sanki sadece Ordumuza güveniyoruz havasını veriyoruz. Diplomasi de Ordu kartını kullanmak savaş tamtamları çalmak demektir. İyi de kime karşı çalıyorsun? Sen Devlet olarak zaten sıkıntıdasın. Ülkenin batısında işgal devam ederken doğu sınırlarının neredeyse tamamı Amerika tarafından ORDULAŞTIRILAN   etnik KÜRTÇÜLÜĞÜN tehditi altında.  Her gün dış  bağlantılı olarak terör saldırılarıyla askerin, yüksek rütbeli subayların  helikopteri düşürülüp şehid ediliyor. Adeta ülkenin ordusu ülke hava sahasında uçamaz olmuş. Üstüne üstlük tüm bunların müsebbibi, Ortadoğu’yu ateşe veren ABD’nin Askeri gücü İNCİRLİK’te dilediğince iş yapıyor ve sen sadece Uluslararası bilmem ney için seyretmekle kalmıyor üstelik bizzat izin veriyorsun. Diğer iç meselelerdeki tutarsızlık, hukuksuzluk, sistemsizlik almış başını gidiyor. Yâni müdahil olmak istemek güzel de gelgelelim şu laf tam bunun için oturuyor:

 

Herkes kendi evinin önünü süpürse mahalle pırıl pırıl olur.

 

Benim düşüncelerim böyle. Sizin eklemek istediğiniz bir şey var mı?”

Barış;

“Ama efendim, Katar’ın eskiden bize destek verdiği doğru değil mi?”

“Doğrudur veya yanlıştır fark etmez. Mesela Pakistan veya o dönem Hindistan’ın Müslümanları diyelim, bize nasıl maddi ve mânevi destek verdiklerini yıllardır biliyoruz değil mi? Onlarca yıldır Hindistan ile Kriz var. Niye böyle bir hamle olmadı ve hep lafta kaldı dostuz diye, kardeşiz diye? Uzak diye mi? Niye bugüne kadar Katar’ın yaptıklarını duymadıkta şimdi parladı? Demek ki işin içinde sadece “vefa meselesi” yok. Ya da dikleneceksen Doğu Türkistan’a gönder. Azerbaycan’a niye gönder miyorsun? Unutmadan ekleyelim. Kıbrıs meselesinde ön şart Türk Askeri’nin adadan çekilmesi. Göreceğiz bakalım ne olacak!

 

İkinci konu neydi?”

“AB ile ilgiliydi efendim.”

“Evet, Avrupa Birliği ile kriz. Referandumdan önce Haçlı-Hilâl kavgası, hemen ardından su yüzüne çıkan alış-veriş ve “İlk tercihimiz Avrupa Birliği” açıklamaları. Bende bizzat Avrupa Birliği Komisyonunun resmi sitesindeki açıklamayı okudum. 2016 senesi sonuna kadar Ankara’ya 3,3 Milyar Euro ödeme yapılmış. Böylece Türkiye, AB ülkesi olmayan Devletler içinde en fazla AB parasında hak sahibi olmuş oldu diye de haber edilmişti. Türkiye’de Avrupa Birliği Programlarına katılmak için 625 Milyon Euro ödeme yapmış Brüksele. İlginç bir yazıyı da Die Welt (Dünya) yayınladı. Güzelleme yaparak Türkiye’nin ve AB’nin birbirlerine ihtiyaç duydukları 9 nedeni sıralamışlar. Coğrafi, Demografik (Nüfus Bilimi), Tarihi, Güvenlik, Anti-Terör işbirliği, Ekonomik, Enerji (Güney Kıbrıs-İsrail Gaz Hattı), Dış Politika, Avrupa Birliği.

Kısacası ve açıkçası Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği, hiç de yabancı bulmadığımız ve kendilerini bu şekilde tanıdığımız “İyi polis, kötü polis” oyununu gayet uygun bir biçimde oynuyor. Dış Politikamız, diplomasimiz, duruşumuz hakikaten hiç hoş değil. Sonra neden dalga geçiyorlar ve ciddiye almıyorlar diye sızlanıyoruz. Yeterli sanırım.”

Mehmet;

“Birde Almanya ve Amerika arasındaki Kriz vardı.”

“Hep vardı. Anti-Amerikancı Alman kitlesinin devamlı vurguladığı bir slogan var:

-“Almanya bir Amerikan sömürgesi”

 Bu da demek oluyor ki Nazi Almanya’sından sonra Amerika buraya tamamen çöreklenmiş durumda. Askeri olsun, Kültürel olsun, Siyasi olsun tamamen yerleşmiş durumda. Dikkat ederseniz Amerika’nın bulaştığı ve yerleştiği her ülke yozlaşmaya yüz tutmuştur. İşte Türkiye’nin durumu ortada. Direndiklerimiz bir yana direttikleri tonlarca şey var. Aynı durum Almanya üzerinde de gerçekleşiyor. Bundan rahatsız olan kesimler sert bir şekilde hem Amerikan Emperyalizmi’ni hem de Merkel’i eleştiriyor ve bıkkınlıklarını her geçen gün daha yüksek sesle ifade ediyorlar. Bu Alman Devleti’nde bir yankı da bulmuş olabilir. Fakat unutmayalım ki Almanya’da Trump’a karşı genel anlamda bir tepki var. Amerika’da ki Seçim sürecinde de bu böyleydi ve hâlâ böyle.”

 

Mehmet;

“Bundan bir kaç yıl önce Almanya’nın dinlenmesi, Silah Ticareti’nde ki rekâbet ve saire bu zıtlaşmaları tetiklemiş olabilir.”

“Ukrayna konusunda Amerikan’ın istediği şekilde çok daha sert politik adımlar atılmamış olması, sonra Almanya’nın Katar’ı destekleyici açıklamalarını da gözden kaçırmamak lâzım. Birde şunu eklesek fenâ olmaz. İktidar Partisi CDU’un (Almanya Hrıstiyan Birliği) Türkiye’de yaptığı bir Kamuoyu yoklamasında Türk Gençleri’nin Amerika’ya, İngiltere’ye ve İsrail’e değil de Almanya’ya güvendiklerini ortaya koymuş. Burada İncirlik’te ki Alman Askeri’nin varlığı ile ilgili bir propaganda var tabi ama mesela Amerika’yı da güvensiz olarak lanse etmeleri ilginç. Bu konuştuklarımız ile alâkalı İnternet Linklerini sana maillemiştim Nihan.”

“Evet aldım ve arşivledim efendim. Teşekkürler. Önümüzde ki süreçte daha fazla Kriz ile durumu idare etme hevesindeler sanki yanılıyor muyum?”

“Doğrudur. Bunları önceki sohbetlerimizde az çok dile getirdik ama kısaca tekrarlayalım. Politika üretmekte tıkanan Batı kendince böyle Krizler ile zaman kazanma derdinde. Aslında fırsatları değerlendirmenin tam zamanı. İnşallah, istikbâle yönelik her şey İBDA’nın çerçevelediği şekilde gelişiyor. Dünya’yı gerçekten bir Inkilâp bekliyor. Bu ayak seslerini duyamayan ehliyetsizlerden kurtulup, sahici Fikrin iktidarına muhtacız. Allah bu uğurda mücadele şevkimizi arttırsın ve ayaklarımızı sabit kılsın.”

Hep birlikte “Âmin” diyerek bir sonraki sohbette buluşmak üzere vedalaştık.

Nihan Öztürk

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: