TÜRKİYE LİDER ÜLKE OLABİLİR Mİ – (I) Av. Zafer Şahin
.
TÜRKİYE LİDER ÜLKE OLABİLİR Mİ – (I)
Büyük Doğu İBDA Külliyâtı incelendiğinde “İslâma muhatap anlayışın dünya görüşü” olarak derinliğine fert ve genişliğine toplum meselelerinin halli halinde ortaya konulan fikir ve ideal manzumesinin; İBDA fikir sanat aksiyon mihrakınca diyalektik çizgide inkılab halinde toplumda tezahürünün maddi çerçevesi olarak teklif edilen siyasi şekli, yazı başlığımız (kelimenin aslî manasıyla) ‘Lider Ülke Türkiye’ misyonunu da hâvi ‘Başyücelik Devleti’ sistem ve anlayışıdır. Adalet, hürriyet, tam bağımsızlık, ve ülke olarak yoksun bulunduğumuz daha pek çok değer ve ‘olması gereken’ gibi, ‘Lider Ülke’ olmak hususunda da gereklilik budur. İşbu sebeplerle, iç ve dış çevrede bu tartışma ve söylemleri izlerken bir kaç noktaya temas etmek istiyoruz.
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki bugün içte ve dışta (niyetler farklı farklı) yüksek sesle ‘lider ülke Türkiye’ nidaları duyuluyorsa; rejim-düzen aynı olmasına rağmen mevcut rejimle de çelişir görüntü içerisinde ve fiili-müşahhas neticesi de olmayan bazı müspet beyan ve söylemler üç kıtada ve halklar üzerinde büyük bir heyecana sebep olabiliyorsa, bilinmelidir ki bu, Türkiye Cumhuriyetinin 89 yıllık tarihi, yapıp-ettikleri, izlediği siyaset ve kazanımları sebepleriyle değil, tam tersi, bu 89 yıllık tarihe ‘rağmen’dir.
Bu temel gerçeği başa almalıyız. Zira, Batının içinde bulunduğu tarihi süreç içerisinde oluşan ve 2012 yılına-bugüne gelen teorisi ve pratiğiyle topyekün bir değerler ve teşkilat sisteminin buhran-sarsıntıda olması karşısında, aynı Batının yüzyıllar önceki ve ancak Batının kendi cemiyetine fayda verebilmiş köhne ilke ve prensiplerinin beşinci sınıf adi kopyaları üzerine kurulmuş ve devam ettirilmeye çalışılan bir siyasal yapının ‘lider ülke’ olmak bir tarafa sağlıklı bir ülke olduğundan da bahsedilemez.
Neden ‘lider ülke Türkiye’ sorusundan önce şunu sormalıyız: daha düne kadar ve hatta bugün dahi 3. Dünya ülkelerinden herhangi bir ülke(!) olan, vatandaşlarına okul ve üniversite müfredatlarında kendisini böyle tanımlayan, Marshall yardımlarına muhtaç, sanayisi askeriyesi eğitimi adalet sistemi maliyesi güvenliği vesaire devlet olmanın temel gereklilikleri fiilen ABD Batı’nın politik-fiili vesayetinde olan; kendi insanıyla, halkıyla olan ilişki tarzı ve münasebetleri, bakış açısı mâlüm v.s. olan bir müesses yapı bugün niçin dünya çapında ‘lider ülke’ olarak kabul görebilmeye başlıyor?
Bu niçin sorusunun birinci cevabı, yukarda da belirttiğimiz gibi seksen dokuz yıllık tarihi sürece rağmen Türkiye’nin altı yüz yıl boyunca üç kıtada adalet istikrar ve barışla hüküm süren ‘LİDER ÜLKE’ Devleti Aliyye’nin, (reddi miras yapsa da), Hukuken esas mirasçısı ülke olmasındandır. Devleti Aliyye-Osmanlı Devleti ise, tam ve kâmil manada “adalet mefhumunun billurlaşmış nurdan heykeli Hz. Ömer” devrinde genişliğine doğru teşekkül etmiş bulunan tam bağımsız ‘LİDER ÜLKE’ İslam Devleti’nin, “Mutlak Fikrin Mutlak Sistemi”ne müstenid “Vasıta Sistem” sahibi mirasçısıydı. Bugün dünyanın lideri ‘kabul edilen’ ABD’nin gemilerinin Akdenize girebilmesi için bir eyalet valisine vergi ödediği, Dünyanın lideri olmuş LİDER ÜLKE’nin mukaddes emanetlerinin burada bulunduğu, Gerçek liderlik sembolü Hilafet’in “TBMM’nin Şahsı Manevisinde Mündemiç” bulunduğu içindir ki Türkiyenin mevcut ma’kus haline rağmen ‘lider ülke’ olabileceği fikri en küçük bir şaşkınlık uyandırmadan dinleyicisinde yeri hazır bir kabul görüyor.
1919 İşgal şartlarından bugüne devam edegelen Büyük Doğu İBDA Mücadelesi tarihinin ortaya koyduğu ‘vasıta gaye’ olarak çağına cevap verici, yalnız Hak ve ideal ölçülerine nispetli tam bağımsız, tam hâkim ‘LİDER ÜLKE olarak Başyücelik Devleti’ sisteminin çok kısa bir ânda ‘gerçekleşme’ ile tezahürü imkânı ve hatta her geçen gün geç kalınması, mevcut rejimin kronik problem ve açmazlarıyla ülkeyi – toplumu daha da çıkmaza sürüklemesi karşısında olması gereken olarak gereklilik belirtmesi de beraberinde ‘lider ülke’ imajı ve tartışmalarını getirmektedir.
İBDA Mimarı’nın ‘Başyücelik Devleti’ eserinin alt başlığı ‘Yeni Dünya Düzeni’ ifadesi bu hususta başlıbaşına bir fikir vermektedir. Emperyalist hegemonya güçlerinin kan, zulüm sömürü işgal soykırım üzerine kurulu süregelen ‘mevcut’ düzenlerini hileli olarak Yeni Dünya Düzeni olarak ifade etmelerine mukabil; Gerçek ‘Yeni Dünya Düzeni’…
Buraya kadar izah etmeye çalıştığımız hususlar bize, ‘lider ülke Türkiye’ mevzuu kamuoyunda siyasetçiler tarafından dillendirilirken, böyle bir konunun her şeyden önce evvela hangi kök alakalarından kaynaklandığı, bunlardan mücerret, bunlar yok sayıldığında böyle bir mevzuun esamesinin dahi olmayacağını ve dolayısıyla buradan hareketle konunun ‘niçin’i ve ‘nasıl’ının da etraflıca düşünülmesi ve fakat doğru ve nispetli bir tarzda düşünülmesi gerektiğini de ihtar etmektedir. Aksi halde bu mevzuu, diğer pek çok mevzuda olduğu gibi sahici bir gerçekleşmeden uzak bir söylem olarak kalır ve dahi sahici ‘oluş’ imkan ve potansiyeline engel olur, bu haliyle de görünüşte fayda gibi görünebilen fakat gerçekte en büyük zarara yol açacak bir felakete dönüşebilir.
Çokça dile getirilen ekonomik göstergeler ve gelişme bu mevzuuda temel belirleyici olmadığı gibi belki de en son yan belirleyicilerdendir. Bugün ekonomik geliri, durumu gelişimi Türkiye’den 3, 4 kat fazla olan nice ülkelerin ‘tüketici’ bir 3. Dünya ülkesi olmaktan öte bir anlamı, ekonomik iyiliğinin bir faydası ve liderlik getirisi namevcuttur, bahis konusu bile değildir. Bu bakımdan, çokça gördüğümüz üzere, konuyu asıllardan-her şeyden mücerret sırf ‘ekonomi’yle ele almak başlı başına bir hata ve yanlıştır.
Bu noktada anlaşılabileceği üzere ‘lider ülke’ mevzuunun kötüye kullanılması meselesine geliyoruz. Birbirine tamamen zıt iki noktanın üst üste gelmesi ve kasıtlı olarak birbirine karıştırılmaya çalışılması ile mevcut köhne ABD-Batı sistemine tâbi, esasen sistemi besleyen, ayakta tutan, sistem kölesi bir ‘lider ülke'(!) şekillendirilmesi planından bahsediyoruz. ABD-Batı’nın ‘İhtiyaçlarına binaen’ kendilerine gereken ‘lider ülke'(!) İBDA Diyalektiğinin tabii işleyiş seyri halinde eşiğine gelinilen ‘Sahici Oluş’ a karşı ‘Ön Alma operasyonu’ olarak düşünülen ‘lider ülke'(!)
Bu hususlarda da, ABD Dışişleri Bakanı’nın, D, Friedman’ın, ‘Osmanlı’nın kredisini sonuna kadar kullanmalıyız’ buyuran ABD ‘de bulunan eski vâiz F. Gülen’in, diğer batılı medya ve siyasilerin beyan ve faaliyetlerinin dikkatle izlenmesi gerektiğine işaret etmekle iktifa ederek, devamını başka bir yazıda ele almak üzere konuyu şimdilik burada noktalıyoruz.
Not: Aylık dergisinin Aralık-2012 tarihli 99. sayısında yayınlanmıştır.