İSEVÎLİK VE PAVLUS TAHRİBATI

İSEVÎLİK VE PAVLUS TAHRİBATI

İsa Peygamber’in urucundan sonra Havariler, ne yapsalar ne etseler, İsa Peygamber’in öğretisinin tahrif edilmiş bir surette yayılmasını engelleyemediler. Düşmanları hem iç (Yahudiler) hem dış düşmandı (Romalılar). Bunların türlü zulümlerine karşı hem imânlarını muhafaza etmeye, hem de dini yaymaya çalışıyorlardı. Başlangıçta kendileri 12 kişiydiler ve çevrelerinde 70 kişi vardı. Koskoca Peygamber zuhur etmiş, dahası asırlardır beklenen Mesih gelmiş, ama ona ancak bir avuç insan inanmıştı. Ağzını açanın başına gelmedik kalmıyordu.

En büyük düşmanları Pavlus adlı Yahudiydi. Bu Yahudi aynı zamanda Roma vatandaşı ve hizmetkârı olduğu için, neredeyse İsa dinine karşı bütün gücü elinde bulunduruyordu. Yahudi kökenli İsevîlerden çok, Yunanca konuşan İsevîlere düşmandı. Onların lideri Stefan’ı şehid edip hepsini Filistin’den sürdü.

Aramice konuşan İsevîleri de tümden Kudüs’ün dışına çıkardı.

Derken bu Pavlus İsevî olmaya karar verdi. Söylediğine göre, İsa Peygamber urucundan sonra, Havarilere göründüğü gibi ona da görünmüş, onunla konuşmuş, onu görevlendirmişti. Cemaate katılmak istedi. Havariler onu aralarına almadılar. Barnaba şefaatçi oldu, iyi niyetli olabileceğini söyledi. Kabul ettiler. Bu tarihten sonra da İsevîliğin yayılmasını bu adam yürütmeye başladı.

Havariler, çeşitli ülkelere yayılmış dini tebliğe uğraşırken, Pavlus, yanına aldığı Luka adlı adamla birlikte İncil yazmaya başladı. Yeni bir doktrin oluşturdu. İsa peygamberin tebliğ ettiği dini değiştirdi. Sünnet olmayı kaldırdı, şarap ve ekmek ayinini kutsallaştırdı. İsa’nın Tanrının Oğlu olduğu doktrinini geliştirdi. Bu doktrine göre, dine ve amele gerek kalmıyordu. Tanrının Oğluna inanan kurtuluyordu.

Havarilerin lideri Petrus olanları duyunca soluğu Antakya’da aldı. Pavlus ile aralarında sert bir tartışma geçti. Tartışma Pavlus’un, İsevîliğe girenlerin sünnet olmasını yasaklaması üzerineydi. Pavlus bu tartışmayı üstü kapalı olarak kendisi aktarır ve şecaat arzederken sirkatin söyler. Ona göre sünnet olmak sadece üstün ırk olan Yahudilere mahsus bir imtiyazdı. İsa dini ise Yahudi olmayanlara inmiş, dolayısiyle ikinci sınıf bir dindi. Ona inananlar sünnet olamazdı. (Kendisi bunu Yahudi olmayanları Yahudileştirmek diye söyler.)

Yahudiler, İsa Peygamberden korkunç bir şekilde intikam alıyorlardı. Daha kötüsü, İncilleri onlar yazıyorlar, dini kendilerine göre şekillendiriyorlardı. Havariler bunu görünce dehşete düştülerse de önlem alamadılar. Dediklerine göre bazıları (İncil adını vermeden) İsa Mesih’ten gördüklerini kaleme aldılar. Barnaba, yeğeni Markos ve Yakup’un yazdığı söylenir. Ama bu yazılanlar, Pavlus ve arkadaşları tarafından ya yok edildi, yahut tahrif edildi. Matta, Yuhanna gibi Havariler adına İnciller yazıldı. Bu İncilleri yazanlar onlar değildi, Markos’un yazıları üstüne eklemelerdi. Efes’te, Pavlus, tüm yazılanları toplayıp kendine göre düzenledi. Barnaba’nın yazdığının İznik Konsülü’ne kadar varlığını koruduğu, o dönemde yasaklandığı söylenir.

Havarilerin lideri Petrus, İsevîliği tebliğ için Roma’ya gitti. Muhtemelen dini Romalılara kabul ettirirse Pavlus’un önünü alabileceğini düşünüyordu. Pavlus da aynı gayret içindeydi. Dinini kim Roma’ya kabul ettirirse o ayakta kalacak, diğeri kaybolacaktı. Petrus Roma’da şehit edildi. Pavlus için de arkadaşları Roma’da şehit edildi diye yazmışlarsa da daha sonra yaşadığı biliniyor.

Süryanî ve Ermeniler arasına giden diğer Havariler, dini yaymakta fazla başarı gösteremediler. Doğu Hristiyanları da yüzlerce yıl sonra Hristiyan oldular. Aralarında Havarilerin bazı saf öğretileri (Nesturilik falan gibi) kalsa da, mesela Süryanîlerde namaz kılmak vardır, nihayet tahrif edilmiş bir dinin her yere yayılması önlenemedi.

Havarilerin hepsi şehit oldu. Pavlus ise iki şeyi elinde tutarak zafer kazandı: Birisi yazı, diğeri “halkın aklı gözündedir” hikmeti mucibince bir sırrîlik ve caka hüneri.

Selim Gürselgil

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: