“TARTILAN VATANA BAK DALKAVUK KEFESİNDE!”

“TARTILAN VATANA BAK DALKAVUK KEFESİNDE!”

Diyarbakır valisi, işsizlik problemine karşı şunları söylüyor: “Sanayide adam çırak bulamadığını, nitelikli işçi bulamadığını söylüyor. Sokaklar işsiz kaynıyor, bu nasıl oluyor. O zaman mesele iş bulamama değil, mesele mesleksizliktir, mesele iş beğenmemezliktir.”

Hadi diyelim ki Vali Bey haklı. Ülke iş kaynıyor, şehri iş kaynıyor ama bu nankör millet iş beğenmiyor veya niteliksiz olduğundan çırak bile olamıyor.

Sayın Vali, afedersiniz ama, bu milletin böyle iş beğenmemek gibi bir zaafı varsa, o zaaftan da idareciler mesul değil mi?

Diyorsunuz ki, “iş yok diye bir şey yok”, yani, “işsizlik problemini çözdük ama insanlara iş beğendirememe problemini çözemedik”.

Gördüğünüz gibi, öyle veya böyle, çözülmesi gereken bir problemle karşı karşıyayız ve siz güya idare olarak ortada bir problem olmadığını söylemeye çalışırken, yok olduğunu iddia ettiğiniz problemden çok daha büyük bir problemle karşı karşıya olduğumuzu söylemektesiniz; ama şuuurundasıznız, ama değil…

O problemin kaynağı da ahlâkîdir.

Ahlâkî bir problemin temelinde de fikir eksikliği yatar.

Zira ahlâk fikrin pıhtılaşmasıdır ve fikir olmayınca ahlâk da teşekkül etmez, vücuda gelemez.

Kısaca, bu millete iş buluyoruz ama ahlâkını düzeltemiyoruz.

Niye düzelmiyor?

Çünkü ahlâkın oluşmasını sağlayacak bir fikir teklif edemediğinizden.

İşte en büyük davaya geldik çattık yine: Madde plânında ne yapmış olursanız olun, bu yapılanları ruh ve fikir plânında bir temele oturtmadıktan sonra, yapılanlar boş.

Ülkede yeterince iş olduğu kanaatinde değilim. Bunu hem kendi gözlemlerim hem de devletin kendi verileri ile ortaya çıkan yeni istihdam sahaları oluşmaması ile gayet nesnel bir şekilde ispat edebilirim. Şahsi gözlemlerim bir yana, devletin kendi açıkladığı rakamlar ortada.

TÜİK istatistiklerine göre ülkede çalışan sayısı her geçen güz azalıyor, istihdam edilen kişi sayısı gün geçtikçe düşüyor.

Yani insanlar iş var da çalışmıyor değil, iş arıyor, bulamıyor ve o hale geliyor ki artık iş aramaktan da vazgeçiyorlar. Sonra, devlet, bu iş aramaktan vazgeçenleri işsiz kabul etmediğinden, istihdam sayısı düşse de işsizliğin azaldığını söyleyebiliyor. İftiharla açıklıyorlar, istihdam sayısı şukadar düştü, bu sene geçen seneye göre daha az insan çalışma hayatında yer alıyor ama işsizlik artmadı, bilakis düştü.

Ya hu, bu nasıl olur? İşsizlerin sayısı artar da, işsizlik artmaz mı?

Ama onlar iş aramadığından biz onları işsiz saymıyoruz ve onları işsiz saymayınca işsizlik düşmüş diyoruz.

Abra kadabra, “tartılan vatana bak dalkavuk kefesinde”.

Evet vatan…

İşçiler, alnının teri kurumadan hakları verilmesi gerekenler; onlar vatandır. Vatanın harcı, şehid kanları ve alimlerin mürekkebi ile birlikte işçilerin alın teri ile yoğrulur. O alınterinin hakkı verilmezse, kıymeti bilinmezse, o alınterini akıtanlar bir köşeye atılır ve terlerini akıtmalarına imkân sağlanmazsa, vatan harcında malzemeden çalınıyor demektir ki beka sorunu arayanlar asıl buraya baksınlar; yürekleri yetiyor, kafları basıyorsa… Malzemesinden çalınan vatan harcı ile içtimai yapının devam ettirilmesinin imkânı yoktur.

Alın terinin hakkını veremeyenler, onu atıl bırakanlar, rakamlarla oynayıp duruyorlar. Birilerine dalkavukluk yapacağız diye vahim durumu tahfif göstermeye çabalıyorlar. Vatanın tartıldığı dalkavuk kefesi budur. Olanı, olduğu gibi değil, olmasını istedikleri, işlerine geldiği gibi gösterme düzenbazlığı.

Ülkede gerçek işsizliğin ne kadar olduğunu belki devlet bile bilmiyor. Zira açıklanan rakamların doğruları yansıtmadığı üzerinden bu milletin umumu hemfikir. Yani iktidar ne derse desin, iktidar yandaşı olanlar bile bu açıklanan rakamlara inanmıyor ve işsizliğin çok çok fazla olduğunu söylüyor. Hele ki işsizliğin düştüğü iddiasına, bu millet neresiyle güleceğini şaşırmış durumda.

Ne demiştik, temel mesle ahlâkî ve ahlâk meselemizin arkasında da fikirsizlik davamız yatmakta.

İnsanları hangi fikir etrafında birleştireceksiniz ki herşeyden önce devlet-idare kademesindekiler millete doğruları söylemeyi şiar edinmiş olsun?

Hastalığın tedavisi için, hasta olanın öncelikle, hastalığını kabul etmesi gerekir. Hastalığı reddetmek, meslenin arkasında başka sebepler olduğuna delalet eder. İşsizliği çözmek için, işsizliğin var olduğunu kabul etmek gibi. İşsizliği reddederek işsizlik ortadan kalkmıyor. Hastalığın reddi, örtülmek istenmesi, olduğundan farklı gösterme gayretleri, hastalığın zati tehlikesinden daha büyük ve daha agzantrik problemlerle karşı karşıya olunduğuna işaret ediyor. Yani zannettikleri gibi durumu kimse çakmıyor da değil.

(*) Başlık, Üstad Necip Fazıl’ın “Destan” şiirindeki

“Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde;
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde!” beytinden alınmıştır.

Ahmet Ölçülü

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: