ALİ OSMAN ZOR’LA SOHBET/RÖPORTAJ: DEVRİM ÇAPINDA, NE YAPACAĞINI BİLEN KADRO İHTİYACI DEVAM EDİYOR

TAKDİM: Adımlar dergisi olarak, Adımlar Platformu Başkanı Sayın Ali Osman Zor’a yaşanan son gelişmeler hakkındaki değerlendirmelerini sorduk. Kendisiyle yaptığımız görüşmeyi sizlerle paylaşıyoruz. Bir müjde olarak da belirtelim ki, bu tür sohbet/röportajların devam sözünü de kendisinden almış bulunuyoruz. İnşallah bu konuşmaların devamı gelecek ve sizlerle paylaşmayı sürdüreceğiz.
(A. Bâki Aytemiz – Adımlar)

A. Bâki Aytemiz: Öncelikle Amerikan seçimleri ve Biden’ın seçimi kazandığının ilanı ve birçok ülkeden önce AKP iktidarı tarafından Biden’in zaferinin kabul edilip tebrik mesajının gönderildiği bir ortamda, son günlerde yaşanan gelişmeleri kısaca sıralamak istiyorum: Birincisi, Berat Albayrak’ın görevden alınması veya istifası. Diğeri Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün, “Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” söylemi ki, peşinden Osman Kavala’nın tahliye edilebileceği gündeme geldi. Yine Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kendi bütçesini Meclis’te savunurken, çözüm sürecinin bitişini IŞİD’e atfedilen eylemlere bağlaması. Hâliyle “çözüm süreci”nin bitişinde PKK’yı ve eylemlerini adeta temize çıkarması ve mesuliyeti IŞİD’e yüklemesi. Bir diğeri de bizzat Tayyip Erdoğan’ın kendisinin yapmış olduğu “Ekonomi ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyoruz!” açıklaması… Siz bu gelişmeleri nasıl yorumlarsınız?

Ali Osman Zor: Bu gelişmeler daha vuku bulmadan önce hatırlarsan “Amerika Başkanlık seçimlerini beklemek lâzım, Kasım’da bazı şeyler açığa çıkar” gibi konuşmalarımız olmuştu.

Evet, yani AKP’nin kendi pozisyonunu ABD’de seçilecek Başkan’a göre gözden geçireceği…

BOP (BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ) POLİTİKALARINDANVAZGEÇİLMEDİ!

Zaten ard arda sırladığın zaman bu gelişmeleri, Amerika Başkanlık seçimlerinin ardından gelen gelişmeler. Şimdi, bazı şeyleri hatırlamadan, bazı şeyleri söylemeden, bu günkü gelişmleri anlamak pek mümkün değil. Bu hükümet işbaşına yine 2002 Kasım ayında geldiği zaman birmisyon üzere olduğunu bütün kamuoyuna deklare etmişti. Nedir o? “Model ülke”, İslâm coğrafyasında rol model ülke olacağı. Ki, daha sonra bunun adını Büyük Ortadoğu Projesi olarak koydular. Bu hükümetin başı da BOP Eşbaşkanı olduğunu defaatle ilân etmişti. Bizim açımızdan meseleye bakıldığında, aslında bu misyonda çok büyük değişiklik olmadı. Sadece retorikte bir takım değişiklikler var, o da konjonktürün gereği olarak. Özü itibariyle bir değişiklik olmadı. Peki, son zamanlarda, son iki-üç yıl özellikle, bu zamana yayılan “Batı karşıtı söylem”i, retoriği nasıl değerlendirmek lazım? Orada da açıkça söylemek gerekirse ulusalcıların temsilcisi olan Trump‘ın açık bir şekilde küreselcilere karşı mücadele verdiğini kamuoyuna deklare etmesini hatırda tutmak lazım… Yani ulusalcılığın küreselciliğe karşı dört sene önce kazandığı zaferden sonra Trump yönetiminin uyguladığı politikalar, çok açık bir şekilde eski Obama yönetiminin politikalarından farklılık arzetti. Parantez içinde şunu da söylemememiz lazım; belki Amerika tarihinde ilk defa bir Amerikan Başkanının söyledikleri, icraatları, ifâdeleri, açıklamaları başta Amerikan medyası olmak üzere dünya medyasında gerekli karşılığı bulmadı. Trump çok ciddi şeyler yaptı, ciddi şeyler söyledi; ilk başlarda küreselci medyanın jargonunu takip edenler tarafından “deli muamelesi” dahi gördü. Daha sonra ne kadar ciddive akıllı olduğu gizlenemez bir şekilde ortaya çıktı. Şimdi, söz Trump’tan açılmışken, biz Trump’çı filân değiliz ama merkezde kendi siyasetimizi üretirken, konum alırken, muhitte, özellikle “müesses nizam”ın şekillendiği Amerika gibi bir muhitte olan bitene de kayıtsız kalmamız mümkün olamaz. Dolayısıyla oradaolan biteni, şu kolaycılıkla geçiştiremeyiz: “Trump da bir Biden da bir.” Obama da bir ya da o da bir. Hayır, bir değil! Yani sen tarcihlerini farklılaştırabilirsin, farklı tercihler ortaya koyabilirsin ama dünyanın başına belâ olmuş Amerika’da, “Amerika’yı Amerikalılara karşı koruma” iddiasıyla çıkmış bir adamla, İslâm coğrafyasını kana bulamış bir ekibi, elli yıldan beri işbaşında olan bir ekibi bir tutamazsın! Yani burada hem tutarsızlık olur hem de sonuç olarak yanlış değerlendirmelere, yanlış neticelere ulaşılabilir. Evet, daha once de ifâde ettiğimiz gibi Trump “iyi bir kapitalist”. Ama kendi ifâdeleriyle, meselâ ne demişti? “Saddam Hüseyin’le niye savaştınız?” diye sormuştu bu BOPodaklarına. Yani “Saddam Hüseyin petrolü içmeyecekti, anlaşabilirdik!” dedi. Veya işte “Kaddafi’ye niye şunu yaptınız, Suriye’de niye asker bulunduralım?” gibi…Hatta Trump’ın bir yardımcısının şöyle bir ifâdesi var, bunlar da kamuoyunun pek bilmesi istenmeyen, gizlenen ifâdeler, “Bölgede bir tane bile Amerika askeri bulundurmamamız gerekir, hepsini çekmemiz gerekir. Çünkü bölgedeki diktatörler, halklarını Amerikan karşıtlığı üzerinden baskı altında tutuyorlar.” Yani buradaki adam gerçekte Amerikan karşıtı değil, söylem olarak Amerika karşıtlığı üzerinden kendi iktidarını devam ettiriyor. Dolayısıyla “buna mahal vermememiz lâzım” diyen de Trump’tı. Tekrar mevzumuza dönersek, burada özellikle “Cumhur İttifakı”nın ortaya çıkışıyla birlikte bir Batı karşıtı söylem var. Bu “Batı karşıtlığı”nda herkesin bildiğini bizim söylememiz gerekir; Trump yönetiminin açtığı alanda bubir Batı karşıtlığı. Şimdi dikkat edilirse, hatırlanırsa, Amerikan karşıtlığını da Obama üzerinden yürütüyorlardı; nasıl olsa Obama yok! Bizim alışık olduğumuz bir taktik bu, yapılan hiçbir yanlışın sorumluluğunu üstlenmeden başkalarının üzerine atma taktiği bu; iç politikada kimlerin üzerine atıldığı malûm, dış politikada da, meselâ Suriye politikasını filân, Obama’nın üzerine atarak bir kurtuluş yolu denediler ama –bu çok önemli!- Suriye politikasından da vazgeçmiş değiller. Suriye politikasının önemi burada.

Burada bir hatırlatma yapayım, Burhanetin Duran var. İktidara strateji üreten “think tank kuruluşu” SETA’nın başkanı. Bu sene şubat ayında, hatırlanacağı üzere İdlib’de Türk askeri vurulmuştu. O dönem, Burhanettin Duran da ABD ve AB’yi bölgeye davet eden bir yazı kaleme almıştı. Hem “Amerikan karşıtı yerli ve milli”, hem “Amerikanın burada ne işi var” diye retorikte Kumandan Salih Mirzabeyoğlu’nun ifâdelerini de kullanıyorlar… Sonra da dediğiniz gibi BOP Eşbaşkanlığından, Suriyepolitikasından vazgeçmediklerini göstermek üzere Amerika’yı bölgeye davetediyorlar…

Tamam işte, söylediğimizüzere. Yani bunlar Trump yönetiminin Suriye politikasından dolayı şey oldu,yoksa politikalardan filân vazgeçilmiş değil. Bazıları askıya alınmış, rafaalınmış, bazıları dondurulmuş, ama katisurette BOP politikalarından vazgeçilmiş değil. Şimdi Trump yönetiminin,yani BOP karşıtı, yani klâsik söylemle küreselcilerin karşıtı bir yönetiminişbaşında olması, bunlara, kendi iktidarlarının devamını sağlamaları açısındanbir fırsat verdi. Trump karşıtlığı değil, kendilerini, Trump’ın da karşıtıolduğu BOP odaklarının karşısında göstererek Trump yönetimiyle ilişkilerisürdürmüşlerdi. Trump yönetiminin nasıl bir siyasî muhtevaya sahip olduğunubildiklerinden dolayı da ağızlarını açtıklarında istedikleri gibiyardırıyorlardı, amiyane tabirle… Bugün tabi bu son Kasım seçimlerinde bu son50 yıla damgasını vuran BOP odakları tekrar, tabi netice daha kesinleşmedi, neolacak bilmiyoruz ama şu ân göründüğü kadarıyla tekrar Amerika yönetimini elealacaklar… Ama bundan sonra da Amerika’dahiçbir şey eskisi gibi olmaz. Yönetimi ele geçirdiler ama 130 milyonlukseçmen kitlesinin yarısı bunlara karşı, Amerika’nın da yarısı karşı. Böyle birşey de çıktı meydana. Şimdi, bu yönetimle tekrar ilişkileri, yani o “rol model”dediğimiz eşbaşkanlığa tekrar dönebilmek için bir makyajlama gerekiyordu. Hatırlanacağı üzere bir “Halkbankdavası” hâlâ Amerika’da devam ediyor, Trump yönetimi çekmeceye koymuştuama Biden yönetimi her ân onu açabilir. Bildiğim kadarıyla bu görevden alınanMerkez Bankası Başkanı’nın ismi o davada geçiyordu.

BİR FİKRİN YOK Kİ İKTİDARINI KURASIN!

Evet, Halkbank’ın o zamanki Başkan Yardımcısıydı.

Yine damadın bir takım söylemleri ki en sivri konuşanlardan biri de oydu. Hem Merkez BankasıBaşkanının hem de Maliye Bakanının görevden alınmasın ekonomiden bağımsızolarak değerlendirirsem bu makyajlamagayretinin bir unsuru olarak görüyorum. Sonrasında yapılan açıklamalar,hukukta ve ekonomide reform açıklaması; yani dış yatırımcı burada yatırımdabulunursa hukukî olarak garanti altına alınacak demek. Yoksa hukukta veekonomide reform… Ben şunu anlamadım: Milletin, Anadolu ahalisinin durumuiyileşecek veya yönetim kendini birtakım hukukî kurallara bağlı hissederekhesap verir bir konuma gelecek; ben böyle anlamıyorum. Çünkü bu yönetim, belli ki, kendisini hiçbirhukukî kaideyle, hukuk anlayışıyla bağlı hissetmiyor. Bunun altında yatan şeyde hesap verir bir düzende olmak istememesi. Burada bence asıl önemli olan şey,yürütülen “Batı karşıtlığı”nın sadece retoriğe dayalı, söyleme dayalı birhadise olduğunun ortaya çıkmasıdır.Gerçekten, liberal, kapitalist bir anlayış karşısında duracaksan, fikrî birkarşılığı olmalı bunun. Alternatif birsistem çapında olmalı. Kendisinin “fikrî iktidarımızı kuramadık” açıklamasıylada ortaya çıktı bu. Çünkü bir fikrin yok ki neyin iktidarını kurasın? Olmayanbir şeyin iktidarı kurulur mu? Dolayısıyla, bundan sonra önümüzdeki dönemde,Amerika’daki BOP odaklarıyla, çünkü onların yarım kalmış işleri var, onutamamlayacaklar… En azından BOP saldırısının siyasî hedefi, bölgede -bizim ifâdemizle-Ehli Sünnet Arap ile Ehli Sünnet Türkarasında Siyonist bir duvar demek olan etnikçi bir devlet kurmaktı, BOPpolitikalarının siyasî hedefi. Oradan İsrail’e uzanan, İsrail’in nüfuz alanınadahil olan bir Kürt devleti kurmaktı. Esad da onun için ortadan kaldırılmalıydızaten. Suriye operasyonunun sebebibuydu. Şimdi bu yarım kalmış projeyi tamamlamak için işbirlikçileriylebirlikte muhtemeldir ki tekrar harekete geçecekler. Tamamlayacaklar. SavunmaBakanı’nın açıklamalarını da bu minval üzere değerlendirebiliriz. Aslındadehşet bir açıklama. Yani “IŞİD yüzünden çözüm sürecini askıya aldık.” Hanisenin, Türkiye’nin esas düşmanıbölücülük değil miydi? Yani şu mu demek isteniyor: “Bölücülüğe düşman bir unsuryüzünden biz bölücü faaliyetlerimize devam edemedik”, bunu mu söylemekistiyor? Bundan sonra, “bu unsur şimdi ortada olmadığına göre, biz bölücüfaaliyetler içinde bulunan unsurlarla, bölücü faaliyetlerimize devamedebiliriz.” Biden yönetimi, doğrudan doğruya buradaki şeyi ortaya çıkarmıştır.“Biden yönetimi” dediğimiz zamanşuna dikkat edelim, Biden, Obama’nın yardımcısıydı. Yani Clinton-Obama-Biden diye görmek lâzım. Daha da şeyi 50 yıllık, ta Kissenger’den gelen bir ekip olarakgörmek lâzım. Aslında değerlendirmeye girdiğimiz zaman derin bir mevzu bu.Çünkü Trump yönetimi, Trump ekibi de Kissenger’a dayalı bir ekip. Yani Kissergeryanbir anlayışın kendi içinde bölünmesi sözkonusu Amerika’da; bunun dadünyaya yansımaları sözkonusu. Vietnam savaşından sonra bu işlerin yanlışolduğunu, işgal politikalarının Amerika’ya zarar getireceğini, dış politikadabu yanlışların devam etmemesini gerektiğini düşünen bir ekip fikir ayrılığına düştü;aynı ekip Irak’a 91’de yapılan saldırıya da karşı çıktmıştı, 2003’te de karşıçıktılar ve daha sonra Trump’la birlikte yönetimi ele aldılar. Yani, dündenbugüne ortaya çıkmış bir ekip değil bunlar. Ondan dolayı da baş edemedilerzaten. Bundan dolayı da küreselciler bütün dünyadaki imkanlarını kullanarakhileyle, hurdayla bu son seçimi almak istediler, almak zorundalardı. Çünkü buTrump ekibi ikinci dönem devam etseydi eğer, bir ahtapot gibi sistemi elegeçirmiş küreselci ekibi söküp atabilirlerdi. İlk dört yılda tam onubeceremediler. Ama tabiî ki dört yıl önceki gibi de değil artık Amerika. Şu ândünyada da durum farklı, bunun da yansımaları olacak. Bu ekibin Avrupa’daki birnumaralı adamı-eşbaşkanı Merkel‘di.Macron daha sonra geldi ama Macronönceki politikaları devam ettiren siyasetçi olarak o da şu ân onlarınekibinden. Bizim burada da biliyorsunuz Eşbaşkanlık vardı. Yani, oranınEşbaşkanı Almanya iken, ölgemizde burası Eşbaşkanlıktı. Buradaki açmaz nedir?Daha önce Adımlar’da bunları ifâde etmiştik; şimdi Türkiye hem BOP saldırısının hedefi olan bir ülke, hem de busaldırıların yapıldığı merkez üslerden, en önemli üslerden biri. Şimdizaten iç politikada gerilimi ortaya çıkaran sebep bu. Mevcut iktidar kendiniTürkiye yerine koyarak bugüne kadar işleri getirebildi. Şimdi bundan sonra, sondört yıllık söylemlerini de ele aldığımızda, herhangi bir fikirleri olmadığınıkendi ağızlarından da deklare ettiklerine göre, bundan sonraki durumları benceiç açıcı değil. Merkez BankasıBaşkanı’nın görevden alınması, BeratAlbayrak’ın tripler atarak istifa etmesi; hangi bakan kendi özgüriradesiyle iş yapıyor? Hepsinin belli kime bağlı oldukları, Cumhurbaşkanına,Erdoğan’a bağlılar. Dolayısıyla bu insanlar kendilerinde herhangi bir suçgörmüyorlar. “Ben ne denirse onu yaptım!” diyor. Kendisinde bir suç görmeyenadama fatura çıkardığın zaman da maraza çıkarıyor.

Berat Albayrak, istifasında, “at izi it izine karıştı”diyor, haksızlıklardan bahsediyor.

Bence onu kastediyor.

Yani, kime haksızlık yapılıyor, kimin izi kimekarışıyor?

Bunu genelde kendini mağdur hisseden insanlar söyler, bu tabirleri onlar kullanırlar. İşin aslınınsöylenemediği noktalarda bu tür imalara başvurulur.

Yani evet, ben de (A.Bâki Aytemiz) yazımdao mevzuyu değerlendiriken, “İstifa değil, isyan!” diye başlık atmıştım. Bundansonrası için şunu vurguladınız;fikir yokluğunda durumlarının daha da vahim bir hâl alacağını ve Biden’ıngelmesinden sonraki bu dönemde de millîci ve yerlilik görüntüsünün retoriktenibaret olduğunun açığa çıkıp deşifre olacağını…

Evet, aynen onu söylüyorum ve bu süreçte de meraklabekliyorum, meselâ Devlet Bahçeli ve Doğu Perinçek ne yapacaklar?..

Ona gelecektim. İçerideki diğer siyasî aktörleri nasıl değerlendireceksiniz diye…

Bunlar açığa çıkacak,konuşulacak… Unutma da… Trump,Amerika’yı Amerikalılara karşı koruyordu, korumaya çalışıyordu; bu önemli.Kimdir bu Amerikalılar? Bunlar daha çok Çin ekonomisini ayakta tutan Amerikansanayii. Dolayısıyla bu seçime doğrudan müdahil olan, bu pandemiyle, virüsle;dikkat et bütün faturayı Trump’a çıkardırlar. Hiçbir alâkası yok, olay Çin’denyayıldı. Ne hikmetse Biden kazanır kazanmaz da aşı bulundu. Şimdi yavaş yavaşda pandemi sönmeye başlar, bu kışın sonuna doğru. Burada Trump’a hamle yapan Amerika’daki BOP odaklarıyla onların ortağıkonumunda olan Çin yönetimi… Bunu da gözardı etmemek lâzım. Çünkü Trump yönetimi özellikle Ortadoğu’dakipolitikalarını neredeyse tamamen Pasifik’e kaydırmış durumdaydı. Trumpyönetiminin düşman olarak karşısına aldığı Pasifik’ti, Pasifik’te de Çin’di.Trump yönetiminin o getirdiği vergiler filân, hepsini biliyoruz. Hani, “Rusyamüdahil oldu!” falan diyorlar ya küreselciler, BOP odakları; aslında bu seçimemüdahil olan en önemli aktör Çin’dir, dolayısıyla Çin’in anti-Amerikancılığı,Avrasyacılık içindeki pozisyonu da bence bu süreçte tartışılacak. Ne diyordun?

DEVRİM ÇAPINDA, NE YAPACAĞINI BİLEN KADRO İHTİYACI

İçerideki siyasîaktörlerin durumunu soracaktım?

Şimdi orada şöyle,kıvırmaktan da yoruldu artık bence Türkiye… Yani Beştepe etrafına öbeklenenkitlenin de çok şeyi kalmadı. Çünkü Obama’dan Trump’a geçiş yaptın, Trump’tanBiden’a geçiş yapacaksın filân… Zihinlerde şekillenen algıları da hemen şeyyapamazsın, bir günde de algı değişmiyor; toplum içindeki kesimlerdenbahsediyorum. Ama burada garip bir şey var; meselâ şimdi solcular Biden’cı gibi gözüküyor, İslâmcılar da Trump’çı gözüküyor. İkisi de yalan! Hükümetin Trump’çı olmasının sebebiAmerikayla maraza çıkmadan iktidarın devam etmesiydi zaten. Demin söyledik,politikalarda bir değişiklik olmadı. Şimdi burada muhalefetin Biden’ci gözükmesinin sebebi de iktidara karşı bir hamleyapabilmek için. Hâlbuki Bidencilik demek Irak işgâlini,Libya’nın işgâlini, Suriye’nin işgâlini ve yapılmış bütün diğer işgâlleridesteklemek demek. 22 tane ülkenin sınırların silâh kullanılarakdeğiştirilmesini, darbeyle değiştirmek demek. Bidencı olmak demek Kaddafi’nin katili olmak demek. Saddam Hüseyinve Irak’lı müslümanların katili olmak demek. Hükümet sahte bir Trumpçılık üzerinden gidince, bu taraf da ona hamleyapabilmek için Bidencı oluyor. Bidencılık BOP’çuluk demek. Burada garipgarip şeyler var, dolayısıyla, sen de yazmışsın, Adam Bidencı, Trumpçıya haindiyor, Trumpçı Bidencıya hain diyor; ikisi de gerçek değil ki. Bağımsız siyasetizleyen bir yapı olur da, değerlendirmede bulunur. Muhitteki gelişmelerimerkeze göre değerlendirir. Şimdi öyle bir şey yok. Daha önce ifâde ettik: Bağımsızlık ideolojik bir meseledir. Fikrîbir meseledir. İdeolojik olarak bağımsızlığı olmayanın siyasî bağımsızlığıolmaz. Sen şimdi retorik olarak bağımsız gözüküyorsun, ama altı bomboş! İşsiyasete geldiği zaman, yani pratiğe geldiği zaman, mecburiyetlere geldiğizaman, reel politiğe geldiği zaman, retorikte iddia ettiklerinin tam tersine,hatta çok aşırı bir şekilde reelpolitiğe teslim oluyorsun. Ve bu teslim olduğun reelpolitik de sana aitdeğil. Şu ân Türkiye’deki siyasetin bence durumu bu. Dolayısıyla bir kere dahaortaya çıktı, “fikrî iktidarımızı kuramadık!” sözünden yola çıkarak, evet, devrim çapında ne yapacağını bilen birkadronun işbaşında olması gerekir. Fikrî iktidardan bizim anladığımız budur.Yoksa öbür türlü, ideallerden projelere geçmiş, projelerden kastı da beton binaolan, bütün devleti bir inşaat çetesininmenfaatlerine teslim etmiş bir yapıyla karşı karşıyayız. Dolayısıyla,burada, o ideolojik bağımsızlık olmayınca… “Karşı olduğunu iddia ettiğin Batı’nın hayat tarzını niye yaşıyorsun?!”diye de bir soru çıkmıyor ortaya. Haliyle de dejenere olmuş, bu önemli,yozlaşmış, karşımızdaki tip bu. Dejenere olmuş, yozlaşmış insan tipinin eşya vehadiselere bakışı, onun hayat tarzından bağımsız düşünülemez. Onun yaşadğıhayat tarzından, yani ahlâkından bağımsız düşünülemiyorsa eşya ve hadiselerebakışı, o zaman bu adamın siyasîtercihleri de; Batı hayat tarzını yaşayan, dayatan bir insan hangi idealdenbahsederse bahsetsin, siyasî tercihleri de problemlidir ve hiçbir şart altındagüvenilemez. Bugünkü iktidarındurumu budur. Muhalefetin durumu dabudur.

Fransa’yı yalandan boykot günlerinde, o da geldi geçti ya… Kılıçdaroğlu da, “Hanımefendi de 50 bindolarlık Fransız malı çantasını yakarak boykota katılacak mı?” diye bir şeysöylemişti. O kadar söz içerisinde canlarını en çok sıkan bu oldu.

Nefslerine dokundu!

Nefsine dokundu ve biraz önce sizin söylediğiniz,hayat tarzının…

Tabiî, suç üstü yakalanıyor! Çünkü retorik düzeyinde bahsettiği idealler başka, yaşanılan gerçeklikonun tam zıddı. Yakalanınca da canı sıkılıyor.

SİYASET VE SİYASÎ FAALİYET YÜRÜTMENİN ÖZÜ

Batıcılık noktasında karşıdakini eleştirirken, kendisininde burada onun simetriği oluşu, buna bir ayna tutulması.

“Batıcılık” dediğimiz hayat tarzı ile alâkalı. Bugün İslâmdışı çevreler Batı hayat tarzının olumsuzluklarını yaşamış olarak içedönerken, Batıcılığa karşı olduğunu iddia eden özellikle İslâmcı çevreler tam dibine vurdular Batı hayat tarzının.Dolayısiyle bu çevrelerin siyasî tercihleri problemlidir. Ve hiçbir şart altında, özellikle kendiniİslâmcı kesimde gören insanlar bu siyasî tercihlere güvenemezler… Bizimanladığımız mânâda Hakikat Anlayışınedir? “Pratiğin idealle mutlu izdivacı”dır, hakikat budur. Onun zemini desiyasî zemindir. Siyaset, hakikatinarandığı zemindir aslında. Çünkü idealin ayaklarını yere bastırır. İdeale zıtbir hayat tarzı yaşayan, yani eşya ve hadiseler karşısındaki tavrı inandığınıiddia ettiği ideallere zıt olan bir insanın ahlâkına ve ahlâk içerisindemündemiç olan siyasî tercihine güvenebilir mi bir müslüman?!.

Siyasetle ahlâkın bir ayniyet tarafı var.

Siyaset birideale nispet içinde olmalı. O nispet içinde olurken pratiğe bir şey koymalısın ki idealinayakları yere bassın. Yoksa idealize ettiğin fikrin inandırıcılığı olmaz.Tatbikat, tatbik dediğimiz husus… “Fikri eşya ve hadiseye tatbik.” Bu tatbikolmayınca, “fikir yok!” dediğim husus bu zaten. İdealle zıtlaşan bu insanların, bizim hem bu dünyamız hemöbür dünyamızı etkileyecek olan bu siyasî tercihlerine nasıl güvenebiliriz?Dolayısıyla İslâm’ın cihad emrihâlen geçerliliğini muhafaza etmekte, üstelik çok daha fazla muhafaza etmekteve İslâm’ın tatbik edilmediği, yaşanmadığı bir dönemde cihad, doğrudan doğruya,büyüğüyle küçüğüyle, kalemiyle kılıcıyla, İslâm’ı yaşamanın bizatihî kendisiolarak karşımıza çıkıyor.

İslâm’ı hayata hâkimkılma mücadelesi…

Tabiî ki burada da temel mesele, ortaya konulan siyasî tavır… Bizim “muhakeme ölçüleri”miz, “murakabeusûlü”müz. Bakış açımız! Siyasetin olmazsa olmaz temel şartı neydi burada? “ŞehidlikŞuuru.” Bu şuurdan uzaklaşmak demek; zaten bu şuurdan uzaklaştığın seninsiyasetinde ortaya çıkar. Hayat tarzındaortaya çıkar.

Şöyle bir misâlverelim, adam orada Avrupa’da bir şey yapıyor, buradaki Avrupalıların zarargörmesinden rahatsız olmuş, kınıyor. Adam Batı’ya vuruyor, ses buradan geliyor.Hani siyaset olarak çıkıp, onaylıyorum demesen de, niye kınama ihtiyacıduyuyorsun?

Niye kınıyor? Çünkü kendisini öyle pazarlıyor! Nasıl pazarlıyor, “yapılması gerekeniyapan benim” diyor, merkez olarak. Oradaki adam kendi sorumluk alanında, kendimesuliyetini idrak etmiş olarak, vicdanının sesini dinleyip ahlâkî bir tavırortaya koyduğunda bu rahatsız oluyor; çünkü ondan daha fazla gücü olmasına rağmenburadaki koyamıyor o tavrı. Bu anlayışın, bunun İslâm’la mislâmla bir alâksı yok!Bir kere onu tamamen ortaya koyalım da… Yani,“ben müslümanım!” demekle İslâm mı oluyor? Öyle bir şey yok! Bu anlayışınen nefret ettiği şey bu tavır, bu ahlâk. Demin dedik ya, retorik böyle amahayat tarzı tam zıt. O iddia ettiği retoriğe göre bir tavır ortaya çıktığızaman, kendi hayat tarzı ile ihanet içinde olduğundan dolayı en çok düşmanlığı dao gösteriyor.

Devam edecek…

ALİ OSMAN ZOR: “BÜYÜK BİR MECLİS LÂZIM!”

BUGÜNKÜ DURUM -1- (Eylül 2018) / Ali Osman ZOR

BUGÜNKÜ DURUM -2- (Eylül 2018)…. KRİZ: NETİCE-BAŞLANGIÇ

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: