“BU DEVEYE KÖTÜLÜK ETMEYİNİZ, YOKSA ACIKLI BİR AZABA UĞRARSINIZ!”
Salih MİRZABEYOĞLU
Vâridât: Kendinden Zuhur
*«Kendinden zuhur»… Her Peygamberdebir hikmet tecelli etmiştir… Salih Aleyhisselâm’da da,«kendinden zuhur» hikmeti… Derin fikirden ziyâde, basit hikâyeşekliyle anlatımı, aşağıda…
*Âd’dan Sonra: Nuh kavminden sonraAd’ın yaşadığı gibi, Ad kavminden sonra da Semud kavmiyaşadı… Ad’ın Nuh kavminin peşinden gittiği gibi, Semud daAd’ın yolunu takip etti… Semud’un, bahçeler, pınarlar,altından ırmaklar akan yemyeşil ve güzel arazileri vardı… Vebina yapımında, ziraatte, bahçelerinin çokluğunda, Ad kavmigibiydi; hattâ düşünce ve sanatta daha ileriydiler… Dağlarıoyarak geniş ve güzel evler yapıyorlar, taşlar üzerine eşsizoymalar işliyorlardı… Düşünce ve sanatları sayesinde taşonların elinde yumuşamıştı; insan balmumundan neler yapabilirse,onlar da taştan onu yapabiliyorlardı… Şehirlerinde dağlar gibisaraylar görülürdü ki, sanki cinler yapmıştır; duvarlarda okadar güzel çiçekler görülürdü ki, sanki bahar mevsimigelmiştir… Allah, yerin ve göğün bereketini Semud içinaçmıştır; gök, onlara bol bol yağmur indiriyor, yer her türlübitki ve çiçekleri onlara cömertçe veriyor, bahçeler her türlümeyveyi onlara sunuyordu… Allah, onların rızıklarını veömürlerini bereketli kılmıştı… Fakat bütün bunlar Semud’uşükre ve Allah’a ibadete yönelteceğine, küfre ve azgınlığasürüklemişti… Allah’ı unutup, kendilerine verilen bu şeylerleoyalandılar ve «Bizden daha güçlü var mı?» havasınakapıldılar… Nuh’un ümmeti vadide olduğu için boğulmuşturve Âd kavmi de ovada olduğu için helâk olmuştur diyedüşünüyorlardı… Sonra, taşlardan putlar yapıp tapmayabaşladılar… «Muhakkak Allah hiçbir şeyle insana zulmetmez,fakat insanlar kendilerine zulmederler»… Onlar arasında Salihadında bir kişi vardı; soylu bir ailede doğmuş, akıllı vedosdoğru bir biçimde büyümüştü… Çok asil ve akıllı birçocuk olduğu için, halk, kendi çocuklarına onu örnekgösterirdi… Onun hakkında büyük ümit besliyorlar ve «o büyükadam olacak!» diyorlardı… Fakat bu büyüklük, maddiyat vedebdebe çerçevesinde tahayyül edilen birşeydi… Ancak, Allah,bunun aksini diledi ve onları karanlıktan aydınlığa çıkarmasıiçin O’na, Peygamberlikle şereflenmeyi verdi!..
*Salih’in Daveti: Salih, kavmi içindeyüksek bir sesle tebliğe başladı: «Ey kavmim, Allah’a itaatediniz! Sizin için O’ndan başka ilâh yoktur!»… Hazret-iSalih’in daveti hoşa gitmedi: «Bu da kim?»… İnkâr edildi…Putlara tapmaktan menettiği için şöyle dediler: «Ey Sâlih!..Sen çok temiz bir gençtin ve senin bu halkın büyüklerinden veşereflilerinden olacağını sanmıştık. Oysa sen fakirlik yolunuseçtin ve bizi yanılttın. Zavallı baban senden bir hayırgörmediği gibi, annenin ümitleri de boşa çıktı!»… O bunlarıişitir ve kavini için üzülürdü.
*Allah’ın Devesi: Kavmi, «eğerdoğru söylüyorsan, bize bir delil göster!» diyor… Hazret-iSalih, «ne gibi bir delil istiyorsunuz?» diye sorunca, «eğerdoğru söylüyorsan, bizim için şu dağdan hamile bir deve çıkar!»cevabını alıyor… Hazret-i Salih dua etti ve dilenen şey yerinegeldi; fakat buna rağmen bir kişiden başka imana gelen olmadı.
*Nöbet: Hazret-i Salih, «bu, Allah’ındevesidir; Allah’ın mucizesidir… Öyleyse bu deveye kötülüketmeyiniz, yoksa acıklı bir azaba uğrarsınız. Su içme sırasıbir gün bu devenin, bir gün de hayvanlarınızın olsun!» dedi…Fakat bir müddet sonra, kâfirler taşkınlık ettiler vearalarından iki kişi deveyi boğazladılar.
*Azap: Hazret-i Salih, deveninboğazlandığını duyunca çok kederlendi ve halka şöyle dedi:«Yurdunuzda üç gün daha yaşayınız. İşte bu, olmayan birvaaddir!»… Şehirde dokuz kişi vardı ki, bozgunculukyaparlardı… Aralarında, onu ailesiyle birlikte öldürmek vesorulunca da «bilmiyoruz!» cevabını vermek için anlaştılar…Fakat Allah, Salih’i ve ailesini korudu… Üçüncü gün de azapgeldi… Adetleri üzere sabahladıklarında, çok şiddetli bir«sayha-ses» ve zelzeleyle karşılaştılar; bütün kâfirler öldüve şehir harabe oldu… Salih ve beraberindeki müminlerle buradanhicret ederken, ölmüş olan kavmine baktı ve hazin bir sesle şöylededi: «Ey kavmim! Doğrusu ben size Rabbimin emrini açıkladım veöğüt verdim. Ne yazık ki siz, öğüt verenleri sevmezdiniz!»…Bugün oralarda insan, bomboş saraylardan ve susuz kuyulardan başkabirşey göremez… Şam yolunda Semud diyarına uğradığında,Allah’ın Sevgilisi, Ashabına, «kendilerine zulmedenlerinyurtlarına yalnız ağlayarak ve onların başından geçenfelâketten korkarak giriniz. Dikkat ediniz! Semud Rabbini inkâretti ve Allah’ın rahmetinden uzak oldu!» dedi.
Salih Mirzabeyoğlu, Tilki Günlüğü,c: 2 , s: 406, 407, 408, 409