ÜNSAL ZOR KİMDİ!

Ünsal ağabeyle birlikte Kaide veya Aylık Dergisi’nin mizanpajının son hâlini vermek için matbaadayız… Kapak tasarımını yaparken Ünsal ağabey bilgisayarda yapılan çalışmayı kontrol ediyor ve “şöyle olsun, böyle olsun” diye grafiker arkadaşı yönlendiriyordu. Bense ayakta işi takip ediyor, henüz ilk yaptığımız mizanpajlardaki hatâlarımı görmeye çalışıyordum…

Derken, içeri koruması ile birlikte gayet iri kıyımlı, takım elbiseli biri girdi… Girdiği mekânın sahibi imiş gibi davranan, geldiğinde herkesin sıraya dizilip “abi hoş geldin!” demesini bekleyen –ki, matbaacı ve grafikerler sıraya dizilmişti bile- mafyöz tipler olur ya… Tam da öyle bir tip… Sonradan öğreniyoruz ki bu kişi Türkiye’nin en etkili bölgelerinden birinin dernekler konfederasyonu başkanı imiş.
“Başkan” dev cüssesi ve koca işkembesiyle bilgisayarların etrafında dolanırken bir ara geldi, tam da bizim derginin kapak tasarımının yapıldığı bilgisayarın başında durdu. Ünsal ağabey grafiker arkadaşın hemen yanında oturmakta… Kapakta Kumandan’ın harika bir fotoğrafı. Önce bir baktı. Sonra hafifçe eğilip şöyle dedi:

– “Bu kim yâ? Tam bir teröriste benziyor!”

Bu lafı söyler söylemez Ünsal ağabey hiç de istifini bozmadan tabii bir baş hareketiyle -kafasını sola çevirip yüzüne bakarak- herife bir cevap verdi.

Onun o nefis cevabını vermeden önce sormak isterim: Benzer bir durumda siz ne cevap verirdiniz?

Hesap-kitap yapmadan, tereddütlerinizi bir kenara bırakıp tüm cesaretinizi toplayarak,

– “Tanımadığınız biri hakkında böyle konuşamazsın!” mı derdiniz;

– “Beyefendi. O terörist dediğiniz kişi 55 eser yazmış bir fikir ve sanat adamıdır.” diyerek Kumandanın ne büyük meziyetler ve “asalet sahibi” masum bir adam olduğunu mu söylerdiniz?

Yoksa yine bütün nezaket kılığınız ve ikna kabiliyetinizle bu şahsı mum gibi eritip – hayal bu ya- onun Kumandan’ı sevmesi ve O’na inanmasını sağlayarak “gönüldaş” mı kılardınız?

Siz ne yaparsınız bilmem ama, Ünsal ağabey tereddütsüz ve hesapsız kitapsız, hattâ bu türlü psikolojik süreçlerin dahi zerresini taşımayan o nevî şahsına münhasır bir hızla, duraksamadan cevap vermişti…

Sadece bir cümleyle…

– “Kumandan senin … … lan!”

Tek kelimeyle ŞOK ve DEHŞET!..

İşgâl ettiği sosyal-siyasî makâmın tüm şımarıklığıyla önüne gelen herkes ve her şey hakkında hüküm koyan ve nihayet Kumandan’a “terörist” diyerek bizde “şok ve dehşet” oluşturan tip, yanındaki koruma polisi, grafiker, matbaa sahibi ve hatta ben… Hepimizde şok ve dehşet!

Öyle teröre karşı, böyle bir terör…

Ünsal ağabey o yakası açılmadık küfrü edince “dernekler konfederasyonu başkanı” olan teröristin suratı Kumandan hakkında söylediği son sözdeki ifâdede kalakaldı… Hiçbir mimik değişimi olmadan öylece 5-10 saniye kalakaldı… Sonra gittikçe kızardı, “b.k” gibi bir ifâdeye büründü… Gıkını çıkaramadan odadan usulca çıktı…
Allah’ım, ne sahne!

Sırf şu sahneyi yaşattığı için Allah’a bir ömür şükredilse yetmez!

Şimdi, bir takım teorik arkadaşlar hiçbir şekilde yeteri kadar tasvir edemeyeceğim bu sahneden yola çıkarak kendisinin de benzer bir karşılık verebileceğini hayâl edebilirler… Öyle ya; teoride sınır yoktur…

Şimdi şimdi düşünüyorum da… Peki, onca benzer süreçlerden geçmiş ve hamdolsun benzer tepkileri verebilmiş biri olarak beni şok ve dehşet içinde bırakan neydi?

Bu çok açık:

Ünsal Zor, hesapsız-kitapsız ve tereddüt kavramının dahi yeri olmayan bir seziş ve tabiîlikle DOĞRU TAVRI hızla İCRA EDEN biriydi…

Onunla hayatının bir dönemi kesişmiş olup da zerre vicdan sahibi olan herkes bunu böylece bilmiştir…

O’ndaki Kumandan, belki hiçbirimizde görülmemiş bir vecd ve süreklilik hâlinde apaçıktı…

Kumandan’daki ona gelince… Şehâdeti sonrası Kumandan ne demişti?

– “Ahrette komşu olmayı dilediklerimden!”

Yani GERÇEK İNSAN SOYUNUN Ünsal Zor mizacında tastamam bir görünüşü, zuhuru, kendisi…

Kumandan’ın gurur duyduğu eseridir Ünsal Zor… Çocukluk yıllarından şehâdetine kadar birebir ve eserleriyle terbiye edip inşâ ettiği eseri…

Size samimi olarak düşüncemi söyleyeyim… Her türlü sahte vecd ve romantik hissiyatlardan sıyrılarak:

Hayatım boyunca Ünsal Zor üzerine düşünsem, yazsam ve gülsem-ağlasam yine dolu dolu bir iş yapmış olurum!

Aslında hatrıma çok güzel şeyler geliyor ama, burada bırakmalıyım… Yoksa, kalemim, bize emirle yasaklanmış ve hiçbir şekilde de girmediğimiz yerlere kayacak…

Allah adımlarımızı Ünsal Zor ve bütün şehidlerimizin eşlik ettiği İBDA istikâmetinden ayırmasın…

Aydın ALKAN

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et