ÜNSAL ZOR’UN ŞEHADETİ VESİLESİYLE: İBDA’YI ANLAMAK

ÜNSAL ZOR’UN ŞEHADETİ VESİLESİYLE: İBDA’YI ANLAMAK

Salih Mirzabeyoğlu, her alanda olduğu gibi kadın-erkek ilişkilerinde de ideal örneği inşa etti. Bu örnek, bugüne kadar en ufak bir leke ve şaibe bulaşmamış, bu çirkef dünya içinde son kalan insanî güzelliktir.

Rahmetli Ünsal Zor ve eşi rahmetli Nuray Zor, sözkonusu güzelliği en güzel şekilde yaşatan çiftlerden biriydi. Onlar sevdada ve kavgada birlikti. Onların hikâyeleri anlatılsa roman olur ya, burada yeri değil. Yalnız bir küçük misal vereceğim.

Bir gün bizim aileyi topladım, onlara gittim. Kapıda o, Nuray Hanım, Emel abla vs karşılıyorlar.

Ben o ara bizimkine bir şey söyledim; kaba değil de, laubali de değil aslında, yanlış tedailere yol açsın istemiyorum, teklifsiz diyelim. Öylesine bir şey. Rahmetli de bunu duydu. Bir başladı… “Bak eşine bu şekilde hitap edeceksen bozuşuruz!”… “Ya Reis şaka” diyecek oldum, ağzımı açtırmadı. Daha kapıdan yeni giriyoruz. Uzun zamandır görüşmemişiz. “Kumandan demedi mi, birbirinizle konuşmalarınız kitabî olsun. Sen bir de yazar olacaksın. Kullandığın kelimeye bak!” Demediğini bırakmadı sizin anlayacağınız. Elinden zor kurtuldum.

O gün de ona hiç kızmamıştım ama bugün düşününce daha farklı mânâlar çıkarıyorum: Aramızdaki güzelliği muhafaza etmenin gayreti içindeydi. Kadın olsun, erkek olsun, gönüldaşlık muhabbetimizi… Kumandan’dan öğrendiğimiz, O’ndan örnek aldığımız o şeyi…

Allah ona, eşine ve tüm şehitlerimize rahmet etsin.

Bugünse kimse o şeyin ne olduğunu anlatmıyor. Tek o değil her mevzuda Kumandan’dan aldığı güzelliği anlatması gereken, bir ak parti-kara parti muhabbetine dalmış, gidiyor. Dostum, o partiyi öğrenmek isteyen, gider onun teşikalatına senden daha güzel anlatırlar.

Senin anlatman gereken o mu? Sen her zaman, her yerde, her şeyde O’ndan anladığını anlatmakla mükellefsin. O’nun külliyatını, ortaya koyduğu ideal örneği…

Böyle olmayınca ne oluyor görüyorsunuz. Çevremizde bir sürü genç. Bakıyorsun, gönlüyle bizden, ama kafasıyla ya o köy vaizini yaşatıyor, yahut nereden geldiyse onun örneğini… Hani diyor ya: “Başımıza ne gelirse karılarımızı dövmediğimiz için geliyor.” Kimse de çıkıp demiyor ki, ayyaş mıyız biz, karılarımızı döveceğiz? Ama tabii o kesim için ayyaş tavrı bir ihtiyaç olabilir, iyi bilmiyorum.

Amacım onların işine karışmak değil, pislikleri bizim güzelliğimize bulaşmasın diye…

Ben bunu söylüyorum, bakıyorum çevremizdeki genç, o vaizin, bu şovmenin kafası. Buraya gelmiş, ama ne Salih Mirzabeyoğlu’ndan haberi var, ne fikirlerinden, ne de birisi anlatmış. Ona sırf “o parti iyi, bu parti kötü” diye anlatmışlar. Bu bilgiyi edinmek için buraya gelmesine gerek yoktu ki? Anne babası da anlatırdı.

Ama dediğim gibi, asıl suçlu bu gençler de değildir; Kumandan’ı bırakıp parti muhabbeti yürütenlerdir. Safkan küheylandan inip merkebe binenler.

Selim Gürselgil

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: