MAZHAR TAŞKESENLİOĞLU VESİLESİYLE
A. Bâki AYTEMİZ
Mazhar Hoca’nın çocuklarının düştüğü durum saikiyle yazdıklarımızdan sonra, Mazhar Hoca’nın kimliği hakkında daha detaylı malûmat soranlar oldu.
Taşkesenli ailesi o kadar meşhur ve saygıdeğer bir ilim irfan ocağı, İslâm’a hizmetleri o kadar ileri derecede ki, haklarında Diyanet Ansiklopedisi bile bir madde açmak durumunda kalmış. Mazhar Hoca’nın adı da aileyi temsil eden son kuşak ilim adamları cümlesinden olarak o maddede geçenlerden.
Dahası, ailenin şeceresi İmam-ı Rabbânî Hazretleri üzerinden Hz. Ömer’e kadar uzanmakta.
Zaten Mazhar Hoca da oğlu Ali Fuat gibi kıpkızıl saç ve sakalı ile “atası Hz. Ömer’e çekmiş olmalı” dedirtmekteydi.
Günlerce uyumamasından dolayı kan çanağına dönmüş gözlerin ürkütücülüğü, birini söndürüken diğerini yaktığı sigarası ve kıpkızıl saç-sakalı ile haşyet uyandırıcı bir tip… Kavgaya hemen hazır olduğunu hissettirici bir mizaç. İlim adamı, Ehli Sünnet âlimi olarak savunduğu değerleri de bu militan tavırla savunduğunu hayal edebiliyor musnuz? Nasıl ki Hz. Ömer’in korku veren bir tarafı varmış, o da öyleydi işte.
Mazhar Hoca İbda’ya gönlünü vermiş iki büyük âlimden biriydi.
Bir tarafta içe dönük ve munis yapısı ile Adil Teymur Hoca diğer tarafta dışa dönük ve cevval, militan yapısı ile Mazhar Hoca… Bu vesile ile her ikisine de birer fatiha okuyalım… Allah ruhaniyetlerini üzerimizden eksik etmesin.
Mazhar Hoca’yı haftanın birkaç günü İbda Yayınevi’ne -o zaman Cankurtarandaydı- adeta çat kapı gelir ve Kumandan Mirzabeyoğlu ile başbaşa saatlerce sohbet ederlerdi. O ve Adil Hoca…
PANEL BASKININA GİDEN HOCA
Militan bir yapısı vardı… O zamanlar Ehli Sünnet karşıtı söylemlerin piyasaya yayılmasına çalışmakta bir furya yaşanıyor. Bu minvalde Ankara’da panel veya sempozyum gibi bir şey yapılacağı haberi geliyor. Mazhar Hoca da Ehli Sünnet aleyhine biri bir şey söylerse ona müdahale etmek üzere Ankara’ya giderken, Kumadan Mirzabeyoğlu da orada birileri Mazhar Hoca’ya müdahale etmeye kalkarsa, Mazhar Hoca’ya müdahale edeceklere müdahale etsinler diye bir grup İbdacı genci Mazhar Hoca’nın yanına katıp Ankara’ya gönderiyor. Gençlerin sayısı 10 kişi kadar var ki bu da Kumandan’ın Mazhar Hoca’ya verdiği değeri göstermesi bakımından ayrıca mühim. Kocatepe’nin konferans salonunda tertip edilen paneli, gençler de Mazhar Hoca ile birlikte takip ediyorlar. Sonra, orada yapılan konuşmalarda Ehli Sünnet’e aykırı bir durum görmeyen Hoca, konuşanların çapını da “bunlar çoluk çocuk” diye yanındaki gencimize ifade ettikten sonra, program devam ederken salondan ayrılmak üzere ayağa kalkıyor. O ayrılırken de konuşmacı konuşamaz olurken, bütün gözler üzerine dönüyor.
Şeceresinin Hz.Ömer’e yani sahâbîye kadar uzandığını belirtmiştik. Hem zahirden hem batından İslam’ın “üstün ümmet”ini, “zaman üstü topluluk hakikati”ni temsil eden sahâbîye bağlıydı. Sahâbî derken, “Ehli Sünnet vel Cemaat” tabirindeki “cemaat”in tâ kendisidir “sahâbî”..
Biz Mazhar Hoca’nın büyüklüğünü takdir edecek değiliz, o bizim ukalalığımız olur. Bir büyüğün büyüklüğünü ancak başka bir büyük anltabilir ki, Kumandan Mirzabeyoğlu, vefatının ardından O’nu, “Büyük ve sahici âlim” olarak kaydetmiş. (TG, C: 5, s: 156)
Biz, hayatı ve duruşundan dolayı onu seven ve kendimize örnek alan gençlerdik. “İşte, Hz. Ömer’in, İmam Rabbanî’nin torunu böyle olur” diyor, şecaatını görüp, hayran oluyorduk.
Şimdi ise o çok sevdiğimiz, kendimize örnek almaya çalıştığımız, maddede değilse bile mânâda onun evlatları olmaya baktığımız hocamızın çocuklarının düştüğü durum bize bu kadar üzüntü veriyorsa Mazhar Hoca’nın ruhunu muazzep etmiyor mudur?
Mazhar Hoca’nın çocukları olarak, Hz. Ömer’den İmam-ı Rabbanî’ye ve oradan da Mazhar Hoca’ya kadar gelen çizgi içinde İslâmın kurtuluş yolunu temsil eden bir ailenin üyelerisiniz. Bu şeref sizlere yetmesi gerekirken, tevessül ettiğiniz bu durumu neyle izâh edebiliriz?
Mazhar Hoca kendi sağlığında bırak bu yapıyı, “İslâmî” (!) sıfatlı diğerlerine bile prim vermeyip, -hem de onlar ve bunlar daha bu kadar kirlenmemişlerken-, kendi temsil ettiği çizgiyi İbda hareketine bağlamış bir adam… İbdanın muradını, hedeflerini benimsemiş bir ehli sünnet âlimi… Meyli de İbda’nın hiçbir leke arzetmeyen, hiçbir suça bulaşmamış tertemiz bir hareket olmasından dolayı. Yani Mazhar Hoca gibi birisi, Kumandan’a niçin bu kadar muhabbet göstersin ki? Hocayı ve mizacını bilenler bilir ki, o muhabbet boş değil. Kumandan vefatından hemen öncesinde bile, kendisine yapılan onca teklife karşı, “Zalim olmaktansa mazlum olmayı tercih ederim!” diyerek o yapılarla arasındaki mesafenin ne kadar kapanmaz olduğunu ifade etmemiş miydi? Hz. Ömer mizacına âşık olduğunu ifâde eden ve bunu yaşayan Kumandan’ın, Hz. Ömer’in maddede torunu olmak yanında onun mizacını da tevarüs etmiş olan Mazhar Hoca ile muhabbetini düşünebiliyor musunuz?
İbda’ya temiz ve kire bulaşmamış olmasından dolayı gönül veren Mazhar Hoca’nın kendisinin bu yapılar hakkında neler düşündüğü ortada değil miydi? Bugün ortada olan tüm bu “İslâmî” (!) yapılar, bu günkü hâlleri ile o gün de mevcuttular. Hatta o gün, bu güne göre daha az kirlenmiş ve daha saf bir görüntü verirlerken, Mazhar Hoca’nın İbda’ya meyletmesi çok şey söylemeli.
Bir kere -hiç bir şey olmasa bile-, Mazhar Hoca’nın çocuklarını, kendisinin asla tasvip etmediği ve etmeyeceği yapıların içinde görmek başlı başına üzüntü verici bir durum. Şahsî olarak ne oldu bilmiyoruz ama bu yapıların ne kadar kirli olduğunu bilmeyen mi var? Bu şebekelerin ne olduğunu bilerek, üç kuruşa tamah etmişçesine bir görüntünün doğmasına bile sebep olunmamalı değil miydi? Sizlere o isimlerin bıraktığı mirası taşımanın şerefi yetmez miydi? Bırakın şimdi Allah Resûlü’nün en yakınındaki, adalet timsali Hz. Ömer’i, İmam-ı Rabbanî Hazretleri gelse, torunlarına, yani sizlere ne derdi? Böyle bir aileye mensup insanlar olarak, ne gibi bir ihtiyacınız vardı da böyle şeylerde adınızın geçmemesine ihtimam gösterilmiyor? Onun kıymetini bilmek dururken. Baba, dede, ata mirasının muhteşemliği karşısında bu tevessül edilenler ne ki? Size ve ailenizin şerefine bir şey mi katacak?
Bu işlerden nasıl kurtulunur?
Çıkın ve anlatın. Bütün o pislik mekanizmasını deşifre ederek, Allah’a ve kullarına karşı mesuliyetinizi yerine getirin ki yarın ebediyete irtihal ettiğinizde Allah’ın, Resûlü’nün ve o Resûl’ün en yakın dostlarından olan ecdadınızın karşısına çıkabilecek yüzünüz olsun. Beşer şaşarsa da şaştığından dönbilmek de erdemlerin en büyüklerindendir. Sizi tanıyan insanlar da sizi anlayacaklardır. İşte babasının çocukları diyeceklerdir. Erzurumlu şeciyesi budur diyeceklerdir.
Dünyanızı ve ahiretinizi daha fazla berbat etmeye değer mi?