İSLÂMÎ DÜŞÜNCENİN CÜMLE KAPISI: SIR İDRAKİ
Selim GÜRSELGİL
Dün akşam çok kısa da olsa Cübbeli Hoca’nın tv programını dinleme imkânı buldum. Mehdî, mesih, âhir zaman, deccâl, kıyamet gibi mevzularda konuşuyordu. Diyeceksiniz bu mevzularda herkes konuşuyor, ne özelliği var? Şu: Öncelikle Cübbeli Hoca’nın ilmi çoktur. Herkesin bildiğinden daha çoğunu bilir. Fakat anlayış bakımından herkesten daha ileri, daha derin olduğunu ne yazık ki söyleyemiyoruz. Herhangi biri, en dangıl dungul biri bu mevzularda hangi anlayışla konuşursa Cübbeli Hoca da o seviyede konuşuyor. Kesinlikle bir milim daha öte değil. İyi ama, en cahil ile en âlim aynı seviyede olacaksa ilim nereye gitti? İlmin anlamı yok mu? İlim, anlayışı derinleştirmekten başka ne içindir ki? Hani derviş sözüdür: “İlim ilim bilmektir / İlim kendin bilmektir / Sen kendini bilmezsin / Ya nice okumaktır… Okumaktan murad ne / Kişi Hakk’ı bilmektir / Çün okudun bilmezsin / Ha bir kuru emektir…”
Biliyorsunuz bu muazzam şiiri. Tam da Cübbeli Hoca için söylenmiş gibi. Cübbeli Hoca’nın ilmi çok, ama ilim onda, ilmin muradı olan anlayış melekesini pek geliştirmemiş. Sığ bir suda çoğalmış. Üstad’ın “keyfiyetçilik” dediği erginlikten hiç nasibi olmamış.
Batılıların eskatoloji dedikleri âhir zaman haberleri İslâm kütüphanesinde öyle zengindir ki, gelmiş geçmiş tüm dinlerle mitolojileri toplasan, belki onun yanında hatırı sayılacak hâle ancak gelir. Hadisler, sahabe haberleri, zahir ve bâtın büyüklerinin tefsir ve beyanları, neler neler… Sadece ahiret tasvirleri, hepsine yeter.
Fakat bir şey var ki, onu bu ilimleri kabuğundan ezberleyerek öğrenemezsin. O da İslâm’da âhir zaman haberlerinin pek çoğunun müteşabih olduğudur; tevil ve tabirinin gerektiğidir; kısacası avama hitap eder gibi görünmesine rağmen ancak en üstün anlayışlara hitap ettiğidir.
Cübbeli Hoca onlara sanki ahkâm beyanları gibi yaklaşıyor. Onlardan hüküm çıkarmaya çalışıyor. Onları rasyonalize ediyor, aklîleştiriyor. Bu olacak şey değil.
Diyeceksiniz, bunu herkes yapıyor. Evet ama bu yapılanın doğru olduğu anlamına gelmiyor. Üstelik bir de işlerine gelmeyen yerleri hiç yokmuş gibi es geçiyorlar. Hadi Cübbeli Hoca, o aklîleştirme hüneriyle anlatsın, bize bakalım: Mehdî’nin eşeğinin 70 arşın olması ne demektir? Bunu söyleyemiyorsa, bir insan “Deccal mızrakla öldürülecek” diye nasıl söyleyebilir? Günümüzde mızrak mı kaldı? İmâl eden bile bulamazsın.
Bakın, burada Cübebli Hoca ve gibilere düşen şudur: “Bildirilen hususların zahirine imân ediyoruz, fakat mânâsını bilmiyoruz. Bu âhir zaman haberleri, fıkhî şeyler gibi değil. Onlar üzerinde kıyas yapamazsın. Birtakım garip sözlerdir ki, mânâsını ancak ehli bilir ve izâh eder.”
“Bu işe akıl ve hayalle girişmek küfürdür.” Anlamadığını kabul, ona hürmetin ilk şartıdır. Sır idrakidir ki, İslâmî düşüncenin cümle kapısıdır