ÇOCUKLAR OKULDA AÇLIĞIN PENÇESİNDE
-SOSYAL MEDYADAN-
Ahmet ÖLÇÜLÜ
Öğrencilerinin açlığına şahit olduğu hâlde elinden yapacak fazla bir şey gelmeyen, sesini twitter hesabından duyurmaya çalışan bir öğretmenimizin feryadını aktarıyoruz. Bilmiyoruz yetkililer duyar mı?
Yetkililer?
Milyonlarca öğrenciye eğitim yardımı yapılıyormuş…
Evet ama ayda tam gün okula giden ve teneffüs aralarında atıştırması, öğleyin de yemek yemesi gereken bir öğrenciye ayda elli lira, yüz lira nedir ki?
Eskiden, sabahçı ve öğleci olarak eğitim yapılırken, yemek meselesi bu kadar problem olmuyordu. Öğrenci teneffüs aralarında atıştırarak durumu idare ediyor, eve döndüğünde yemeğini yiyordu. Şimdilerde tam gün okul sistemi yaygınlaştırıldı ama anne babalar çocuklarının cebine yemek parası koyabilecek mi bu hesap edilmedi. Okullarda öğrencilere öğle yemeği verilmesi şart. Yoksa çocuklar aç ve bu açlık giderek daha da yaygınlaşıp, daha büyük yara olmaya, daha büyük sosyal problemlere kuluçkalık yapmaya devam edecek.
Aç çocuk sınıfta ders dinleyemez.
Sadece ders dinleyememekle kalsa, gözü arkadaşının beslenmesinde olur. Dayanamaz, fırsat bulduğunda arkadaşının çantasındaki pop keki, simiti, poğaçayı aşırır… İnsanları aç bırakırsanız, ahlâkının bozulmasına da yol açarsınız. Zaten okulda açlıktan dolayı bir şey öğrenemeyen çocuk, büyüdükçe önüne çıkan gayrı meşru fırsatlara meyletmekten başka çıkar yol bulamaz.
Yaratılanı yaratandan ötürü seven, bunlara göz yumamaz.
Kendisi, “itibardan tasarruf edilmez” diyerek israf tablosu çizerken, çocukların açlığın pençesinde kıvranmasına, her türlü ahlâksızlığa, oradan da uyuşturucu satıcılığından mafyaya eleman olmaya kadar bir sürü gayrı meşru yola sapmasına yol açmaz.
Çok basit bir hesap daha: Bu çocuklar bu şekilde büyürken senin davana gönül vermez. Öyle sosyal yardımlarla da gönül kazanılmaz. Fakirlere yardım edilen ülke değil, fakirliğin olmadığı ülke ve ülkeyi o hâle getirecek lider ve kadro gerek…
Yetiştirdikleri insan tipi de, “emekliyim ve geçinemiyorum” diyen kendisinden kaç yaş büyük bir amcaya, herkesin ortasında “al sana 5 lira, sadakam olsun!” diye aşağılayan hayvandan aşağı mahlûk…
İnsanlar geçinemiyor, sadaka istemiyor. Ülkenin zenginliğinden kendilerine düşmesi gerekeni, hakkı olanı istiyor. Gelir dağılımı adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasını, çocuklarının ve kendilerinin açlığa, geçim derdine düşürülmemesini istiyor.
Ülkenin imkânları bunu sağlamaya yeter mi?
İmkân var da bu imkânı adaletle dağıtacak adam yok.
Tablo, daha on yıllar öncesinden ve açlık bu kadar derinleşip, dengeler bu kadar bozulmadan, “açlığımızı şuurlaştırsak yeter” diyen Üstad’ın çizdiği gibi:
Allah’ın on pulunu bekleyedursun on kul,
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa.
Yaşasın kefenimin kefili karaborsa!
Bir müslüman ülkesinde, müslümanların yönetiminde aç olamaz. Bırakın insanın aç kalmasını, dağdaki kuşlar aç kalmasın diye kırlara buğday saçtıran bir ahlâkımız, devlet adamı tipimiz var bizim.
Yukarıdakiler mal biriktirmezse, servet biriktirmezse, açlık olmaz. İnsanlar açken mal biriktirenlerin kıldıkları namazların da onları kurtarmayacağını söyleyen Allah, onların cehenneme atılıp o malları ile dağlanacaklarını vurgularken, müslüman devlet adamına düşen vazife de önce kendisi o mal biriktirenlerden olmayacak ve mal biriktirmeye kalkanlara da devlet olarak müsaade edilmeyecek. Kendisi yapmayacak ki başkasının yapmasına da müsaade etmesin.
Yaratılanı Yaratan’dan ötürü sevmek, işte böyle, yaratılan üzerinde Yaratan’ın hükmüyle muamele etmekle olur, kuru kuru seviyorum demekle değil. Ki, yönetilen ile yöneten arasında ortak bir bağ oluşsun.
Sözü fazla uzatmaya gerek yok, öğretmenimiz açlığı anlatıyor:
*
hasret_bagic
@bagichasret
ÖS 8:31 · 31 Ekim 2022
Bugün bir öğrencim derste başım çok ağrıyor dedi ve biz dersteyken ağladığını söyledi öğrenciler. Yanına gittim ve çocuğun başının ağrımasının nedeninin açlık olduğunu hemen anladım maalesef. Çünkü çok sık karşılaşıyoruz.
Böyle durumlarda biz öğretmenlerinin bir şeyler almasını kabul etmiyor öğrenciler. Çok gururlular. Ne yapsam diye düşünürken sevdiğim bir öğrenciyi çağırıp gizliden biraz para verdim kantinden hem kendisine hem de ona bir şeyler almasını söyledim.
Çok geçmedi, para verdiğim öğrenci gidip sadece arkadaşına bir şeyler alıp kendisi ona almış gibi verdi çocuğa. Tüm ısrarıma rağmen kendisi için bir şey almadı. Başı ağrıyan çocuk bir şeyler yedikten sonra kendine geldi ve teneffüste arkadaşlarıyla koşup oynadı.
Bunu şunun için anlatıyorum. Bu sadece bir öğretmen olarak benim karşılaştığım ilk olay değil. Defalarca karnım ağrıyor, başım dönüyor diyen çocuklara zorla da olsa bir şeyler yedirince çocuklar kendine gelip derse veya arkadaşlarına dönüyorlar.
Şu anki eğitim sisteminde cidden büyük sorunlar var ama belki de sorunların en acili çocukların henüz biyolojik ihtiyaçları bile karşılanmadan okuldan verim almalarının beklenmesi.
Sabah çok erken bir saatte karanlıkta derse başlıyoruz. O saatte çocuğun kahvaltı yapabilme imkanı olsa bile ( ki çoğu kahvaltısız geliyor) 7 saat boyunca acıkmadan durabilmesi çok zor. Biz yetişkinler bile dayanamıyoruz. Bunlar daha küçücük çocuk.
Kaldı ki o kadar erken geliyoruz ki çocuklar ilk derste uyumak istiyorlar. Düşünün sabahın o saatinde hem doğru düzgün bir şey yemeniz zor hem de uykusuzsunuz. Bu çocuklar bizi hangi kafayla dinleyecekler de verim alacaklar.
Birçok ailenin çocuğuna kantinde harcaması için düzenli para verebilmesi de çok zor( hele de benimki gibi mahallelerdeki okullarda). Kantindeki fahiş fiyatlardan bahsetmiyorum bile. En ucuz kalitesiz çikolata 5 lira. 2-3 liraya alınacak bir şey kalmadı.
Okullarda çocukların beslenme yapabilmesi için bir bütçe ayrılması ya da okullarda beslenme dağıtılmasının zorunlu olduğunu düşünüyorum. Biz öğretmenlerin çabalarıyla bu sorun çözülmez.
Kaç tane öğretmen arkadaşım biliyorum, birkaç çocuğun açlığını görüp onları rencide etmeden sorunu çözmek için numaradan bir soru sorup o soru bilinince tüm sınıfa kahvaltı ısmarladığını biliyorum.
Ama bizim de durumumuz çok iyi değil ki. Biz de zar zor geçinebilen, hatta geçinemeyen borç batağında insanlarız.
Bu tweeti yazdım. Çünkü hayat bu ya belli mi olur. Belki bu sorunu yüksek perdeden dillendirecek birilerinin önüne düşer. Belki de sorunu çözecek makamdakilerin önüne düşer.
Aysen Eser
@ESERSARAOLU6
Nasıl duruyorlar gerçekten?Nasıl ders yapıyorlar?Özel okul öğretmeniyim,kahvaltısı, öğle yemeği,ikindisi,hala doymuyoruz diyen çocuklar oluyor,gelişme çağındalar!Aynı ülkedeki çocuklar arasında uçurumun hala bu kadar çok olması kişisel çabayla nereye kadar!?