ILİCH RAMİREZ SANCHEZ VESİLESİYLE ORTA SINIFLAR İÇİN MİTOS VE DEVRİM
Şevket KORAY
Yazarımız Ilich Ramirez Sanchez’in içinde bulunduğu durum, dünya siyasetinin ve çağımızın içtimai dinamikleri konusunda çok şey anlatmaktadır. Carlos ve hayatı üzerinde düşünmek toplum bilimleri için zihin açıcı bir faaliyettir. Bu yazıda, onun hayatı vesilesiyle “orta sınıf efsanesi” hakkındaki düşüncelerimizi ifade edeceğiz. Carlos, Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin üst düzey komutanlarındandır ve Filistin davası için yürütülen mücadelede önemli bir paya sahiptir. Kumandan Carlos özellikle OPEC baskınıyla kapitalist sistemin sinir uçlarına dokunmuştur. Egemen sınıfa karşı yürüttüğü mücadele rasyonel temeller üzerine oturtulmuş gerçek bir meydan okumadır…
Siyonistler, düzenlerini sarsan bu devrimci için 1994 yılında Sudan makamlarına rüşvet verdiler ve Carlos’u kaçırdılar, Sudan’daki siyonist işbirlikçiler olmasaydı, siyonistlerin onu bulması mümkün olamazdı. Bu siyaset bilimi açısından hainin rolünü işaretleyen önemli bir teferruattır. Hain ya da politik münafık, dış tehditlerden daima daha tehlikeli olan iç parazittir.
Carlos vakasında kaçırma kararının icrasının Fransa’ya düştüğünü görüyoruz. Fransız makamlarının yürüttüğü kaçırma faaliyeti, (adı üzerinde kaçırma faaliyeti) herhangi bir hukuki temele dayanmamaktadır. Ancak söz konusu Filistin’in enternasyonalist savaşçısı Carlos olduğunda bu kanun dışı eylem, görmezden gelinmektedir.
Devletlerin teorik olarak hukuka uygun hareket ettiği var sayılır. Bu Salih Mirzabeyoğlu’nun “hukukun olmadığı yerde devlet yoktur, çete vardır” formülasyonuna tekabül eder. Bizim hukuk anlayışımız ile emperyalizmin hukuk anlayışı arasındaki temel fark açıktır. Emperyalist zihniyet, (Marksist siyaset biliminin tespitiyle) devleti baskı aracı olarak görmektedir. O halde, emperyalist zihniyet, bizim anladığımız anlamda bir hukuk anlayışına sahip değildir.
Bu, emperyalist dünya görüşünün “kanunların esnetilebilirliği ilkesi”ni ortaya koyuyor. Bilhassa, sisteme kafa tutan insanlar hak ve hürriyetlerden yoksundur. emperyalist ülkelerin hukuk adamları içtihatlarında bu prensibe göre hareket etme eğilimindedir.
Tecrübe göstermiştir ki, geniş bir yelpazede bulunan insan topluluğu emperyalist hukuk anlayışı karşısında gerçek bir hukuk güvenliğine sahip değildir. küresel oligarşi ya da başka bir tanımlamayla onun icra ettiği şey olan emperyalizm, fertleri, toplulukları ya da toplumları hedef alırsa gerçekleşen şey hukuksuzluktur ve harcanabilir olan insan sınıfı geniştir (Wall Street İşgalcileri’ne göre dünya nüfusunun %99’undan söz ediyoruz.)
Biriken tecrübe eşitlik denilen şeyin bir efsaneden, mitostan, laftan, palavradan ibaret olduğunu söyler. Hangi kelimeyi tercih edersek edelim aynı manaya varıyoruz. Oligark, kullandığı araçlarla, insanları bu efsaneye inandırmayı başarmıştır. Mitosa inanan insanlar kendilerini orta sınıf mensubu olarak algılayan insanlardır. Bu insanlara verilen mesaj kabaca şu şekildedir: “Güven içerisinde ve konforlu yani nispeten ayrıcalıklı bir yaşam.” Bu sınıf, aşağıya bakıp mağrur olması gerektiği telkin edilen ve yukarıya saygı duyması emredilendir. Özetle “maddî uygarlık” insanlara servetlerine göre muamele eder.
İslâm ise serveti ve zenginliği bir üstünlük ölçüsü olarak ortaya koymaz. Çok biriktiren değil çok dağıtan üstündür. Zenginliğin insana sağlayacağı fayda, cömertlikte ileri gitme imkânı sağlamasıdır. Cihangir solcusunun “sadaka kültürü” diye aşağıladığı yanlış örnerleklerin sadaka ile bir ilgisi yoktur. Bunlar ancak burjuva gösterişinin ve kibrinin örnekleri sayılabilir. Vermek eylemi, oligark zihniyetinde “Allah rızası için” olmaktan çıkmıştır. Oligark ancak dünyevi ihtiraslarının rasyonel zorunlulukları gereği “ihsan eder”. İyi bir insan olduğuna inandırmak, düzenin devamlılığını sağlamak, ileride daha büyük vurgunlar yaparak milleti soymak gibi motivasyonlar bunlardan bazılarıdır. Bu ihsanlar yerine göre bir iletişim stratejisi yerine göre sosyal siyaset araçları adı altında tasnif edilebilir. Ama hepsinin hedefi ortaktır.
Statükonun ya da müesses nizamın devamı…
Carlos ailesinden üç devlet başkanı çıkarmış[1], karizmatik, gözükara, iyi eğitimli ve istikbâli parlak elit bir adam olarak, üst sınıfın doğal bir mensubu olarak bütün ömrünü konfor içerisinde geçirebilme imkanını elinin tersiyle itip, ezilenlerin hakları adına Filistin’in sömürgeleştirilmesine karşı enternasyonalist mücadelenin parçası oldu. Filistin davası için savaşan ilk yabancı savaşçıydı. Müslümanlar, Hristiyanlar ve Yahudilerin kutsal şehri Kudüs’te bu üç dinin barış içinde yaşaması gerektiğini savunuyordu. Bunu sık sık dile getirmektedir. Bu onun enternasyonalist karakterinin bir parçasıdır. Carlos’un kavgası, onun enternasyonalist kimliği içinde bütün insanlığa hitap eder ve onu evrenselleştirir. Bu oligark/burjuva//siyonist evrensilciliğinden farklı devrimci enternasyonalizmdir. Carlos “Bugün devrimin adı İslâmdır!” diyerek bütün devrimcileri İslâm’a davet etmektedir.
Ancak dinlerin kutsal şehri Kudüs’te, Müslümanlara ve Hıristiyanlara eziyet eden, ırkçı, kolonyalist zihniyet, adına siyonizm dediğimiz illet, Carlos’tan ve onun devrimci enternasyonalist değerlerinden nefret etmektedir. Siyonist ilişkiler ağı, dünya kaynaklarının adil paylaşımının karşısında, hepsini kendisi için ister ve “öteki”nin hile ve cebir yoluyla ezilmesinden yana siyaset tasarımlarını uygulamaya koyar. Filistin’de şehit edilen çocuklar ve kadınlar, evleri bombalanan ve yıkılan, işkence edilen, özgürlükleri gasp edilen, hapsedilen Filistinlilerin yaşadığı zulümler bu patolojinin semptomlarıdır… Derindeki kirli ilişkiler ağı içinde bütün dünyayı sarmış, korkunç hastalık, dünyanın bütün toplumsal ilişkilerine, evet bütün toplumsal ilişkilerine tesir etmekte ve onu kontamine etmektedir.
Carlos davasında yargı ve medya siyonist ilişkiler ağının gereklerine uygun hareket etmiştir. Medya, insanları uyuşturma fonksiyonunu icra ettiği ölçüde, siyonist oligark zihniyetine hizmet eder. Yargıya gelince, Fransız mahkemelerinin nihai hükmü tasdik etmesi 28 sene sürmüştür. Bu sayede Fransız yargısı Strasbourg Sözleşmesi’nin hükümlerini geciktirme görevini yerine getirmiştir. Bir insan hayatının neredeyse yarısı kadar bir süre boyunca, Fransız hukuk adamlarının siyasi nedenlerle dosya üzerinde uzlaşamaması 21. yüzyılın büyük utançlarından biridir.
[1] https://adimlardergisi.com/2022/07/14/turkiye-bir-ihtilal-sureci-yasiyor/