TÜRKLER ZORLA DEĞİL, BENİMSEYEREK MÜSLÜMAN OLDU

Selim GÜRSELGİL

Türklüğü Yahudi kültürünün bir parçası haline getirmek isteyenlerin (Hazarcılar) bir başka safsatası da şu:

– Türkleri zorla Müslüman yaptılar!

Bundan 10 yıl kadar önce duydum bunu. Sordum:

– Yapma ya, kim yaptı?

– Kim olacak, Emeviler. İnanmazsan Taberî’ye bak. Cürcan, Talkan…

Kibarlığı elden bırakmadım:

– Bakın arkadaşlar, Cürcan ve Talkan şehirlerindeki olayları ben de biliyorum. Fakat burada başka bir sıkıntı var. Türkler Emevîler zamanında Müslüman olmamıştır. Emevîlerin yıkılışından 300-400 yıl sonraki süreçte Müslüman olmuşlardır.

Tabii benim söylediğimi duymazdan gelerek devam ettiler:

– Zalim Araplar. Biz zavallı Türkleri döve döve Müslüman yaptılar. Arap kültürünün adına Müslümanlık dedik.

Ben birkaç defa daha tekrar ettim:

– Ya güzel kardeşim. Bakın, Emevîler Türklerle savaştı ama Türkleri ne dövebildiler, ne de Müslüman yapabildiler. Öyle sizin anlatmaya çalıştığınız kadar ödlek tipler değildi Türkler. Emevîlerin yıkılışından sonra parça parça Müslüman olmaya başladılar ve bu süreç 300-400 yıl sürdü.

Selçuk Gazi’nin Müslüman olmasını ve onun ardından Oğuzların katar katar Müslüman olmalarından söz ettim. Bu, Emevîlerin yıkılışından 200 yıl sonraydı. Hemen hemen aynı dönemde doğuda da Karahanlı prensi Satuk Buğra Müslüman olmuştu. Pîr-i Türk Ahmed-i Yesevî, Emevîlerin yıkılışından 400 yıl sonra yaşadı ve onun zamanında binlerce çadır Müslüman oldu. Bulgarlar, Emevîler yıkıldıktan 100 yıl sonra Müslüman oldular. Savaş yoluyla değil.. Talas Savaşını milad alırsak, o da Emevileri yıkan Abbasiler zamanında oldu. Yani Türkleri kimse zorla Müslüman yapmadı. Onlar kendi tercihleriyle parça parça Müslüman oldular.

Benden sonra benden başka cevap verenler de oldu. Ama kim ne söylerse söylesin goygoy devam etti:

– Türkleri zorla Müslüman yaptılar. Arap kültürünü benimsettiler.

Tabiî herkes verilen cevapları görmüyor. Özellikle ergenler. Sadece yapılan goygoyları görüyor. Kimse cevap versin de istemiyor. Zaten cevap vereni düşman kabul ediyor. Ama ne olursa olsun cevabını bileceksiniz.

Emevîler, evet zalim idarecilerdi. Müslümanlık onlar için Arap milliyetçiliği gibi bir şeydi. Diğer kavimler Müslüman oldukları zaman “ikinci sınıf” (mevalî) sayılıyorlardı. Kendi kavmî özelliklerini terkedip Arap olmaları, bu takdirde bile asıl Araplara tâbi olmaları gerekiyordu.

Emevîler yıkılınca, Kâinatın Efendisi’nin Veda Hutbesi’ndeki, İslâm karşısında tüm insanlığı eşitleyen, “Arab’ın Arab olmayana üstünlüğü yoktur” şeklindeki o büyük düstûru hâkim oldu. Farslar kendi dil ve kültür özellikleri içinde İslâm’da Arab’a ortak oldular. Türkler kuvvet olarak herkesten ileriydiler. Kendi kavmî özelliklerini kaybetmeden Arab ve Fars’ta gördükleri dine tâbi oldular; Arab ve Fars’ı da siyasî olarak kendilerine tâbi kıldılar. Selçuk Bey’in torunu Tuğrul Bey “Doğunun ve Batının Sultanı” ünvanını aldı. Bu, mânâda hilafetti. Son halifeye kadar da Türkler bu ünvanı sürdürdüler.

Bu, büyük bir tarihtir. Ne Arapçılık, ne Farsçılık, ne Türkçülüktür. Allah’ın dâvâsını yeryüzüne hâkim kılma kavgasıdır. Türkler bu kavga için yaratılmışlardır ve kıyamete kadar da bu kavgayı sürdüreceklerdir. Ne içinden, ne dışından, ne galibiyette, ne de mağlubiyette hiç kimse onların elinden bu kavgayı alamaz.

Bazı Türkler “biz bu kavganın adamı değiliz. Bu bizi ilgilendirmez” diyor. Onların bileceği iş. Onlar kavgadan uzak durabilirler. Ama bu onlara Türk milletini de çeşitli yalanlarla ayartma hakkı vermez. Yalanla goygoyla bir yere de varılmaz.

Türk milleti, 500 yıllık çöküşün ardından yepyeni bir heyecanla dirilirken, bunları bilmek gerekir.

Son olarak şunu da ekleyeyim: Biz kavmî olarak Selçuk Gazi’nin evladıyız ve Pîr-i Türk Hoca Ahmed Yesevî’nin ahfadıyız. Bu, dün nasılsa bugün de öyledir yarın da öyle olacaktır.

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: