ŞAPKA KANUNU VE HUKUK

Selim GÜRSELGİL

Atatürk inkılapları arasında en kanlı sonuçları olanlar, Hilâfetin kaldırılması ve şapka inkılâbı oldu. Öteki inkılâpların hemen hiçbirinde bir tepki, bir isyan görülmedi. Saltanat kaldırıldığında, tekke ve zaviyeler kapatıldığında, harfler değiştirildiğinde isyan çıkmadı.

Şapka Kanunu çıktıktan sonra ise neredeyse tüm ülkede ayaklanmalar çıktı; ayaklanma çıkmayan yerlerde de ayaklanma çağrıları yüzünden hadiseler yaşandı: Erzurum, Rize, Giresun, Trabzon, Sivas, Maraş olayları, diğerlerinden daha büyük çaplara ulaştı. Rize düşman ülkesiymiş gibi denizden harp gemisiyle bombardıman edildi. Binlerce kişi ülkeyi terketti ve Suriye, Mısır, Lübnan gibi ülkelere yerleşti.

Tabiî olaylar son derece sert yöntemlerle bastırıldı. İstiklal Mahkemeleri devreye girdi. Bir çok kişi dar ağacını boyladı. Bir çokları ağır hapis cezalarına çarptırıldı. Ayaklanmalara lider de bulundu: Müderris (profesör) İskilipli Atıf Hoca!

Şapka kanununun çıkarıldığı ve herkese Frenk şapkası giymenin zorunlu kılındığı günlerde, Giresun’da biri sokağa çıkmış, “Vallahi de billahi de şapka giymeyeceğim” diye avaz avaz bağırıyordu. Ekipler aldı. Niye giymeyeceksin dediler. Çünkü İskilipli Atıf Hocayla mektuplaştım, o “giyme dedi” cevabı verdi. Hemen İskilipli Atıf Hocanın İstanbul’daki evine şafak operasyonu yapıldı. Hoca tutuklanıp Giresun’a götürüldü. İstiklal Mahkemesi sanıkları yüzleştirdi: Ortada ne mektup, ne tanışıklık. Mahkeme Hoca’dan özür diledi ve serbest bıraktı.

Mahkeme bıraktı ama polisler bırakmadı. Önce İstanbul’a getirdiler. Hoca salıverilme beklerken, Ankara’ya sevkedildi. Burada manzara farklıydı. Atıf Hoca’nın Şapka Kanunu çıkmadan önce yazdığı Frenk Mukallitliği adlı kitap, Türkiye’deki bütün ayaklanmaların azmettiricisi olarak gösteriliyordu. Kitabın bütün nüshaları toplatılmış, kitabı basan, yayan, satan -aralarında gayrımüslimlerin de bulunduğu- kimseler tutuklanmıştı. Yurdun bir çok yerinde şapka yüzünden isyan edenler de oraya getirilmişti. Hoca, beklenmedik şekilde ayaklanmanın lideri tutuluyordu.

Suçlamalara delil bulamadılar. Diğer şehirlerden getirilenlere çeşitli cezalar verdiler. Ayaklanma çağrısı yapanları affetmeden asıyorlardı. Meşhur Üç Aliler’in tiyatrosu seyirlikti.

Ancak savcı Necip Ali, karardan bir gün önce verdiği mütalaada sadece Babaeski müftüsü Ali Rıza Efendi’ye idam isteyebilmişti. Aralarında Müderris İskilipli Atıf Efendi’nin de bulunduğu şahıslara “üç yıldan az olmamak üzere kürek cezası” talep ediyordu.

Artık o gece ne oldu, ne gitti bilinmez. Ertesi gün hâkim Kel Ali (Çetinkaya), müftü ile profesörün ikisine birden idamı yapıştırdı. Kalemlerini kırdı. İskilipli Atıf Hoca, kanun çıkmadan önce yazdığı kitaptan dolayı, hukuk tarihine kara bir leke -ne çok lekelidir o tarih- geçecek şekilde kanun geriye yürütülmek suretiyle idam edildi.

O oldu, bu gitti. Atatürk döneminde şapka giymenin Batılı olmak için vacip olduğu sanılıyordu. Aradan 50 sene geçtikten sonra Batı’da bile şapka giyen kalmadı. Tabiî şapka kanunu hâlâ kaldırılmadı; belki 50 sene sonra Batı’da yeniden şapka moda olur da kanun o zaman işe yarar diye düşünülüyor olmalı.

Şaka şaka, sebep o değil. Bu artık hiçbir işe yaramayan kanunun hâlâ kaldırılmamasının sebebi, “büyük al seneye de giyersin” düşüncesi değil. Kanunun bir tabu olarak görülmesi ve “dokunan yanar” korkusu!

7 Şubat 2022

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: