KONUŞMALAR – 12
Nihan ÖZTÜRK
Murat: “Aslında kimse Çanakkale derdinde değil. Meselâ Osmanlı İstanbul’un fethini hiç bir zaman senelik bir kutlama mevzusu haline getirmemiş. Bugün efendi bir şekilde anmayı veya araştırmayı bırak eskiyi yâd etme seremonilerimiz bile bir başka!”
Orhan: “Batı literatüründe bu enteresan şeye “extroverted” deniliyor. Anlamı çok basit: “Dışa dönük”. Daha da açarsak, daha çok dış dünya ile bağlantılı gelişen hadiselerin etkisiyle yaşayan anlamına gelen ve ingilizceden türeyen bir kelime. Tarihçesini bilmiyorum ama psikoloji, yani ruhbilim ile alâkalı bir mevzu. Buna göre “introverted” de tersi oluyor, yani içe dönük! Bunun bir de “ambiverted” diye hem içe, hemde dışa dönük anlamına gelen bir kelimesi var. Bizdeki bir karşılığı da “ambiyans”. Ambiyans, aynı şeyler etrafında birlikte düşünebilen ve hareket edebilenler için kullanılır, biliyorsun.”
Murat: “Eyvallah, ilginç ama ama biraz daha açsan iyi olur dostum.”
Orhan: “Anlıyacağın extrovert diye, gösterişe varacak derecede tavırlar sergeleyen tiplere diyorlar. Batı, bütün işi adeta bu üç kelimeye sığdırmıştır. Bizde ise büyük bir derya var: Tasavvuf… Ambiyans halinde olanların yüce buluşması. Bazı tasavvuf ehli olduğunu iddia edip başka türlü bir introymuşta extrolaşmış olabileceği gibi.”
Murat: “O zaman bu, her türlü buna benzer ambiyanslı topluluklar için geçerli, değil mi?”
Orhan: “Elbette. Frekansı aynı derecede olanlar ambiyans sahibidir. Netice itibariyle bugünün en büyük hastalıklarından olan bu dışa dönüklülük insanları sadece dıştan kavrayıcı olduğu için adına ister Çanakkale de, isterse başka bir şey, gürültü koparmaktan başka bir şey değil. Dönemin Osmanlı Devlet anlayışında eziklik olarak algılanabileceği için böyle anmalar kesinlikle reddedilmiştir. Bugün bizdeki anmalar tamamen gurur ve gösterişe benzediği için niye “extroverted” ile bağdaştırdığımı anlatabildim galiba.”
Murat: “Kesinlikle. Bu zamanda fert ve toplum etrafında birebir gözlemlenebilecek şeyler. Mesela frekans dedin! Elektromanyetik dalgaların da bir frekansı var, coğrafya farklı olsa da yürekten yüreğe ulaşan bir frekansta var. Bir ideolojinin de! Frekansı ve ambiyansı tutturanlar, aralarındaki kaliteyi yükseğe çekmeye başlıyor. Mesele bu frekans ayarının nasıl ve niçin gerekli olduğunu ortaya koymakta.”
Orhan: “Hatırlıyor musun, hani şu muhtarlarla sık sık yapılan devlet çapındaki buluşmaları? Şimdi böyle gülü çiçeğidir gibi “muhtarlar demokrasinin çekirdeğidir” diye bir açıklamayla hallolmaz bu işler. Buluşma çok mu yanlış? Hayır onu demiyorum. Ama işte bir türkücünün “beni siz var ettiniz” gibi “beni siz Cumhurbaşkanı yaptınız” diye bir talihsiz açıklama yapılması çok yanlış. Neden sık sık doktorlar, mühendisler, akademisyenler, teğmenler değilde sık sık muhtarlar. Sebebi mahalle mahalle üstün bir davayı yüreklere nakış etme meselesi mi yoksa sadece potansiyel oy kollama davası mı? İşte sana dışa dönük siyasi aksiyona veya çıkara bir ana örnek. Sığ, bayağı ve basit. Çabuk ateş alan ama neticesinde çabuk sönenlerden. Çünkü maalesef gelinen noktayla beraber yapılan hiç bir işin arkasında bir ruh olmadığını görüyoruz. İçe dönük hiç bir çalışma yok. Böyle bir davanın bir anda toz duman olup dağılıp gitmesi kaçınılmaz bir durum.”
Murat: “Hatırlattığın iyi oldu. Bir ara sistemin en altındaki yönetici kesimleriyle bile buluşuluyor, ne büyük bir erdem havası verilen şeyler. Unutuldu gitti. Hoş şimdi muhabbetini yapsak bizi kesin yorar ama bugün kim hatırlıyor ve bir merak edip bakıyor veya baktırılıyor televizyonlarda canlı gösterilen Bağdat’ın ilk bombalanmasını, Türk subaylarına karşı çuval meselesini, kozmik oda faciasını.”
Orhan: “Evet ağır konular. Ve zamanın cilvesi halinde doğal olarak zaman aşımından unutulan, değeri kaybolan, bıkılan, bugün doğrusunu anlatsan da karşılığını bulamayan şeyler. Acı ama gerçek. Biz hukukçu, akademisyen, aristokrat veya devlet adamı değiliz. Bir çok konulardan, bilgilerden haberimiz dahi daha yok. Bilmiyoruz. Bilmemize gerek veya imkân bile yok. Kafasını biraz daha fazla bu işleri anlamaya ve üzerinde konuşmalar yapmaya çalışan insanlarız. Yani büsbütünde müvetazi değiliz aslında. Bizzat doğruya yakın olmak şartımız var. Ama inanıyoruz ki bizden, bizim gibi düşünen veya bize yakın yada uzak hiç farketmez, üzerinde olduğu işin samimisi ve görev bilinci olanlar var. Bugün az da olsa yarın bir kaç daha fazlası olacaktır.”
Murat: “İnşallah diyelim. Öyle bir atmosfer ki şu ân, yeri geliyor bazen gerçeklerden soğumaya başlıyor insan. Yani öyle nefret duymak değil bu. Bazılarından duyunca kaçasım geliyor. Asıl bıkkınlık veren şeylerden bir tanesi de bu. Meseleler iç içe geçmiş, kendisine uzman diyen her bir şeyde uzman kesiliyor. Yahu neyin uzmanı artık belli değil. Şu kitlesel imkânlar olmasa şöyle köşede bulup bir pataklayası geliyor da bazı insanlarımızın da gündem çok hızlı.”
Orhan: “Algı operasyonu müthiş bir şey dostum. Bir haber bir anda öyle bir yayılır ve bir curcuna koparılır ki hepimiz bu ortada kaynayan kazanın içinde buluruz kendimizi. Siyâsi manipülasyon ve algı operasyonlarla ilgili bir belgeselde dijital ortamda belirli bölgelere kadar belli bir zaman sonra kendiliğinden silinen manipüle edilmiş veya direk yalan haberler sosyal ağlarda gösterilir. Bunun için özel hazırlanmış ve scriptler dediğimiz dijital komutlarla donatılmış serverler mevcut. Yayın tarihleri önceden belirlenen veriler, bu serverler tarafından bir çok internet kullanıcısına neredeyse aynı zaman zarfında gösterilecek şekilde piyasaya sürülüyor. Böyle bir teknoloji ile herhangi bir ülkede seçimler bile manipüle edilebiliyor. Ve dikkat et lütfen bütün bunlar dışa dönük gerçekleşiyor. Dışa dönük olan çoğunlukta çok rahat ve basitçe manipüle edilebiliyor.”
Murat: “Rahmetli Erbakan’ın, yanlış hatırlamıyorsam “Tekbir getirte getirte siyonizme hizmet ettirirler” sözünü hatırladım. Millet olarak hep bir şeyleri savunmayı seviyoruz. Hatta bağımlısıyız! Fakat nasıl savunmamız gerektiği bir yana niçininin züğürtüyüz, öğrenemiyoruz. Meliklerin taht kavgasında sürekli gariban Türkmenlerin kullanılması gibi bir mevzu. Can atması gerektiğini sandığı şey aslında çıkarına bile ters. Yeri geliyor her şeyin farkına varıyor da, gururundan mı yoksa şapşallığından mı vazgeçemiyor. En son dediğin gibi gönlünde ve iradesinde değil de sırf rahatı bozulmasın diye kafasında kurduğu hayâlin tam bir ahmağı olup çıkıyor.”
Devam edecek..
23 Mart 2023