BÜYÜK ADAM
Ayhan SÖNMEZ
Her çağda, büyüklükleri yaşadıkları dönemi aşacak seçkin birkaç kişi doğar. Bunun, basit bir tesadüf eseri mi, yoksa daha yüksek bir güç tarafından mı organize edildiği, bu yazının konusu değildir.
Büyük adam ömrü boyunca yaşanan hadiselere uyum mu sağlıyor, yoksa bir güç, büyük bir adamı bazı gerekli eylemleri gerçekleştirmesi için hayat-memat meselesinin bir tezahürü olarak mı ortaya çıkartıyor.
“Nizâm köpürüyor, med vakti deniz;
Nizâm köpürüyor, ta çenemde su.”
Yozlaşmanın ortasında saf ve kararlı bir adam doğar, kaosun ortasında bir nizâm adamı yükselir, “eşya ve hadiselerin” rasyonel teorileştirme zamanlarının ortasında bir aksiyon adamı yükselir. Muazzam ihtiyaç esnasında, bu ihtiyaca müsavî derecede muazzam bir adam, mutlak güce giden yolda acı çeker.
Ufuk bir tilkidir, kacak ve kurnaz;
Yollar bir yumaktır, uzun, dolaşık,
Büyük adamların ıstırabı, kişinin kâbuslarında sık sık tecrübe edebileceği gibi, sonsuz gezintiye benzer: Bir varış noktası yoktur ve kendisinin şu ânda tam olarak nereye yürüdüğüne dair bir anlayışı yoktur. Kâbuslarının içinde kaybolan adam, her türlü yolu denese de eve varamaz. Büyük adam da çevreleriyle ilgili bir kayıp hissediyor. Aradaki fark, her ikisinin de aradığı bu yuvanın görüntüsüdür: Gafil adam, kendisine tanıdık gelen bir eve gitmek için yalvarır, ama büyük adam, daha önce hiç gitmediği, ancak şöhreti tüm kültürlere nüfûz eden bir evin peşinden koşar.
Kitleleri oluşturan kişiler, onları gözlemleyen modernitenin teknolojik güçleri tarafından tamamen hasara uğratıldığI açıktır. Beyin, hangi zaman geçerli olursa olsun dopamin çiftlikleri tarafından kızartılır, özgürlükler çarpıtılır ve gerçek özgürlük ezilir. Yağmacı malî zincirler, faiz, kişinin maruz kaldığı gerçek ölümleridir. Erkeklik boyun eğdirilir ve aralıksız hormonal savaşlarla sınırlanır. Genel nüfusun güç iradesinden bahsetmek zaman kaybıdır, yani halktan; çünkü onlarda temel bir yaşama iradesi bile bu gidişle kalmayacak.
Büyük adam, baskı altında yıkılamayandır; burada bahsedilen baskı ananevî ve modern kötülüklerinin teknolojiye uyarlanmış baskısıdır. Büyük adam bu zincirlere bakıp ağlamak için yatmaz; modernitenin işkence tekniklerinin böylesine kusursuz bir zihne indirdikleri darbelerin arkasında görünürde bir güç yoktur.
Kendini köleleştirmeye yönelik tüm teşebbüsler, onun karşısında hezimete uğrar, çünkü bu kurban, artık bağlanmayacak ve teslim olması için dövülemeyecektir
Genel halk ile idealist birkaç ender insan arasındaki fark burada yatıyor: İlki modernitenin kafeslerinde çürüyecek, ikincisi ise tüm inanış ve gücüyle bu iğrenç operasyonun kontrolünü ele geçirmeye ve bunun için hayatını feda etmeye çalışacak.
Tasavvuf Bahçeleri
Kadim topraklarda mutlak fikir adamları, bahçelerine tohum ekmeye çalışırlar ve bu bahçelerin amacı gelecek nesilleri beslemektir. Kendi bahçeleri; çünkü, modern toprağın kalitesi yok, çünkü iğrenç aşağılık birçok şeytanî güç çoktan üzerinde hak iddia etti.
“İyi insanlar, iyi atlara binip gittiler”
Toprak, böcek ilaçları, şeytanî ayinlerde kurban edilen çocukların kalıntılarından yapılan gübreler ile delik deşik edilmiş durumda. Bu nedenle tüm büyük adamlar devasa yolculuklarına çıktılar. Aradıkları topraklar, bir zamanlar diğer yüksek kültürler sahip bulunduğu topraklarda emsalsiz bir geçim sağlıyordu. Bu uzak, unutulmuş topraklarda (ve burada fizikî mesafelerden değil, zaman mesafelerinden bahsediyoruz) bildikleri birkaç toprak parçası yatıyor.
Sebepleri için hayatî olmak, akıp giden zaman boyu hiç değişmemekle arınmak…
Modern insanlar modern topraklar için savaşabilirler, ancak büyük adamların eti yalnızca eski toprakları gördüğünde kendini evinde hisseder.
Bu adamların en büyük tehlikelerle karşılaştıkları yer dönüş yolculuklarıdır. Nefes, son temiz toprak kalıntılarını yok etmek isteyenlerle karşılaşırlar, hastalıklı bahçelerinin geçim kaynaklarının saf bir şeye dönüşmekle tehdit edildiğini hissederler. Saflık, her biçimiyle, artık gerileme içinde yaşayan medeniyetlere ait değildir, çünkü saflık, karanlık, güneşsiz ortamların, gerçek şartlarında aydınlatan ışıktır. Bir mağaranın içindeki gölgeler, parlaklık tarafından kovulmak istemezler ve gölgeler, bozulmamış rahatlıklarından biraz daha fazlasını elde etmek için tüm dünyaları ele geçirmeyi amaçlar.
Şimdi, yukarıda tarif edilen tarzda, yanında birkaç eski toprak parçasından başka bir şey taşımadan bize doğru yola çıkan bir adam var mı? Olağanüstü ihtiyaç duyulan bir amaca yardım eli uzatmak için onu karşılamaya hazırlanmalı mıyız, hatta belki de koordinatlarına yaklaşmalı mıyız? Efendim sizi sabırla bekledik. Tek istediğimiz, çok beklenen dönüşünüzü işaret etmeniz!
Buradaki yazı şu sonuca varıyor; söylenecek çok şey var ve sonraya saklamalı. Kurtarılacak çok bilgelik var ve ona ulaşmaya çalışanlar, korumak için onca kanın döküldüğü, ağlayanlar, çoğunlukla unutulmuş toprağı sonsuza dek şekillendirebilirler. Daha fazlasını söylemek lâzım, ancak o zamana kadar, bizi sonunda yeni insan, yeni yurt kapılarına getirecek olan değişim ipuçlarını aramaya devam etmeliyiz!