İZMLER VE YABANCILAŞMA

Levent AKINCI

“Komünizm, toplumsal bir varlık olarak insanın kendisine tam olarak geri dönüşüdür. Bilinçli olan ve daha önceki bütün gelişmelerin zenginliğiyle başarılmış bir geri dönüştür. Komünizm, bütün yabancılıkların olumlu aşkınlığıdır. Yani, insanın dinden, aileden, devletten; insani (?) toplumsal varoluş tarzına geri dönüşüdür.” (Karl Marx, 1844 Elyazmaları)

Böyle buyurmuş Marx hazretleri… Tercümelerde bazen farklar görülse de mânâ aşağı yukarı bu. O’nun dediği gibi yapınca, yani insanları dinden ve aileden koparınca geriye dediği gibi “insani (?) bir toplumsal varoluş” mu kalmıyor, yoksa sadece insanlıktan çıkmış bir “sürü” mü kalıyor? Kızıl diktatörlerin, tapınakçı masonik “özgürlük, eşitlik, kardeşlik” sloganıyla uyuttuğu uyuşturduğu bir modern köle sürüsü… Meydanlarda özgürlük, devrim ve komünist parti marşları söyleyip sonra bir düdük sesiyle kolhozlara sovhozlara ve fabrikalara doluşan ruhsuz cesetler, etten makinalar, nefes alan robotlar ve koyunlar sürüsü. Düt yat, düt kalk! İnsanı dinden, aileden ve böylece nihayet özgürlükten de özgürleştirip (?) kızıl diktatörlüklerin kölesi yapmaktır komünizm…. İnsana, tabiata, fıtrata asıl “yabancı” olan budur.

Ha, kapitalizmde bir patronun esiri olmuşsun, ha, komünizmde devletin esiri olmuşsun!

Çeşitli makalelerimizde de vurguladığımız gibi; insanı ve kâinatı mâneviyatsız ve sadece maddiyât ile; sadece kaynaklar-pay, üretim-tüketim, emek-ekmek, kâr-zarar vs ile kısacası işkembe veya uçkur ile veya da bilgi-bilim-ilerleme-başarı ile açıklamaya çalışan her ideoloji batıldır, zalimdir, müfsiddir. Hayat sadece kaynaklar ve pay edilmesi meselesi üzerine kurulu değildir. Gayesi bu değildir. Bunlar bir aracın yakıtıdır sadece. Asıl mühim olan ise seyahattir ve hedeflenen menzildir.

Komünizm, sosyalizm, faşizm, kapitalizm, demokrasi, feminizm, hümanizm ve hepsinin anası olan sekülerizm vs tüm beşer ürünü nizâm ve fikirler, izmler, ideolojiler, rejimler kör topal, batıl ve zalimdir. “Emr”e de “halk”a da, yani “şeriat”a da “hilkat”e de, “fıtrat”a da terstirler. Eşyâyı, “ekini ve nesli” yani “âlemi ve beni ademi” ifsad ederler..

Komünizm küfr üzere güdülen bir sürü hayatı ve adeta bir histeridir ve ikiyüzlülükler, tutarsızlıklar barındırır. Ve zıddı olan kapitalizm ile aynı dinsizlikte ve aynı üretim-tüketim çemberinde buluşur. Ruhsuz… Mutfak ile tuvalet arasında bir ölüm çemberi… Tıpkı kendisinden beslendiği kapitalizm gibi. Sonuçta hayatı mânâsız mâneviyâtsız bir derekeye düşüren ve insanlığın tüm gayesini üretim ve tüketime bağlayan ve homoekonomikus olarak gören düşüncelerdir bunlar.

Salt bir anarşizm dışında bütün ideolojiler tamamen tutarsız ve sahtekârdır. Bir açıdan anarşizm adeta küfrün, ifsâdın, zulmün ‘doğrudan’ adresidir, ama zulmü, ifsadı ‘dolaylı’ savunan izmlerin her birinden daha tutarlıdır.

Bilâteşbih, anarşistlerin bize de benzeyen tek yönü burasıdır. Ve biz müslümanlar insanlığın zirvesiyiz, anarşistler ise çukuru. Ama bunların diğerlerine göre en azından biraz daha ne oldukları bellidir. Aradaki tüm yollar tüm izmler, başta laiklik ve demokrasi olmak üzere hepsi sahtekârlıktır.

Anarşistler karşı olmak için karşı olurlar, Akıncılar ise vahyin ve fıtratın gereğince bir şeylere karşı olurlar. Anarşistler her şeye karşıdır, Akıncılar batıla zulme karşıdır, hakkı, adli, merhameti ve cümle faziletleri müdafaa ederler. Anarşistlerin isyan ettiği düzen ve halka önerecekleri bir reçete, bir hukuk ve ahlâk yoktur ellerinde, Akıncılar ise asırlarca tecrübe edilmiş olan İslâm hukuk ve ahlâkını sunarlar. Yani Anarşistler yıkmak için yıkarlar, Akıncılar yapmak için yıkarlar. Anarşistler farklı olmak için farklıdırlar, antisosyal kişilik bozukluğu ve megalomani, narsizm vs arızalar, marazlar vardır, Akıncılar ise itikad ve fikirleri gereği farklıdırlar, ve örf, adet, bilim, sanat her konuda, hakka muhalif olmadıkça müşterek noktalar ararlar diğer insanlarla aralarında, ve bu müşterekleri davete, tebliğe, nasihate de bir hayırlı vesile bilirler. Anarşistler de çoğu kez asi ve yalnızdır, Akıncılar da. Fakat Anarşistler tabiri caizse kudurmuş it gibidirler, amaçsızca kör körüne her şeye saldıran; Akıncılar ise ‘Asla sıradan ve sürüden olma, hak yolda icabında yalnız kurt olmasını bil. Ancak kendin gibi kurtlarla bir sürü teşkil edebilirsin’ ilkesince kurt gibidirler. Ziabullah..

Ha, bir de satanizm var anarşizmden daha sefil ve zibil olan; düşün, şeytanın varlığını tanrıcı dinlerle biliyorsun ama tanrıya değil şeytana tapıyorsun… Şizofrenik, trajikomik…

Bu pejmürdeleri konuşmaya bile gerek yok da, ekleyelim, aynen ateistlerimiz gibi satanistlerimiz de sadece maymunsu kör taklit, özenti, ilgi çekme, tepki, nefret, kadere isyan, farklı olmak vs sebep ve amaçlarla o zırvalığı savunuyor.

İslâm ülkelerinde Batı’daki gibi şüphe buhranında boğulmuş gerçek ateist yok esasen. Hep kadere isyan, nefret, intikam, tepki, ilgi çekmek, farklı olmak, ait olmak, sefil bir yaşam tarzını normalleştirmek vs amaç ve sebeplerle…

Bu arada, fanatikliği yapılan ve halkları bölen, uyutan, uyuşturan, meşgûl eden, oyalayan, malûm “futbol takımları ve siyasî partiler” ki Roma’daki Maviler ve Yeşiller’in varisidirler. Ümmet ailesinin bir ferdi olmaktan ve Rahmân’ın zikrinden yüzçevirenlerin, bir yere ait olma ihtiyacını karşılayan modern putlardır.

Demokrasi mi? O en karmaşık, kitleleri en çok aptallaştıran, toplumu en sinsi şekilde uyutan ve uyuşturan bir tiyatrodur. Oyuncudan, oyun sırasında etkileşim kurduğu ve sandıklar ve oylarla yarı rol verdiği ve sıkışınca yol verdiği seyirciye, herkesin birlikte oynadığı bir tiyatro… Sözde halkın egemenliği, yani helvadan put meselesi… Demokraside idealize edilen ve idol edinilen halk egemenliği itikadımca apaçık şirktir; bu çok amaçlı ve kullanışlı helvadan putun, vakti gelince yenilmesi, çiğnenip geçilmesi de tam bir sirktir. Bu sirkte bazen anayasalar, bazen darbeler vs halkın iradesini çiğner geçer.

Satanizmde “iradeyi tanrıya değil de şeytana teslim etme arzusu” hâkimken, demokraside şeytanı emekli edip yerine hevayı geçirme arzusu hâkimdir. “Hüküm koyucu bizleriz, tanrı da kim oluyormuş” demek şeytanlığı sözkonusu çünkü.

Demokrasinin anarşizmle farkı veya müşterek noktası da şudur; anarşizm bireye adeta “kendi kuralını kendin koy” derken, demokrasi de topluma “kendi kurallarınızı kendiniz koyunuz” der.

Levent Akıncı

Gölgesiyle yarışan

Bir divâne toy benim

Kurda kuşa karışan

Deli doru tay benim

Anka’yım Kaf dağında

Vakti seher çağında

O sultânın bağında

Güle düşen pay benim

Sabrederim yok iken

Şükrederim tok iken

Hem uçarım ok iken

Hem o sabit yay benim

Koptu derler kirişim

Muammâdır her işim

Bir ufukta güneşim

Bir ufukta ay benim

Cehl üstüne doğarım

Dost gönlüne sığarım

Kâh ummânım boğarım

Kâh o dere çay benim

Akıncı bil sarrafı

Ehline de her lafı

Duman bürür ki Kaf’ı

Vay başıma vay benim

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et