DORUKHAN DEĞİL, DEVLETİN İNTİHARI

Erdem ATAY

Şimdi okuyacağınız yazı, size bir babanın mücadelesi sonrası ortaya çıkan devlet kurumları içindeki çok derin ağları ve kirliliği gösterecek.

Sinirinizden dişlerinizi sıkacaksınız.

“Yok böyle bir olay” diyeceksiniz.

Oğlunun adaleti için 5 yıldır çırpınan bir babanın onurlu savaşını görünce saygı duruşuna geçecek, buna neden olanları lanetleyeceksiniz!

Hazır mısınız?
*
13 Mayıs 2018 gecesi…

Dorukhan Büyükışık.

26 yaşında pırıl pırıl bir gençti.

Üniversiteyi bitirmiş, Rusya’dan bir iş teklifi almıştı. Gitmek için hazırlık yapıyordu.
İzmir Narlıdere’de gece vakti ailesinin evinden yürüyüş yapmak için çıktı. Gidiş o gidiş.

Sabah saatlerinde evinden 600 metre uzaklıkta, spor yaptığı yerde cansız bedeni bulundu.

*

Dorukhan Büyükışık’ın cansız bedeni 27 metre yüksekliğindeki 7 katlı bir kaba inşaatın 10 metre önünde, kafası demir korkuluğun altında ve bedeni beton istinat duvarının üzerinde olacak şekilde bulundu.

Olay yerine gelen ilk polisler, babaya oğlunun intihar ettiğini söyledi. Çok emin konuştular. Ama babaya göre, oğlu intihar edemezdi… Çünkü hayat dolu biriydi Dorukhan.

Olay yerine savcıyla birlikte gelen ilk adli tıp uzmanı, ilk muayenesinde ‘yüksekten düşme bulgusu yok’ tespitini yaptı.

Bu tespit video kaydına geçti. Ancak bu kayıt 3 yıl gizlendi. Baba Ethem Büyükışık, bu kaydı çok sonraları büyük uğraşlar sonunda elde edecekti.

***

Acaba Dorukhan intihar etmemiş miydi?

Doktor, muayene sonrası sessizce yaklaştığı babaya, “Yüksekten düşme bulgusu yok. Ya kalp krizi ya da darp ile bu olay gerçekleşmiş olabilir, sistematik otopsi yapılması gerekir.” önerisinde bulundu.

Olay yerinde gördüğü manzara karşısında yıkılan baba Ethem Büyükışık’ın hayatı doktorun şüphe dolu bu sözleri sonrası tamamen değişecekti.

Ethem Büyükışık, bundan sonraki hayatını ‘cinayet’ olması muhtemel bu olaya adayacaktı.

Yaşadıkları ve gördükleri kendisini de şoke edecekti.

***

Peki kimdir Ethem Büyükışık?

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde çok önemli görevler yapmış, tümgeneral olarak emekli olmuş bir asker.

Vatan için çok büyük görevler üstlenmiş olan Ethem Büyükışık, Altın Üstün Cesaret ve Feragat Madalyası sahibi.

Sadece onu anlatmak sayfalar sürer. Ama biz onun büyük mücadelesini aktaracağız.

***

Doktorun uyarısı sonrası baba, sistematik otopsi yapılmasını istedi. Otopsi yapıldı. Darp olabileceği vurgulandı. Adli Tıp Kurumu, raporunda “adli tahkikat yapılması” gerektiğini belirtti. Ve bu rapor değiştirilmeye çalışıldı.

İlk şaşkınlığını burada yaşayacaktı Baba Büyükışık.

***

Olay yerinde ve anında 19 kamera, 4 bekçi ve 4 konteynerde yatan 10’dan fazla işçi vardı.

İşçiler, olayın olduğu saatte “yüksek bir haykırma” sesi duyduklarını söylese de yıllarca ifade vermeleri engellendi. Hatta bir başkomiserin tanık olan şahısları olay yeri incelemesi yapılırken alandan uzaklaştırdığı ve kaçırdığı ortaya çıkmıştı.

Babanın uğraşları sonucu o tanıklar tespit edildi. İlk ifadelerinde “sesi duyduklarını” söylediler, sonraki ifadelerinde ise eski sözlerini reddettiler.

Çok sonra bazılarının yalan söylediği de ortaya çıktı.

Dorukhan’ın ölü halde bulunduğu şantiye, İzmir’in önemli şirketlerinden olan Tanyer Yapı Sanayi Ticaret A.Ş.’ye aitti.

Olay günü soruşturma yapan savcı ve polisler, güvenlik kamerası kayıtlarını hiçbir şekilde almadılar.

***
Ve şirketin iki kamera kaydını da gizlediği ortaya çıkmıştı. Savcılık, olaydan 25 ay sonra kayıtları istedi. Ancak bir kameranın kaydı hiç verilmedi. Bu kayıtlar açıkça gizlenmişti.

Baba bunu da ortaya çıkardı. Kayıtlar talep edildi.

Baba Büyükışık, bu kayıtları özel olarak bilirkişiye inceletti ve kök bilgilerinin olmadığı, sahte delil olarak Tanyer İnşaat tarafından üretildiği, olaydan bir süre sonra aynı şirketin saha mühendisi tarafından polis merkezine ismi gizlenen bir polis vasıtasıyla gizlice sokulduğu ve resmi kayda geçirilmediği ortaya çıktı.

Bu sahte delil de başsavcı vekili tarafından gerçekmiş gibi dosyaya eklendi.

Bölgede bir kamera daha vardı. Olayın yaşandığı bölgeyi çeken ‘dome kamera’ydı bu.

Olay yerine polis ve savcı gelmeden bu kameranın da ortadan kaldırıldığı, yerinin değiştirildiği ve kayıtlarının da silindiği ortaya çıktı. O kayıtlara da ulaşılamadı.

Elde olan kayıtlar incelendiğinde Dorukhan’ın yolda yürürken virajı aldığı, sonra da bir daha görünmediği ortaya çıkmıştı.

Baba Ethem Büyükışık bu olayın cinayet olduğuna ikna olmuştu. Ancak birileri çok fazla şey gizliyordu. Buna da anlam veremiyordu.

***

Başka bir gariplik daha vardı. Tanyer İnşaat’a ait bir telefon numarası, olay günü şüphelilere talimat vermişti. Ancak bu telefon hattını kimin kullandığı ortaya çıkmayacaktı.

Yetmedi, inşaat şirketi, telefonun eski nesil bir telefon olduğunu ve kırdıklarını söyleyecekti.

Fakat “eski nesil” denilen telefonda Facebook’tan görüşme yapıldığı belirlenmişti. Yani telefon, “eski nesil” falan değildi.

Bu delil de ortadan kaldırılmıştı.

Hatta şüphelilerin kullandığı telefonların tamamı da ne hikmetse sonraki tarihlerde formatlanmış ve veriler de yok edilmişti. Bu da raporlarla tespit edildi.

***

İncelenmesi gereken bir telefon daha vardı. Dorukhan’ın telefonu…

Baba, İzmir Emniyet Müdürlüğü’nden HTS Uzmanlık Raporu istedi.

Rapora göre, maktulün cep telefonu 01.30’dan 08.30’a kadar durağan haldeyken, 08.30’dan sonra yer değiştirdiği belirtildi.

Halbuki olayın saati, 01.30’du.

Peki intihar etmiş birinin telefonu saatler sonra neden yer değiştirirdi?

Baba Ethem Büyükışık çok önemli bir delil bulmuştu. Ama sevinci kursağında kaldı. İzmir İl Jandarma Komutanlığı da HTS’yi incelemiş, polis raporuna tahrifat yaparak ayrı bir tutanak tutmuştu.

Bu tahrifat yapılan raporda ise telefonun12.17’ye kadar durağan olduğu kaydedildi.

Baba, polis raporunu tahrip ettiği iddia edilen ilgililer hakkında suç duyurusunda bulundu.

***

Telefondaki parmak izleri ise bambaşkaydı.

Olay yerinde ilk çekilen fotoğraflara göre telefonda parmak izleri görülmüş, ardından bu izler silinerek bir daha fotoğraf çekilmişti.

İzler yine geçmemiş olacaktı ki, telefon silinip bir kez daha fotoğraflanmıştı.

Bu işlem 3 kez sürdü. Telefondaki parmak izlerinin incelenmediği ve tahrip edildiği de sonradan ortaya çıkacaktı.

Bütün bu gerçekler baba Ethem Büyükışık’ın bağımsız bir kuruluşta yaptırdığı bilirkişi raporlarında belirlenmişti. Telefonun defalarca yer değiştirdiği bilirkişi raporlarında görülmüştü. Telefon, kaba inşaatın çatı katında bulunmuştu mesela…

***

Dorukhan’ın çatı katına çıktığının tek bir delili yoktu. Telefondaki parmak izleri silinmiş, arabasının üzerindeki parmak ve doku izleri de yok edilmişti.

27 metreden düştüğü iddia edilen Dorukhan’ın baş kısmının parçalanmadan inşaat demirleri altına nasıl girdiği sorusunun cevapsızlığı ise bambaşka bir durumdu.

Ayrıca çok sonra, maktulün sabah bulunduğu yere taşındığı ortaya çıkmıştı.

***

Baba Ethem Büyükışık, o gün olay yerinde görev yapan en az sekiz polis memuru hakkında işlem yapılmasını istedi. Ancak bu polis memurlarının isimleri gizlendi. Babanın büyük uğraşları sonrasında 20’den fazla polisin, bu olayda dahli olduğu gerekçesiyle şüpheli olduğu anlaşılacaktı.

***

Peki Dorukhan intihar etmediyse ve bir cinayete kurban gittiyse, nasıl katledilmişti?

Baba Ethem Büyükışık; incelettiği tüm bilirkişi raporlarında oğlunun demir bir çubukla sırtından darbe aldığını, bu darbe sonucu kaburgalarının kırıldığını, kırılan kaburgaların da ciğerlerine batması sonucu kan kaybından öldüğünü tespit etmişti.

***

Ancak baba Ethem Büyükışık’ın yaşadıkları bunlarla sınırlı değildi.

Sıra Adli Tıp Kurumu’nun soruşturma sürecine gelmişti. Rapor açıktı. “Yüksekten düşme bulgusu yok” dendi, bilirkişiler düşme şeklinin de fiziğe aykırı olduğunu belirtti.

Ama ne oldu biliyor musunuz?

Adli Tıp Raporu bilirkişi incelemesine gitti. Rapor, bilirkişi tarafından “Yüksekten düşmeye bağlı ölüm” denilerek değiştirildi.

İtiraz üzerine hata kabul edildi. İkinci bir resmi raporla, değiştirilen rapor düzeltildi ve ‘bedeninin sadece arka tarafında değil ön tarafında da darp izi görüldü’ denilerek, Dorukhan’ın darp ile öldürüldüğü sonucuna varıldı.

Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu ise yine yüksekten düşme raporu verdi.

Şaka gibi değil mi?

Baba Ethem Büyükışık, cinayeti örtbas etmeye çalıştıklarını iddia ettiği ATK kurul üyelerini de şikayet etti.

Bir yandan şirket, bir yandan emniyet mensupları, bir yandan jandarma mensupları, bir yandan savcılık hakkında şikayetçi olan Ethem Büyükışık, şimdi de Adli Tıp Kurumu’nu şikayet etmişti.

Devlet görevlilerin bunları nasıl yaptığını bir türlü anlayamıyordu…

Israrla cinayet olduğunu düşündüğü bu olayın üstünü birilerinin neden örttüğünü sorguluyordu…

***

Baba, Adli Tıp Kurumu yetkilisiyle görüştü. Durumu anlattı. Yetkili, polislerin etkisiyle yanlış bir karar verildiğini söyleyerek bu duruma itiraz edeceğini belirtti.

Dosya yeniden incelendi.

Ve yine aynı karar verildi.

Şikayet üzerine Adalet Bakanlığı, ilgililer hakkında görevi kötüye kullanmak suçundan adli soruşturma başlattı.

Savcı, kovuşturmaya yer olmadığı kararını verdi.

Baba itiraz etti, itiraz reddedildi.

Sonunda baba, bu kez de Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu.

Rapor, Adli Tıp Kurumu 3. Üst Kurulu’na gönderildi. Kurul darp da olabileceği, yüksekten düşme de olabileceği kanısına vardı.

Ama baba Ethem Büyükışık’a göre bu rapor bir önceki kurul üyelerini korumaya yönelik bir rapordu.

***

Baba Ethem Büyükışık, Jandarma Genel Komutanlığı ile görüştü, Adalet Bakanı ile görüştü, devletin birçok kurumunun yetkilileriyle bir araya geldi.

Kiminle konuşsa, ona ‘Bu bir cinayet komutanım’ dendi.

Fakat hepsi sessizliğe büründü.

Yapayalnız bıraktılar Ethem Büyükışık’ı…

En son olarak da savcılık, kovuşturmaya yer olmadığına karar verdi. Büyükışık buna da itiraz etti…

***

Dayanamadı…

Bir gün beni aradı.

Bir şey konuşmak istediğini söyledi.

Bana sunum yaptı.

Ne duyduklarıma, ne de gördüklerime inanabildim. ‘Olamaz böyle bir şey’ dedim.

Ethem Büyükışık’a söylediğim de şuydu: Sonunda ölüm olsa biz arkanızdayız. Bu delilleri gizleyen ve bu cinayeti işleyen kim olursa olursa olsun ortaya çıkarmaya çalışalım.

***

Bu sunum sonrası bir program yaptık. Program bugün yayınlanıyor. Ve Ethem Büyükışık, mücadelesine devam ediyor.

Sizlerden tek isteğim var. Bu mücadelede onu yalnız bırakmayalım.

Bu çürümüşlüğü görmek ve gerçeği göstermek bu devletin içine çöreklenmiş zalimlere de büyük bir darbe olacaktır.

Savaş sadece Dorukhan’ın rahat uyuması için değil, bu devletin üzerindeki laneti sonlandırmak için verilmelidir.

Sizler de Ethem Büyükışık’ı yalnız bırakmayın.

Adaletten ayrılmayın…

Kaynak:

Not: Yazıyı okuyunca ilk aklımıza gelen benzer bir düşme hikâyesi ile gündeme gelen Rabia Naz oldu. Sonra, hukuk ve adalet mücadelesi sadedinde Dilek Ekmekçi, Şenyaşar ailesi, Cumartesi anneleri ve daha niceleri… Biz Adımlar olarak, mazlumun dininin, ideolojisinin sorulmayacağına itikadımızdan dolayı burada sayamasak da tüm hukuksuzlukları aynı kefede değerlendirdiğimizi bir kez daha ifade etmiş olalım. Bu vesileyle Kumandan Salih Mirzabeyoğlu ve Ünsal Zor cinayetlerini de bir kez daha İmânsız İslâmcılık rejiminin vebali olarak kayda geçirelim. ADALET MUTLAK’A… (Adımlar)

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: