METİN YÜKSEL OLMAK

Alâaddin Bâki AYTEMİZ

Şubat ayı, şehidler ayı diye anılır. Nuray Hanım 12’sinde şehid olmuştu. Birkaç gün önce Malcolm X’in şehadet yıldönümüydü. Bugün Metin’in. Birkaç gün sonra da Cahid’in şehadet yıldönümü. Bunlar bir çırpıda ilk aklıma gelenler. Daha nice şehidlerle süslü Şubat…

Bugün Metin Yüksel’in 45. şehadet yıldönümü…

Akıncılar’ın Fatih Başkanı Metin…

Akıncı ne demek?

80 öncesi dönemde… 1980 darbesi öncesi… Sol-komünist gençlik ile Sağ-ülkücü gençlik arasında ülke adeta ikiye bölünmüş… Müslümanalrın ne adını anan var ne sanını… Müslüman cephedeki en ufak bir kıpırdanız teşebbüsü, “aman ha Menemen gibi olur!” denilerek, bizzat müslümanlar tarafından bastırılıyor. Tabi nidüğü belirsiz hamleler de “öğrenilmiş çaresizlik”le “Menemen gibi olmasın” psikozunu canlı tutmaya yetiyor.

İşte bu ortamda, herkesin “Menemen gibi olmasın!” korkusuyla-psikozuyla yaşamaya alıştığı ortamda, GÖLGE diye bir dergi çıkıyor ve meydan okuyor…

GÖLGE’nin çıkışı sadece küfür düzenine değil, aynı zamanda bu psikoza, mamacı hacı-hoca takımına, siyasetçiye, ilim adamına, cemaat liderine, kanaat önderine ve daha kimlere ve nelere kadar bu psikozdan nemalanan, bu psikozu canlı tutarak varlık iddia eden sahtekârlarla beraber, bunların korkularını istismar ederek güttüğü ahmak korkaklara da meydan okuma oluyor.

“MENEMEN KORKULUĞUNU BİR TEKMEDE DEVİREN ŞANLI GÖLGE!”

Gölge’nin çıkmasıyla birlikte müslüman gençlik ateş bekleyen barut gibi yanmaya ve yakmaya başlıyor…

Kumandan’ın örnekleştirdiği, bizzat kendisinin yaparak yol gösterdiği bombalamalar, pankartlar, silâhlı çatışmalar… Kavga, dayak, baskın…

O güne kadar sağ ve sol kamp arasında dayak yiyen, ezilen, horlanan müslümanlar, bu liderlik sayesinde birdenbire şahlanışa geçiyor ve şahsiyet bulmaya başlıyor.

Gölge, solcu ve ülkücülere karşı Akıncı kavramı ile çıkıyor ve bu kavram gençlikte makes buluyor, sahipleniliyor. Gençliğin bu kavramı sahiplenmesi karşısında zamanın particileri, ilk önce karşı çıkmış olmalarına mukabil karşı çıkmaya devam etseler parsanın ellerinden gideceğini, gençliği kaybedeceklerini gördüklerinden kavramı alıp kullanmaya başlıyorlar. Böylece Akıncılar teşkilâtı, parti bünyesi altında kuruluyor. Bunda MTTB’nin ölü kalıplar içinde dondurulmuş olması da amil…

İşte, Metin Yüksel bu Akıncılar’ın Fatih İlçe Başkanı… Ama ne başkan… Şanı ve namı bütün bir yurt sathını tutmuş bir yiğit, tek başına bir ordu… Kumandan’ın üflediği ruh ile şahlanmış bir yiğit… 1958 doğumlu olmasına nazaran Gölge’nin çıktığında daha 17 yaşında… Şehadetinde ise 21 yaşında…

Peki sonra ne oldu da bu günlere geldik?

Ruh olmayınca madde yük olur.

Davada ruh Kumandan’dı…

Particiler, teşkilâtta kontrolü sağlayınca, Kumandan’ı tasfiye etmeye kalktılar. Kumandan da kendi yolunda devam etti. 80 sonrasında, Üstad’ın da vefat etmesinden sonra İBDA olarak ortaya çıktı o ruh… Metin, bu ayrışma dönemlerine tam şahit olamadan şehit oldu. Bu ayrışma ilk sayısı Haziran 79’da çıkan Akıncı Güç’le ete kemiğe büründü. Kumandan Gölge’den sonra Akıncı Güç’ü çıkartmaya başlayarak, parsacılardan kendisini ayırma yoluna da gitmiş oldu. Adeta şunu demekteydi: Bizim davamız pazarlıksız Allah ve Resûlü davasıdır, parsacılarla işimiz olmaz! Bu ayrışmada “Eski Akıncılar “denilenlerin ekseriyeti de bu sınıftan parsacılar, yalakalar, istikbâl heveslileri olarak diğer tarafta kaldı. Evet, bir gençlik hevesiyle bazı şeyler yapılmıştı ama… Bir de üstüne 80 ihtilâli gelince, Kumandan yanına yaklaşılmaması gereken tehlikeli bir figürdü. Ne diyordu Kumandan:

“Kahraman dert ve belâdır onlar için!”

Bugün Akıncıların silâhla mücadelesini verdiği şeyler şeklen gerçekleşiyor görünüyor ama o ruh yok.

Her yer İmam Hatip’le doldu ama İmam Hatiplilik artık ihalecilikle anılıyor.

Her şey şu mânâya işaret ediyor: Ruh olmadan madde bir hiç…

Biz, ağzında “Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik!” mısraı ile geçmişe özlem duymanın edebiyatını yaparak günü geçiren değil, hakkı söyleyerek pazarlıksız Allah ve Resûlü davasının davacısı olmaya devam edenleriz…

Evet, Metin, küfür düzenine ve mamacılara karşı mücadele verdi.

Bugün ise artık küfür düzeni yıkıldı ve iktidara mamacılar geldi. Küfür düzeni artık İmânsız İslâmcı düzen oldu.

Yukarıda ifade ettiğimiz, Akıncı Güç sürecinde davadan ayrılanlar, daha sonra kendi aralarında da ayrışa ayrışa nihayetinde emperyalizmle işbirliği yaparak iktidara geldiler.

Filistin diyerek, Gazze diyerek iktidara geldiler ama İsrail askerleri Filistinlileri katlederken, Gazze’de soykırım yaparken acıkınca yesinler diye meyve ve sebzelerini bunlar gönderiyor.

İsrail uçakları uçsun da bomba yağdırsın diye jet yakıtlarını, tanklar ve diğer araçlar yürüsün de katliam yapsın diye dizelini bunlar gönderiyor İsrail’e…

Mesele kuru kuruya Metin güzellemesi yapmak değil, şehidliğe, şehadetin mânâsına, pazarlıksız Allah ve Resûlü davasına sahip çıkmak… Bu olmadan şehide ve şehadete sahip çıkıyor görünmek, mânânın içini boşaltmak, hakikati örtmek olur. İstismarcılık ve mamacılık olur. Metin, “pazarlıksız Allah ve Resûlü” dediği için şehid oldu. Onu anmak da pazarlıksız Allah ve Resûlü davasının davacılarının hakkıdır ancak. Parsacı münafık ve mürtedlerin değil.

Kumandan’ı katleden kahpe düzeni, o düzenin yürütücülerini sahiplenelerin hiç değil…

Ünsal’ın şehadeti neticesi Kumandan’ın işaret ettiği üzere, bu düzeni ve düzenin yürütücülerini bir tebeşir gibi ezip yok edecek ihtilâl gününe ayarlı olarak mücadeleye devam…

Ruhumuz, Kumandan’ımız sayesinde canlıyız, hayattayız ve düşmanlarımız da bizdeki bu hayatiyeti gördükleri, Kumandan gibi bizi de teslim alamadıkları için korkup saldırırken biz de şehidler vererek mücadeleye devam ediyoruz.

Lâf diye değil, gerçek; Metin Yüksel kavgamızda yaşıyor! En başta Kumandan Mirzabeyoğlu, Ünsal ve diğerleri de…

Adımlarımızda…

Bir Cevap Yazın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Adımlar Dergisi sitesinden daha fazla şey keşfedin

Okumaya devam etmek ve tüm arşive erişim kazanmak için hemen abone olun.

Okumaya devam et