MÜSLÜMANLARA GÖZALTILAR VE DİLSİZ ŞEYTANLAR

Türkiye Cumhuriyeti’nde “adalet” ve “hukuk” kavramının konuşulduğu onyıllardır sistemli olarak yapılagelen kat’i bir uygulama vardır: – Gazeteler, televizyonlar, Küçük Amerika Düzeni’ne, Amerika Terör Örgütü’ne karşı tavır alanlara karşı ne zaman “İslâmcı Terör” narası atsa, hükümetler, emniyet kuvvetlerine operasyon emri verir ve masum olmasına bakılmadan Müslümanların evleri uzun namlulu silahlarla basılarak, insanlar gözaltına alınır. Bu gözaltına alınmaların neticesini bir yüzdeye vursanız, %1’inin dahi tutuklanmadığını görürsünüz. Peki o şirret medyada, gözaltına alınan %99’un evlerinin basılmasındaki adalet ve hukuksuzluğu söz konusu edip, soran var mı? Elbette yok! Hükümetin “yandaş”ında da, güya karşısında duran sahte “düşman”ında da, ortak olan İslâm’a ve müslümanlara düşman zehirli bir dil! Sabah, Habertürk, Vatan, Hürriyet ortak başlık atmışlar: “PENDİK’TE IŞİD KAMPI KURMUŞLAR!” “Amerika’nın Sesi” internet sitesi dahi bu kadar aşağılık bir şekilde hüküm verici bir dil kullanmaya cesaret edememiş ve “İstanbul’da IŞİD Operasyonu” başlığını atmış. Kraldan çok kralcılık, Yalancılık, iftira, gammazcılık, zulmü alkışlamak, bu tamamı ahlâksız medyanın müttefik oldukları İslâm Düşmanı dilin unsurları. Söylemde Müslüman görünüp, “mümin kardeşlik hukuku”na hiç esmeyen “İslâmcı medya” ve “İslâmcı Camiâ” da bu dilin “sessiz ortak”ı. Güya karşı oldukları Amerika’nın yaptığı IŞİD canavarlaştırmasına ayak uydurarak veya “paralel örgüt” paravanı etrafında sürdürülen operasyonlarla gözaltına alınan binlerce masum müslümanın hakları ile ilgili bir hassasiyet var mı? “IŞİD’i seviyorsa evleri basılsın!” “Gülen’i seviyorlarsa, evleri basılsın!” Amerika’nın Esas Düşman tayin ettiği IŞİD’e sempati duymak veya Fetullah Gülen’e sempati duymak gerçek bir hukuk anlayışı altında suç değildir ki! Hamaset edebiyatı yapmayı bırakıp, Amerika Terör Örgütü’ne karşı daha iyi mücâdele et de, sana sempati duysunlar! Asıl sorumlu olarak Siyasî İktidar mevkiînde değilmişsin gibi icraatlarını başkalarının üzerine atma kolaycılığına kalkma da, Gülen yerine seni sevsinler! Binlerce masum müslümanı, IŞİD’in Amerika’ya ve bölgedeki işbirlikçilere karşı yaptığı bir eylemi “facebook’ta beğendiği” için gözaltına aldıran ve polis eşi, savcı babası, dersanesinde öğretmen kardeşi olduğu için Gülen cemmatine mensup Müslüman hanımların adliye önlerinde Kur’ân okumalarına aşağılık bir dille saldıran, aynı “İslâmcılar”dır! Bu “İslâmcılar”, 28 Şubat’ta bile görülmemiş çapta müslümanlara karşı yapılan toplu gözaltıları, hukuksuzlukları aslında yaşamadılar!.. Bunlar, 90’larda İbdacıların evlerine yapılan hukuksuz saldırılarda da aynı dili kullanıyorlardı. “İBDA-C Terör Örgütü üyesidir kesin. Haber yapmayalım. Konuşmayalım.” “28 Şubat mağdurları”nı oynayan bu “İslâmcı tipi” aslında hiçbir zaman İslâm düşmanları tarafından bir tehlike olarak görülmemiş ve gerçekten “mağdur” edilmemişlerdir… Onun için 21 senedir zindanlarda tutulan Müslümanlar, halâ zindanlarda! Amerika ve işbirlikçi hükümetleri karşısında mücâdele veren İbdacılar ve diğer Müslümanlara karşı yapılan saldırıların, onun için hesabını sormak bir yana, mevzu dahi etmezler. Hemen üzerinde çocukların okuduğu Kur’ân Kursu bulunan Adımlar Dergisi’nin bulunduğu binâ topyekûn tahrip olur ve Ünsal Zor şehid olur… Sırf başta Salih Mirzabeyoğlu olmak üzere, 28 Şubat’ın gayrı hukukî uygulamalarıyla tutuklanan Müslümanların salıverilmeleri için Bolu F Tipi Cezaevi’ne gittiği gerekçesiyle Müslümanlar hakkında onyıllarca ceza istenen davalar açılır… Ve aşağıda okuyacağınız gibi, son 13 yılda onbinleri bulan hukuksuz uygulamalar olur; “İslâmcılar”, bunları Hükümetin Penceresi’nden görür ve susar! 14 yaşında çocukların 28 Şubat döneminde tutuklanmasını kendi aşağılık politikaları dahilinde, kendi “ortak mağduriyet”leri gibi pazarlayan hükümet ve çevreleri, bugün, 9 yaşındaki “muhacir”/sahipsiz müslüman çocukların silahlar altında gözaltına alınmasını dile getirmezler! Susan, Dilsiz Şeytandır! Aşağıda, bugün söz konusu İşgâlci medyanın (Sahte İslâmcısı-Sahte Düşmanı) başlıklarına konu olan haber üzerine Adalet Platformu’nun kamuoyuna yaptığı açıklamayı sizlerle paylaşıyoruz. Son bir not olarak kaydetmek gerekir ki, söz konusu hukuksuzlukları dert edinen Adalet Platformu’ndan Adem Çevik bey’den öğrendiğimize göre GÖZALTINA ALINAN ÇOCUKLARIN TAMAMI SERBEST BIRAKILMIŞTIR!!! Hükümet ve çevrelerinin “muhacir kardeşlerimiz” edebiyatı yaparken, kardeşlerimiz ve evlâtlarına revâ gördükleri muameleye lânet! ADIMLAR Dergisi ADALET Platformu’nun açıklaması: TÜRKİSTANLI ÇOCUKLARA TERÖRİST MUAMELESİ Türkistanl mülteci çocuklar terör suçlamasıyla gözaltına alındı. Dün gece İstanbul’da 17 faklı adrese yapılan operasyonunda, mülteci çocukların eğitim ve öğretim gördüğü bir derneğe baskın düzenlendi. Baskında, Muhacir Mülteci okulunda kalan çocuklar gözaltına alındılar. Türkiye’de 25 Temmuz’da başlayan IŞİD operasyonları hâlen devam ediyor. Bu operasyonlarda binlerce kişi IŞİD üyesi olduğu gerekçesi ile gözaltına alındı. Ancak bu kişilerden çok azı tutuklandı. Gözaltına alınanların çoğunluğunu IŞİD ile hiç bir ilişkisi olmayan kişiler oluşturuyor. IŞİD üyesi olduğu iddiasıyla tutuklanan isimler arasında IŞİD karşıtı duruşu ile tanınan kişilerin de olduğu ifâde ediliyor. Son olarak dün gece (18 Ekim 2015) Pendik’te “IŞİD operasyonu” düzenlendi. Eş zamanlı baskın düzenlenen mekânlardan 3 tanesini Pendik’te yaşayan Türkistanlı mültecilere ait okullar oluşturuyor. IŞİD ile bağlantısı bulunmayan okullarda çoğunluğu 18 yaşının altında olan mülteci çocuklar Kur’an ezberi yapıyor ve İslâmî ilimler tahsil ediyorlardı. Baskında gözaltına alınan 30’a yakın çocuk, Pendik ve Maltepe’de bulunan karakollara götürüldüler. Uluslararası Adalet Platformu Başkanı Âdem Çevik olayla alakalı, “Türkistanlı çocuklara terörist muamelesi yapılmasını doğru bulmuyoruz. Bizim yakından ilgilendiğimiz muhacir çocukların eğitim aldığı bu mekânlar; dün gece kapısı kırılarak özel harekât polisleri tarafından basıldı. Basılan bu 3 muhacir okuluna daha önce polisler defalarca gelmişler ve kendi gözleriyle bizzat görmüşlerdi buralarda çocukların eğitim aldığını.” Dün, önder şurasına katılan Millî Eğitim müsteşarına muhacirlerin eğitim problemini anlatan Türkistan Birliği Başkanı Âdem Çevik “bugün de Önder şurasına katılacak Başbakan Davutoğlu’na çocukların serbest bırakılması ve Türkistanlı muhacirlerin problemlerinin başta ikâmet meselesi olmak üzere çözülmesi konusunu görüşmeye çalışacağız” ifâdelerini kullandı. Muhacirler Platformu sözcüsü Muhammed Ali Akman ise, “Nasıl bir ülkede yaşıyoruz ki 9 yaşında çocuklar IŞİD üyesi olmak suçundan gözaltına alınıyor. Hiç bir suçu olmayan bu çocuklar bir ân önce serbest bırakılmalı. Eğer gözaltı süreleri bugün sona ermezse yarın tüm duyarlı Müslümanlar ile çocukların tutulduğu karakolun önünde toplanarak basın açıklaması yapacağız.” açıklamasında bulundu. Hükümetin uzun yıllardır çözemediği mülteci politikaları yüzünden binlerce Türkistanlı mülteci aile Türkiye’de kaçak olarak yaşamaktalar. Oturum izinleri olmadığı için bu mülteci ailelerin çocukları, Türkiye’de resmi okullara alınmıyorlar. Mülteci aileler de bulundukları bölgelerde Türkiye vatandaşlarının da desteğiyle eğitim mekânları açarak çocuklarının eğitimlerini sağlamaya çalışıyorlar. Dün gece Pendik’te IŞİD operasyonundan gözaltına alınan çoğunluğu Özbekistanlı mülteci çocuklardan bazıları: – Musab (14 yaşında) – İsmail (12 yaşında) – Musa (9 yaşında) – Abdulaziz (15 yaşında) – Abdullah (22 yaşında) – Abdulhalik (12 yaşında) – Abdurahman (19 yaşında) – Abdurahman (14 yaşında) – Ali (17 yaşında) – Asliddin (16 yaşında) – Ayatullah (22 yaşında) – İlyas (22 yaşında) – Usameddin (17 yaşında) – Fazliddin (17 yaşında) – Osman (22 yaşında) – Muhammad Ali (16 yaşında) – Hüseyin (20 yaşında)

AHMET DAVUTOĞLU “ÇOK CİDDİ”… PYD’Yİ VURURMUŞ!

Davutoğlu, dün gazetelerin Ankara temsilcileriyle yaptığı kahvaltıda bazı açıklamalar yapmış. Yaptığı açıklamalar gazete ve internet sitelerinde şu başlıklarla verildi: – “Davutoğlu ABD’ye Rest Çekti: PYD’yi Vururuz!” – “Başbakan’dan çok sert açıklama: Onları da vururuz” Söz konusu çaylı-simitli Tarihî Kahvaltılı Toplantı’da “ABD nezdinde gerekli diplomatik girişimler yapılacak, bunu hiçbir şekilde kabul etmediğimiz bildirilecek.” şeklinde konuşan “Başbakan” Davutoğlu, inanılması güç bir “basiret” örneği göstererek şu tarihî tesbiti yaptı: “Şu anda PYD’ye verilen yardımın PKK’ya gitmeyeceği konusunda hiç kimse bize inandırıcı bir gerekçe söyleyemez.” Vatanımızın menfaatlerini ilgilendiren hususlarda Dışişleri Bakanlığı ve Başbakanlığı görevleri boyunca son derece “mülayim” duran Davutoğlu, cümlelerinin devamında kimilerine ümit vaad eden şu açıklamaları yaptı: “Kuzey Irak’ta, Türkiye’de kullanıldığını tespit edersek PKK’ya yaptığımız müdahaleyi yapar, bulunduğu yerde silahları yok ederiz. Bunu hem ABD’ye, hem Rusya’ya ilettik. Yaklaşımımız 23 Temmuz gecesi DEAŞ ve PKK mevzilerine yaptığımız operasyonlarda kendini göstermiştir.” Davutoğlu’nun bu sözlerinin hemen ardından, sıcağı sıcağına AKP’nin Stratejik Müttefiki ABD’den cevap geldi: – PYD’ye desteğimizi sürdüreceğiz! Çaylı-simitli Tarihî Kahvaltılı Toplantı’da sarf edilen bu sözler üzerine atılan manşetleri tekrar hatırlatalım: – “Davutoğlu ABD’ye Rest Çekti: PYD’yi Vururuz!” – “Başbakan’dan çok sert açıklama: Onları da vururuz” Bu şekilde manşet atan gazete ve internet sitelerinin kendi arşivlerinden vereceğimiz aşağıdaki haberleri sanki hiç yayınlamamışlar gibi yapıp, insanımızı “aptal” yerine koyma davranışları bir yana, Davutoğlu’nun bu açıklamalarındaki pişkinliğine dikkatinizi çekmek istiyoruz. Kronolojik olarak bunların sadece bir kısmını sıralayalım: – 25 Temmuz 2013… Türkiye sınırına PYD-PKK bayrağı asan PYD Elebaşı Salih Müslim Türkiye’de kırmızı halılarla ağırlandı… Havalimanında aprona yanaşan özel bir araca bindirilerek bilinmeyen bir adrese götürülen PYD liderinin 2 gün İstanbul’da kaldıktan sonra Paris’e geçeceği öğrenildi… Söz konusu hadise medyada “Mit Salih Müslim’i çok sert uyardı!” şeklinde pazarlanırken, Salih Müslim ziyaretin ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Kürdistan’ı Türkiye ile birlikte kuracağız, Türk yetkililer bana çok iyi davrandı, Dışişleri yetkilileriyle daha öncede görüşmüştüm, hedeflerimizden asla sapmayacağız” – 05 Ekim 2014… AKP adına Davutoğlu ve HDPKK adına Demirtaş’ın sürdürdüğü “PYD görüşmeleri” dolayısıyla Ankara’ya davet edilen Salih Müslim, gizli tutulan görüşmelerinin ardından ayrıldı. – 9 Ekim 2014… AKP’nin Kürtçü Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay, “Uluslararası çerçevede şu anda IŞİD Türkiye’nin de belasıdır. Türkiye’nin de düşmanıdır.” diyerek, 6-7 Ekim hadiselerinin, “Türkiye’de halkın Kobani’ye karşı duyarlılığını Kobani’de yaşanmakta olan insani dramı daha fazla yansıtmıyor olduğunu” ifâde etti. “Kobani’ye doğru düzgün yardım eden tek ülke Türkiye’dir.Başka bir ülke yok.” Diyen Aktay, “Kobani’nin de sığınabileceği başka bir yer yok ve Türkiye’de bu yardımı esirgiyor değildir. Eğer Türkiye’nin savaşması da isteniyorsa Türkiye henüz savaş kararı vermiş değildir. Bu bir topyekun alınacak karardır.” dedi… Aktay, sözlerinin devamında şunları söyledi: “Bu arada bir müjde vermek isterim; neticede Türkiye’nin de içinde yer aldığı bir koolisyonun yaptığı saldırılar neticesinde IŞİD Kobani’den çekilmiş bulunuyor, Kobani’de şu anda bir IŞİD tehlikesi bulunmamaktadır. Bu olaylar eğer illaki böyle amaca muvafık ise amacına ulaşmıştır. Bunu da herkese bildirmek gerekiyor.” Hatırlanacağı gibi katıldığı bir televizyon programında “Türk diye bir ırk yok!” diyen Aktay, aynı sözü partisinin bir toplantısında da tekrar etmişti. – 11 Ekim 2014… Şanlıurfa “Vali”si İzzettin Küçük: “Kobani’ye her ay 120, toplamda da 802 TIR gıda ve yardım malzemesi yaptık”. Ayrıca aynı “vali”, “TIR’la yapılan yardımlara ek olarak 415 yaralıyı (PKK/PYD’li) da Türkiye’ye getirerek tedavi ettirdiklerini” açıkladı. – 12 Ekim 2014… Milliyet gazetesine konuşan Ahmet Davutoğlu: “Biz satranç oynamayı bilen insanlarız. Selahattin Demirtaş’a “Bak” dedim “Yarın bizden Kobani’ye yardım isteyemezsiniz, eğer tezkereye hayır derseniz.” Aynı gün Salih Müslim’i Türkiye’ye getiriyoruz. Bakın kaç jest arka arkaya. Bir anlamda “meşru görüyorum seni” diyoruz” – 14 Ekim 2014… “462 PYD’li Suruç Devlet Hastanesi’nde tedavi edildi. Tedavi edilenler arasında PKK’nın Diyarbakır sorumlusu Sofi kod adlı Selahattin Dilek de var.” – 22 Ekim 2014… Tayyip Erdoğan, Peşmergelerin çıkarılan Tezkere ile Ayn El Arab’a, yani Kobani’ye geçişiyle ilgili olarak, “Sayın Obama’yla yaptığımız telefon görüşmesinde kendilerine bu teklifi zaten ben yapmıştım” dedi… IŞİD’e karşı yeterince savaşılmadığını dile getiren Erdoğan, şunları da söyledi: “C-130’lardan attıkları o silahlar belki bir kısmı PYD’nin eline geçti ama bir kısmı da IŞİD’in eline geçti. Adamlar (IŞİD’i kastediyor) günlerdir kendi sitelerinden yayınlarını yapıyorlar. Bütün o sandıkların hepsini açarak gösteriyorlar. Şimdi kime burada nasıl destek verildiği açık net ortaya çıkıyor. Bir kısmı onların eline gitti demek doğru bir şey mi? Böyle bir yorum olamaz. Çok daha akılcı ve netice alıcı yol varken böyle biz dostlar alışverişte görsün mantığıyla böyle bir hareket yapılamaz.” – 23 Ekim 2014… AKP Hükümeti, meclis’ten çıkardığı tezkereyi esas alarak, Ayn-el Arab’ta (Kobani) mağlubiyet yaşayan PYD’ye yardım etmeleri için, Irak’ın Kuzeyi’nde yuvalanan Peşmerge’nin topraklarımızdan geçirerek, bir başka komşu ülke olan Suriye’ye geçmelerini sağladı. – 24 Ekim 2014… PYD elebaşı Salih Müslim “CNN Türk” ekranlarında Şirin Payzın’a konuştu. ‘Kaç Peşmerge talebiniz var?’ sorusuna “Sayı olarak zaten ne kadar isterseniz Peşmerge gönderebiliriz dendi.” Cevabını veren Müslim, Tayyip Erdoğan’ın “Bizim için PKK da PYD de birdir” sözlerine şaşırdığını belirterek şunları ifâde etti: “Evinin içinde görüşüyoruz. En büyük yetkililerle. İkinci gün arkamızdan bunlar da teröristtir falan. Sayın Erdoğan da biliyor. Diğer yetkililer de biliyor. Biz hiçbir zaman ne terörist olmadık. IŞİD ile en fazla savaşan biziz. Kendisi bir açıklık getirsin. Ne kadar bizi destekliyor… Duruşuna bir açıklık getirsin” diye konuştu. – 5 Kasım 2014… Suruç “Kaymakam”ı Abdullah Çiftçi: “Savaşın başladığı günden bu yana savaşta yaralanan 974 YPG’li Türkiye’ye getirilerek tedavi edildi.” – 19 Kasım 2014… Fikret Bila’ya röportaj veren Davutoğlu, zor durumda kalan PYD’nin düşmanı olan IŞİD’a karşı aldıkları tavrı dile getirerek, “7000 IŞİD militanını engelledik” dedi. – 25 Ocak 2015… “Başbakan” Ahmet Davutoğlu Diyarbakır İl Kongre salonunda partidaşlarının Kürtçe olarak açtıkları “Çözümün kalbi Diyarbakır’a hoşgeldiniz” pankartının altında şunları söyledi: “KOBANİ’YE BURADAN SELAM OLSUN! KOBANİ’DEKİ KARDEŞLERİMİN ALNINDAN ÖPÜYORUM!” Konuşmasında “Kobani bize tarihin emanetidir” diyen Davutoğlu’nun, ezelden beri Ayn-el Arab olan Arab şehrin adını “tarihin emaneti” olarak “Kobani” diye isimlendirmesi ve “Kürt şehri” olarak ilan etmesi dikkat çekti. – 29 Temmuz 2015… Olağanüstü toplanan TBMM Genel Kurulu’nda konuşan AKP Grup Başkanvekili Ahmet Aydın: “Kobani düşmediyse Türkiye sınırları açtığı için düşmedi!” – 7 Mayıs 2015… Ahmet Davutoğlu: “KOBANİ’DE DÖKÜLEN KÜRT KANI, BENİM KANIM!” – 7 Mayıs 2015… Kobani’de PKK’ya desteğe giden “3. Peşmerge Birliği komutanı” Muslih Zebari: AKP Hükümeti Kobani’de savaşan peşmerge gruplarına 630 bin dolar değerinde 4 kamyon silah ve mühimmat yardımı yaptı! – 10 Mayıs 2015… Çapulcu Mesud Barzani “Türkiye’nin yardımı olmasaydı Kobani’nin alınması mümkün olmazdı.” – 13 Mayıs 2015… Genelkurmay İstihbarat eski Daire Başkanı İsmail Hakkı Pekin: “MİT, Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan emekli olan bazı askerlerden oluşan operasyonel birim kurdu. Bu birim, Suriye’de PYD saflarında paralı asker olarak IŞİD’e karşı savaşıyor.” – 13 Mayıs 2015… Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz: “Gerek Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) gerek peşmerge, her ikisini de öneren Türkiye olmuştur. Türkiye olmasaydı hiç şüpheniz olmasın Kobani düşerdi.” – 14 Mayıs 2015… “Cumhurbaşkanı” Tayyip Erdoğan, “Gerek ÖSO’nun gerek Peşmerge’nin Kobani’ye girmesine biz müsaade ettik. Ey HDP sen kimsin ya! Çünkü Kobani’de DAEŞ’e gerekli dersin verilmesi gerekiyordu!” dedi. – 20 Haziran 2015… PYD elebaşı Salih Müslim, İstanbul aktarmalı olarak Ankara’ya geldi. Kırmızı halılarla karşılanarak AKP Hükümeti yetkilileri ile görüşen Müslim, “Türkiye’nin lojistik koridorunu kapatması durumunda PYD’nin ciddi sıkıntılar yaşayabileceği” ifade etti ve destek sözü aldı. Türkiye’de bütün imkânlar önüne serilen Müslim, ayrıca Batılı ve Kürtçü haber kanallarına röportajlar verdi. – 19 Ağustos 2015… Davutoğlu’nun destek mesajlarına ve 1,5 yıldır fiîli takviyelerine rağmen PYD/PKK elebaşı Salih Müslim, “Türkmenlere takviye yaptığı” iddiasıyla şunları söyledi: “Türkiye bunları neden getirmiş nereden takviye etmiş. Tabii biz bunun cevabını biliyoruz, bunun için de açıkça ifade ettik, eğer Türkiye bizimle bir savaşa girmek istemiyorsa bunları çeksin, dedik. Türkiye’ye bağlı bir gücün orada bulunmasını işgal sayarız. Nasıl ki işgalci güçlere ve DAİŞ’a karşı savaştıysak onlara karşı da öyle savaşacağız!” – 29 Eylül 2015… ABD’de bulunan Davutoğlu, Barzani’nin haber sitesi Rudaw’a konuştu: PYD, muhalefete destek olursa, her türlü kazanımlarını (Kürtçü Koridor) destekleriz!” – 14 Ekim 2015… Davutoğlu: “PYD’yi vururuz.” – 15 Ekim 2015… ABD Sözcüsü: “PYD’yi desteklemeye devam edeceğiz.” – Ve bugün… 15 Ekim 2015… Amerika’nın “Arap işbirlikçilerimize verdik” dediği 50 ton silahların akıbeti belli oldu. PYD Elebaşı Salih Müslüm: 50 Tonluk silah yardımını teslim aldık. Dikkatinizi çekeriz: Bu haberleri Hükümeti destekleyen yayınlardan derledik… Genel Yayın Yönetmenimiz Ali Osman Zor’un senelerdir söylediği gibi; “Tarihte insan zekâsına bu kadar hakaret edildiği bir dönem daha yoktur.” İnsanımıza “aptal” muamelesi yapılırcasına, onbilerce silah, tonlarca gıda, hastane, yurtdışından ve içeriden gelen her Kürtçü’yü sınırdan Ayn-el Arab’a (Kobani) yardıma gönderme, kırmızı halılarla karşılama ve yurdışına çıkışlarını sağlama, “düşman IŞİD”a göz açtırmayıp sürekli operasyonlar yapma ve saire şeklinde resmi açıklamalarla ortaya koydukları desteği vermemiş gibi, “PYD’yi vurmak”tan bahsetmenin ikiyüzlülüğü ortada. “PYD Türkiye sınırına sızarsa vururuz” diyen Davutoğlu, PYD-PKK-Peşmerge için Tezkere çıkartarak “sızma”yı bizzat kendilerinin başında bulunduğu hükümetin sağladığını Milletin bilmediğini mi zannediyor? “PYD Türkiye sınırına sızarsa vururuz”muş… PYD Türkiye’nin içinde zaten! “Kobani”ye yardım için, sınırın bu tarafında tüneller açıp 80 bin silah sevkiyatı yapıldığı ve Kürt Şövenistlerin büyük kısmının da AKP Hükümetinin kontrolündeki bu tünellerle giriş-çıkış yaptığı da unutulmamalı… Söz konusu silahların Amerika tarafından mı gönderildiği, yoksa bizzat Hükümet tarafından mı temin edildiği de şu ân için cevabı olmayan sorular. Tıpkı Özal’ın Irak’ı içeriden düşman işgaline açan vatan hainleri Barzani ve Talabani’ye kırmızı pasaportlar verip, sonra “kırmızı çizgi” edebiyatı yapması gibi, AKP Hükümeti de, “Süleyman Şah Türbesi’ni alıp getirince” kırmızı çizgi edebiyatını da bırakıp, şimdi, HER TÜRLÜ yardımda bulunduğu PYD-PKK’yı vuracağını iddia ediyor. “PYD’yi de vururuz”muş… Vur o zaman! Geçtiğimiz hafta “OCAK KIZIŞTI”: KÜÇÜK AMERİKA DÜZENİ – TELEGRAM DÜZENİ’NİN ÖLDÜĞÜNÜ KABUL ET VE ONA GÖRE DAVRAN! başlığı altında ifâde ettiklerimiz aynen geçerliliğini dayatmaktadır: Kandil’de terörist olanı imhâ etmek yetmez. Kuvvetlendirdiğin Barzani, samimyetsizliğini ele verir! Kandil’deki terörist, Suriye’ye gelince neden müttefik oluyor? “PYD, PKK’dır” demek de yetmez. Madem o da PKK, aynı muameleye tâbi tut! Amerika izin vermiyorsa eğer, tarihte bir eşine daha rastlanmayan bu eli kanlı Terör Örgütü’ne Allah’ın Kudret’i ve Gücü, milletin ve silahlı kuvvetlerin desteğiyle, 72 saat içerisinde İncirliği terk etmesini söyle. O zaman, Silahlı Kuvvetler ile birlikte bütün Millet’in, adetâ, İstanbul’u Fethetmeye çıkmış Fatih’in, İttihâdı İslâm Davasını kafasına koymuş Yavuz’un orduları gibi arkanda saf tutmuş bulacaksın…