HİZB-UT TAHRİR BASIN TOPLANTISI
18-30 Eylül tarihleri arasında “Hizb-ut Tahrir’e Yönelik Yargı Zulmüne Dur De” başlıklı bir kampanya başlatan Hizb-ut Tahrir gönüllüleri, kampanyayı bugün yapılan Medya Bilgilendirme Toplantısı ile başlattı. Çeşitli Sivil Toplum kurum temsilcileri yanında hukukçuların da katıldığı Basın Toplantısı’na İBDA Mimarı Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun avukatı
Hasan Ölçer bey de katıldı. Adımlar Dergisi olarak bizim de hazır bulunduğumuz bilgilendirme toplantısının başında söz alan konuşmacı başlatılan kampanyanın Türkiye’de Hizb-ut Tahrir yargılamaları ve yaşanan hukuksuzlukların kamuoyuna anlatılması gayesini güttüğünü ifâde etti. Konuşmacı, ayrıca ‘Hizb-ut Tahrir’e yönelik yargı zulmüne dur de’ başlıklığıyla yürütecekleri çalışmalar için katılımcıların ve medya mensublarının desteğini beklediklerini söyledi. Yapılan kısa bir sinevizyon gösteriminin ardından Konuşmacılardan ilki olarak söz alan Hizb-ut Tahrir Medya Ofisi Başkanı
Mahmut Kar, konuyla ilgili gayet geniş malumatlar içeren bir konuşma yaparak, “kuruluşndan beri hiçbir şiddet eylemini öngörmeyen Hizb-ut Tahrir mensuplarının Türkiye’de ‘silahlı terör örgütü üyeliği’ suçlamasıyla tutuklanmalarındaki tezad”ı ifâde etti. Konuşması sırasında Hizb-ut Tahrir davasından yargılanan müslümanların, mahkeme sürecinde yaşadıkları açık hukuk ihlâllerinden de çarpıcı misâller veren Kar, konuşmasının sonunda mevcut sistemden “adalet” beklemediklerini, sadece süregelen haksızlık ve hukusuzlukların giderilmesini istediklerini söyledi.Mahmut Kar’ın ardından konuşmacı olarak söz verilen Mustazaf Der adına Doğru Haber Gazetesi yazarı
Hasan Sabaz, müslümanlara karşı yapılan hukuksuzluklara bizzat uğradığını ifâde ederek, kendi cezaevi tecrübesinden söz etti. İnsanların sırf birbirlerini tanıdıkları gerekçesiyle veya polisin sahte delil ve tezgâhlarıyla tutuklandığını ifâde eden Sabaz, 2009 yılında yapılan İhya-Der operasyonunu misâl getirdi. Sabaz ayrıca, Hizbulah Davası’ndan tahliyelerin gerçekleştiği Ocak 2011 tarihinde Abdullah Gül’ün “kamu vicdanı zedelendi” lafının “helvadan yaptıkları putu yemek olduğunu” söyledi.
Ardından söz alan Av. Hasan Ölçer ise konuşmasına; “bizim yargı geleneğimiz, sanıkların idamına, tanıkların bilahâre dinlenmesine şeklindedir” diyerek başladı. Türkiye’de yargı mercîlerinin önce karar verip ardından bu kararlarına gerekçe uydurmak şeklinde bir usul takip ettiğini ifâde eden Ölçer, hiçbir şiddet, cebir, tehdit içermeyen bir yol izleyen Hizb-ut Tahrir bağlılarının “ama siz ileride şiddet yaparsınız” denerek niyetokuyuculukla cezaevlerine gönderildiklerini söyledi… Kendisinin de 1989 senesinden beri cezaevinde oldğunu ifâde eden Ölçer; “halâ cezaevindeyim ve hiçbir zaman da çıkmadım!” diyerek, başta Sayın Salih Mirzabeyoğlu olmak üzere, günümüzde hâlen cezaevinde tutulan birçok müvekkilini ziyaretleri vesilesiyle “hayatımız cezaevinde geçti” sözleriyle hukuksuzlukların sürekliliğine vurgu yaptı. Ayrıca İBDA-C Davalarından yargılanan bir çok müvekkilinin gördükleri işkencelere de atıfta bulunan Ölçer, dönemin işkencecilerinin, uyguladıkları işkencelere “namaz arası”, “iftar molası” verdiklerine çok defâ şahit olduğunu dile getirdi. Hukukun herkese lâzım olduğunu ve vakti gelince de olacağını gösteren günler yaşadığımızı hatırlatan Ölçer, günümüzde yürütülen bazı operasyonlarda gözaltına alınan polislerin “Hatim’in bitmesine 7 cüz kaldı” sözlerindeki tezadı hatırlattı… Av. Hasan Ölçer “Münferid olarak bu haksızlıklara karşı koymak, bu hukuksuzluklara karşı sesimizi yükseltmek kolay değil. Bu sebeble Türkiye’de kendi çaplarında bu haksızlık ve hukuksuzluklara maruz kalan mevcut yüzlerce İslâmî grup ve cemaatin bu hususta birlikte hareket etme zarureti var.” Sayın Salih Mirzabeyoğlu’nun 22 Temmuz’da tahliyesine kadar geçen süre boyunca başlatılan ve yürütülen geniş kapsamlı kampanyaya atıf yapan Ölçer, sözlerine şöyle devam etti: “Bu çerçevedeki bütün çalışmaların ortak bir havuzda toplanması gerektiğine inanıyorum. Herhangi bir ayırım yapılmaksızın, nihaî hedeflerinde ihtilâfımızın olmadığı İslâmî grupların mutlaka bir çatı altında ve özellikle Yargı zulümleri ve hukuksuzluklara karşı mücadele anlamında ortak mücadele edilmesi gerektiğine can-ı gönülden inanıyorum.” dedi. Bu çerçevede bir çalışma yürütüldüğünü ve pek yakında kamuoyuyla paylaşılacağını ifâde eden Ölçer, teşekkür ederek konuşmasını nihayetlendirdi. İmkân-Der Başkanı
Murat Özer ise konuşmasında Hizb-ut Tahrir’in geçirdiği tarihi aşamaları kısaca söz konusu ettikten sonra, bu cemaatin şiddet içeren hiçbir eylem gerçekleştirmediğine vurgu yaparak, yaşanan hukuksuzlukların hiçbir kanuni karşılığı olmadığını fâde etti. Yasaların İlâhî emirleri referans almadığını, bilakis insan ürünü ve değiştirilebilir olduğunu söyleyerek, acil yasa değişikliği taleplerini gündeme getirdi. Sonrasında söz alan
Av. Necip Kibar, “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’nin hukuksuzluklar tarihidir ve karanlık geçmişi olan bir devlettir” Bu tarihin bir yansıması hâlinde günümüzde cezaevlerinde bulunan müslüman mahkûmların durumundan bahseden Kibar, müslüman mahkûmların aldıkları cezaların ve yargılama sürecinin hukusuzluğuna değindi. Özellikle 90’ların başında artık hükümsüz bırakılan TCK 135-a maddesinde söz konusu edilen “işkenceyle alınan ifâde, delil olamaz” hükmünü hatırlatan Av. Necip Kibar, işkence ile alınan ifâdelerle ceza verilen müslüman mahkûmların halâ cezaevinde bulunuşunu hatırlattı. Mazlum-Der avukatlarından ve cezaevi komisyonunda görev alan
Av. Kaya Kartal ise bu konu ile ilgili yürüttükleri faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Cezaevindeki müslüman mahkûmların bir çoğu ile görüştüğünü ve dosyalarına vakıf olduğunu dile getiren Kartal, hukuksuzlukların çeşitli cephelerinden misâller ortaya koydu. Türkiye genelinde geçtiğimiz ay itibariyle 506 müslüman mahkûmun olduğunu söyleyen Kartal, bu sayının 350’sinden fazlasının müebbet cezasıyla cezalandırıldığını ifâde etti. Konuşmasında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın “bu yasa adamı dağa çıkarır” sözünü hatırlatan Kartal, söz sahiplerini sözlerinin gereğini yapmaya davet etti. Sonrasında söz alan
Mehmet Şahin, henüz bir ay önce tahliye olduğunu ve toplamda 10 yılı aşkın bir süre cezaevinde yattığını, dolayısıyla bir çok hukuksuzluğa şahid olduğunu söyleyerek sözlerine başladı… İstiklâl Mahkemeleri’nden 28 Şubat dönemine tarihi bir zulüm tablosu çizen Şahin, son dönemde dikkat çeken Sivas, İBDA-C, Hizbullah, Tevhid-Selâm, İslâmi Hareket, Hizb-ut Tahrir davalarını mevzu etti. Hükümetin yürüttüğü “çözüm” sürecinin, müslüman mahkûmlar hakkında bir çözümü de getirmesi gerektiğini ifâde etti. Sayın Av. Hasan Ölçer’in “birlikte hareket etme” önerisine tekrar eden Şahin, bunda ısrar edilmesi ve projelendirilmesini, bunun bir ân önce gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. İstanbul Düşünce Enstitüsü Genel Başkanı sıfatıyla söz verilen
Mustafa Şatıroğlu konuşmasında Hizb-ut Tahrir hakkında tarihi bilgileri mevzu ettikten sonra, Anayasa çalışmalarının öneminden bahsetti. Hilâfet kurumunun bir sempozyum ile gündeme getirilmesi gerektiğini dilegetiren Şatıroğlu, birlik ve beraberlik vurgusu yaptı. Son olarak söz alan konuşmacı ise Mazlum-Der İstanbul Şube Başkanı
Cüneyt Sarıyaşar‘dı. Sarıyaşar, 28 Şubat yargılamalarının kayıtsız şartsız iptal edilmesi gerektiğini ifâde eden konuşması boyunca, ortak hareket etme alt yapısına dair düşüncelerini aktardı.
Toplantının ardından birlikte çekilen fotoğrafların ardından Av. Hasan Ölçer, programın yayınlandığı bir programa canlı yayın konuğu oldu.