“ÜLKEMİZİN SONU GELDİ!”

“ÜLKEMİZİN SONU GELDİ!”

Dört beş yaşındaki oğlum kendince bir tekerleme tutturmuş gidiyor. Kelimeler ağzında yuvarlandığından pek bir şey anlamıyorum önce. Dikkat de etmiyorum… Bir ara bilgisayardan başımı kaldırdığımda “ülke” gibi bir kelime dikkatimi çekiyor. Dinlemeye başlıyorum, “ülkemizin sonu geldi!” gibi bir şey. Hayret, nereden çıktı şimdi bu? Biziim evde “ülke” kelimesi pek kullanılan bir şey de değil üstelik. Doğru mu anlıyorum acaba? “Oğlum, hadi gel buraya, bana da söylesene o tekerlemeyi!” Yanıma geliyor ve doğru duyduğumu tasdik edercesine, neşeli bir şekilde tekerlemesini tekrarlıyor:

“Ülkemizin sonu geldi, ülkemizin sonu geldi!”

Allah, Allah!

Bu çocuk nerden, kimden öğrendi? Kimlerden duydu da “ülkemizin sonu geldi!” diye tutturmuş bir tekerleme de gidiyor? Bizim ağzımızdan böyle bir ifade çıkmadığına göre, daha beş yaşındaki bir çocuk nasıl oluyor da böyle bir cümle kurabiliyor?

Gaiplerden sıcağı sıcağına bir haber olmasın sakın?

Malûm, “çocuktan al haberi!” demişler.

Neyse, ben internetin başında günün haberlerini okumaya devam ediyorum.

Okullar açıldı ve eğitim sisteminde yapılan değişiklikler herkesi rahatsız etmiş durumda.

PKK ise Kürtçe eğitim istiyor ve kendine okullar açmış. Polisle halk karşı karşıya geliyor. Okullar yakılıyor.

HSYK seçimleri ne olacak? HSYK kimin elinde kalırsa kalsın, adalet sistemindeki yanlışlık çözülmüş olmayacak. Sadece taraflardan biri üstün gelmiş olacak.

İçerideki temel mesele: AKP bu milleti bir şeye inandıramadı. Oysa Üstad, bu milleti bir şeye inandırmaktan bahseder. AKP ise toplumun bir kesimini, diğerine düşmanlık üzerinden kendisine taraftar yaptı, o da şimdilik. Bu taraftarlık da bir inanç temelinde olmaktan öte, menfaat zemininde tahakkuk ediyor. O sebeple iktisadi kırılganlık çok mühim. O sebeple Amerikan Merkez Bankasının piyasaya vereceği paranın miktarı, AKP iktidarının istikbalini belirleyecek derecede mühim. Erdoğan, kredi derecelendirme kuruluşlarına atıp tutarken, Bakan Mehmet Şimşek, AKP iktidarının borç bulmak zorunda olduğunu ve borç verenlerin de kredi derecelendirme kurumlarını ciddiye aldığını söylüyor. Yani Erdoğan’ın bağırıp-çağırması boşuna… Ancak içeride gaz almaya ve o gazı alınmışların da, “Bak bizim Reis yine Batı’ya nasıl çaktı!” diyerek kendi kendilerini tatmin etmelerine yarar. Diğer yandan Erdoğan’ın, TÜSİAD’ın toplantısına katılacak olması da, Erdoğan’la 3000 aile arasındaki ilişkilerin mahiyetini bir kez daha gözer önüne serecek olması bakımından mühim. “Faiz bir dünya gerçeğidir!” diyen Erdoğan’la 3000 aile arasında hiçbir zaman ideolojik bir ayrılık olmadı. Aralarındaki çatışma ve sürtüşmeler, her ailede görülecek cinsten. Erdoğan, kendi yandaşlarına 3000 aile arasında yer açmaya çalışırken yaşanan itiş kakışlar, millete, AKP’nin bunlara kafa tutması şeklinde sunuluyordu, o kadar.

Bunun yanında Davutoğlu, AB sürecine hız vermekten bahsediyor. Bu bahsin, iç ekonomik düzen ve bunun siyaseten dışa bağı oluşumuzla alakası ile ilgili tarafı var.

Amerika, IŞİD’e karşı müttefiklerinin savaşacağını, kendilerinin karadan asker sokmayacağını ilân etti ki o zaman cevabı verilmesi gereken soru şu: Amerikan askerinin canı can ama kimlerin canı patlıcan yerine konacak? “Alavere, dalavere, gariban Memet nöbete!”

Kerry, kendi parlamentolarında, AKP iktidarının IŞİD’e karşı savaşta ABD’ye destekte gönülsüz olmadığını, sadece zahirde bazı şeyleri açıkça ilân edemediğini, bunun da IŞİD’in elindeki Türk rehinelerden kaynaklandığını, bu konuların detaylarının gizli bir toplantıda ele alınması durumunda AKP’nin gerçek durumunu ve ABD’ye vereceği destek hakkında alınan sözleri açıklayabileceğini söylüyor.

Sonrasında, Demirtaş, IŞİD’e karşı savaşmak için ABD’den yardım istiyor. Pozisyonlar gayet net.

Emperyalizm ve işbirlikçilerinin hatırasında ise 1991 senesindeki Cuma eylemleri var. O zaman da iktidarda Erdoğan’ın varislik ilân ettiği Özal olduğu halde, İBDA’nın doğru tavrı, kitleleri mobilize etmedeki yeteneğini ortaya koymasıyla Irak’a savaşmaya katılmaktan vazgeçmek zorunda kalan emperyalizm ve işbirlikçilerini hatıraları gayet canlı. Öyle bir zorunluluk ki, bütün hesaplar Saddam’a karşı Kuzeyden, Türkiye üzerinden de açılacak bir cephe üzerine yapılmışken, bu cephenin Türkiye’de yaşanan başını İBDA’nın çektiği ihtilâl havasına istinaden açılamamış olması saikiyle Amerika tek yönde savaşmak zorunda kamış ve nihayetinde Bağdat’a giremeyerek savaş on yıl ertelenmişti. Bu on yıllık erteleme, dünya üzerindeki bütün hesapları alt-üst eden bu durum olarak, Türkiye’de halkın Özal iktidarına rağmen savaşa karşı duruşu ve bunu da İBDA önderliğinde gerçekleştirilen Cuma gösterileriyle ortaya koyması ile gerçekleşmişti.

Bu arada unutulmaması gereken Rusya ile Batı’nın yeniden soğuk savaş iklimine girmiş olması ile İskoçya’nın bağımsızlık hamlesi. İskoçya’nın bağımsızlığı, Batı düzeninde bütün taşları yerinden oynatacak derecede sarsıntılara sebep olabilir deniyor. Çin, Avrupa’ya İskoçya üzerinden sarkmakta… Avrupa’da çıkartılan petrolün yüzde atmışı İskoçya’ya ait…

Amerika dünyada sözünü dinletmeye çalışıyor, başaramıyor. Kendi iç sorunları da cabası.

AB, çatırdıyor.

İsrail, direniş karşısında ne yapacağını pek bilemez bir halde.

İşte bütün bu tablo içerisinde AKP iktidarı, kendi koltuğunu korumanın derdine düşmüş, Fetullahçılarla iktidar savaşında kıyasıya bir savaş veriyor. Bank Asya bu savaşta bu dönem eksene oturdu. Batması veya batmaması, artık iş bu noktaya geldikten sonra, ihtilâlci hareketlerin işine yarar. Batarsa, iktisadi dengeler üzerinden sistem zayıflayacak; batmazsa, siyasî dengeler, AKP’nin üzerinden yine sistem zayıflayacak. Zayıflayacak değil, belki de tepetaklak gidişi öyle bir hızlandıracak, müthiş bir katalizör görevi görecek.

Bütün bu tablonun sürdürülemez bir durum olduğu bedahet. Mesele, “her şey yerli yerinde ama ihtilâlci şuur nerde” ve ihtilâlci örgüt süreci yönetebilir mi? O cevap da bizde saklı. Tarihte görüldüğü üzere, yanlış hesap İBDA’dan döner!

Çocuk haklı, yukarıdaki tabloya bakılacak olursa, ülkenin bu mânâda sonunun geldiği gözüküyor. Üstad’ın, “belânın son püskülü” diye tesmiye ettiği Demirel’in yapamayacağını yaparak, belânın süresini uzatan AKP, son püskül olma keyfiyetini de üzerine almıştı.

Sonunuz geldi, “ÇOCUK” öyle diyor.

Baki Aytemiz

ADIMLAR

One thought on ““ÜLKEMİZİN SONU GELDİ!”

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: