‘ABD, AFGANİSTAN’DA ASKERİ OLARAK YENİLMİŞTİR’
Evrensel gazetesi sosyolog James Petras ile Uruguay’da yayın yapan bir radyonun yaptığı röportajı yayınladı. Dikkat çekici bulduğumuz bu röportajı siz okuyucularımızla paylaşıyoruz.
Sosyolog James Petras, Uruguay’da yayın yapan Radyo Centenario’dan Efraín Chury Iribarne’ye, NATO’nun Afganistan’dan çekilme duyurusu, ABD’de polislerin gösterisi ve ABD, Avrupa ve NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya’yı abluka altına almaları konusunda görüşlerini açıkladı.
Sosyolog James Petras, Uruguay’da yayın yapan Radyo Centenario’dan Efraín Chury Iribarne’ye, NATO’nun Afganistan’dan çekilme duyurusu, ABD’de polislerin gösterisi ve ABD, Avrupa ve NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya’yı abluka altına almaları konusunda görüşlerini açıkladı.
Efrain Chury Iribarne: NATO Afganistan’dan çekildiğini duyurdu. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
James Petras: Bununla ilgili elimizde birçok veri var. Birincisi özellikle büyük kentlerin dışındaki bölgelerin üçte ikisi, asilerin, -her ne kadar başka güçler de var deseler de- Taliban’ın kontrolünde. Toprak bazında ülkenin genelinin kontrolünü ele geçirmiş durumdalar.
İkincisi, Afganistan ABD’ye 2 bin 224 asker kaybına ve hem fiziksel hem de ruhsal anlamda on binlerce de yaralıya mal oldu. Ayrıca ABD bu ülkede ne istikrarlı bir hükümet oluşturabildi ne de iktidarı kontrolüne alabildi.
Üçüncüsü, tören yapılıp geri çekilme açıklaması yapılmış olmasına rağmen bu, kısmi bir çekilmedir. Geride, sözüm ona ülkenin kontrolünü elinde tutan paralı askerlere destek vermek amacıyla ülkede, ABD’den 11 bin asker ve diğer üllkelerden de 3 bin asker bırakıldı.
Bu anlamda ülkede meşruiyeti olmayan zayıf bir hükümetin varlığı söz konusu. Ülkenin büyük bir kısmının egemenliğini kaybetmiş durumdalar. Geride kalan güçlerin bu zayıf hükümeti güçlendirme şansları yok. Öte yandan ABD, Afganistan’da, 1.6 trilyon dolar harcadı. Bu, ABD’nin mevcut mali açığını büyük ölçüde etkileyen yekün. Yine 13 yıl sonuçsuz süren bu savaştan sonra ABD halkının ezici bir çoğunluğu ABD’nin Afganistan’dan bütünüyle çekilmesinden yana.
Dolayısıyla ABD siyaseti hem ülke için de kaybetmiş, hem de Afganistan’da askeri olarak yenilmiştir. Son olarak da halkın desteğini alan işgal karşıtı güçlerin her zaman kazanacağı ortaya çıkmıştır. Ulusal destek ile birlikte mücadele eden halklar, en ileri teknolojiye sahip tüm orduları yıkmaya muktedir olup hiç uçakları olmasa bile kazanan taraf olacaklardır.
Yeni yılda ABD, Avrupa ve NATO’nun Ukrayna üzerinden Rusya’yı kuşatmaları konusunda öngürüleriniz nedir?
Rusya, ABD’nin gerçekte mevcut hükümeti devirip kendi politikalarını güden bir hükümet kurmak istediğini dikkate almaya başladı; AB’nin bağımsız politikalar geliştirmekteki yetersizliğini gördükten sonra da Rusya, Çin ve Türkiye ile ilişkiye geçti; Hindistan ve Latin Amerika ile ilişkilerini genişletme arayışına girdi. Bir başka deyişle bir yandan ekonomik ilişkilerini çeşitlendiriyor ve bir yandan da Avrupa ile göreceli ilişkiler oluşturmaya çalışıyor. Çünkü en azından Almanya’da ciddi oranda bir sanayici grubu Rusya’ya uygulanan yaptırımların sonlandırılması görüşünde.
Yoğun baskı altında bulunan Rusya, 2015 yılında ekonomide bir durgunluk yaşayabilir; ancak bundan kaçınmak için bu ülke oligarşinin elindeki bazı önemli şirketleri kontrol altına almak dahil politikasında değişiklik yapıyor. Öte yandan ülkede, şartlı teslim olmaktan yana olan ve oligarşinin politikalarına inanan nüfuzlu politikacı ve danışmanlar hâlâ varlığını koruyor. Bu, Rusya’nın yumuşak karnı. Rusya’da nüfuzlu kesim arasında tek tip bir politika yok. Bir kısmı –‘90’ların eski politikasından gelen- şartlı olarak ABD’ye teslim olunmasından yana; bir kısmı hükümetin, temel sanayi dallarının kontrolünü ele almasını ve rolünün güçlenmesini istiyor.
Vladimir Putin bu çeşitli eğilimler arasında, daha devletçi olan ve daha liberal olanlar arasında bir denge kurmaya çalışıyor. Ayrıca bir yanda yeni ilişkiler oluştururken bir yandan da Ukrayna ve Avrupa ile görüşmeler yapma çabasında.
Dolayısıyla Rusya karmaşık ve çatışmalı bir politika içinde; ancak Putin şu anda yüzde 80 desteğe sahip olduğu için ABD’nin de hükümeti devirme olasılığı yok. Büyük tehlike, Polonya, Litvanya ve Estonya gibi son derece Rusya karşıtı olan ülkelerin ordularıdır. Herhangi bir anda askeri bir çatışmaya yol açabilecek bir olay kışkırtıldığında bu ülkeler tehlike oluşturabilir.
Özetle Rusya’nın kuşatmadan kaçmak amaçlı yaptığı olumlu çabaları var. Ayrıca Rusya’da ekonomik panaromayı değiştirecek bir iç durum söz konusu. Yine Avrupa’da farklı düşünen kesimlerin güçlenmesi ve ABD’yi Avrupa’dan tecrit etmesi olasılığı mevcut. Bu arada Almanya Başbakanı Angela Merkel ABD ile ilişkiyi kesecek gibi durmuyor.
Son olarak; AB patronu Federica Mogherini, Rusya ile çatışmaya girmenin tek çözüm olmadığı en iyi yolun diyalog oluşturulması olduğunu açıkladı.
Eklemek istediğiniz bir konu…
Evet, bildiğimiz gibi son zamanlarda ABD’de afroamerikalıların polisce katledilmesinden sonra New York’da 2 polisin öldürülmesi olayına tanık olundu. Polis ölümlerinden sonra hafta sonunda New York’da 12 bin polis seferber oldu. Bu polisler, iki polisin öldürülmesini bir bayrak olarak kullanarak esas olarak dokunulmazlık ve ayrıcalık talepli bir politik bir kampanya oluşturmaya çalıştılar.
Polis teşkilatı, seçilmiş sivil bir hükümetten bağımsız gücünü kullanarak harekete geçiyor ve teşkilatı eleştirme cesareti gösteren her türlü kesime saldırıyorsa bu büyük bir tehlikedir. Bu, ülkede oldukça güçlenen polis gücünün yaptığı büyük bir gösteriydi. New York Emniyet Müdürü William Bratton, bu çatışmanın arkasında toplumsal sorunların yattığı açıklaması yaptı. İşsizlik, yoksulluk, zengin ve yoksul arasındaki gelir uçurumundan söz etti; çatışmanın esas kaynağının bu olduğunu bildirdi. Bratton, polis teşkilatının, protesto etmekte haklı olan yoksullarla karşı karşıya kaldığı düşüncesinde. Sorunun ekonomik sistemden kaynaklandığını belirtti. Bir polis şefinden böyle bir açıklama gelmesi şaşırtıcı.
Çeviren: Hilal Ünlü / Evrensel
ADIMLAR