ÖLÜM ODASI -B YEDİ- (275) SALİH MİRZABEYOĞLU

ÖLÜM ODASI -B YEDİ- (275) SALİH MİRZABEYOĞLU

TEZ

(İSTİKBÂL İSLÂMINDIR)

 

LEVHA: 18 Haziran 1984… TERCÜMAN Gazetesi… Orada İSTİKBÂL İSLÂMINDIR isimli bir eserim tefrika edile­cek… Eskiden de böyle birşey olmuştu diye düşünüyorum… Nalân Said, güleryüzlü ve sevinçli… Bana, “Nilgün, maddî bakımdan iyi!” diyor… İyi olan ne?.. Canım ne olabi­lir?.. Tabiî ki Üstadım’ın vereceğini söylediği Takdim yazısı ve eserim… Burada maddîlik, “madde-yapı” mânâsına ve “her bakımdan” kasdında… P ve Y gibi harfler… Ablam, yukarıdaki ifâdesini harfler içinde söylüyor; şifre ve rumuz… Babam baktığı için!.. Ben, kelime yerine onu hatırlatıcı bir harfle konuş­manın ve ima etmenin doğru olup olmadığını düşünüyorum!..

 

*

 

Süryanice, FAŞAKO-Tercüman: 488: TELMİH-Lâyıkıyla keşfedip, nazara arzetmek. Bir şeyi açıkça söylemeyip, başka bir mânâ için yapılan söz arasında ima ile söyle­mek… TUHAF-Hediyeler: 488: LEGATON- Süryanice, “Mal Vasiyeti”. (Ni’me: Mal. Sanat. Marifet)… Süryanice, MUTOLO- Piyes. (Ül’ube-Piyes. Tiyatro eseri: 114: Sanç-Süryanice, “Karnını yarmak. Nefste derinleşmek”… Süryanice, Sanç-Delmek, derinleşmek: 114: Adlî-Adaletle ilgili): 488: ŞAHNO MENYONO-Süryanice, “Temsil”. (Temsil-Bir şeyin aynısı veya mislini yap­mak: 980: İstikbâl İslâmındır… Arnavutça, Kohe Ardhshame-İstikbâl. Gelecek zaman. Karşılanan: 442: Helto-Süryanice, “Tez”… Salih Mirzabeyoğlu: 1441= 442: Yarho D’iyor-Mayıs ayı… Arnavutça, Mete-Kalan: 442: TAMGA-Karaçay Malkar Lûgatı’nda, “Damga, mühür, işaret, arma”. (Derviş Muhammed-442 mührü)… MATEMO- Süryanice, “İkiz”. (Kısakürek: 1441: Salih Mirzabeyoğlu): 488: OSYUTO-Süryanice, “Tıb”. (Hadîs: İlimler ikiye ayrılır. Biri Şer’i ilimler, diğeri Tıb ilmi)… Süryanice, ŞAHYO MENYONO-Bomboş Devir. “Fırsat Devri” 488: MEHDÎ Salih Mirzabeyoğlu.

 

 

 

MAL VASİYETİ

(DERVİŞ MUHAMMED-442)

 

MAL: 71: İLLÎ-Kıpçak Lûgatı’nda “Elli” sayısı… HAMSUN-Elli: 756: NÜVİŞT-Yazılı. Rakamlı. (Kaptan Kusto Müslüman- Dünya Çapında Bir Hâdise… Be harfi, Allah’ın Lâtif ismi, Cinler mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâl’e işaret eder; Öne alınmış delil, Takdim’e)… Süryanice, FRİSTO-Halı: 756: GALBATRO KİFO-Süryanice, “Taş Tabut-Berzah Sabiti, metaneti”… NESRE-Büyük, geniş gömlek. (Şiar-İnsanın gömleği. Üstünlük veren işaret. İz, belirtici, nişan, ayırd edici iyi âdet. Üstün­lük veren alâmet. Ölüm: 571: İsfirar-Sarı olmak. Sararmak… Hazret-i İbn-i Ömer’den, Sufra denilen sarı boya ile ilgili rivayet:

“Ben, Resûlullah’ı gördüm; sakalını sufra ile boyamıştı, en sevdiği boya bu idi. Bununla elbisesini de boyadığı olurdu!”… Allah Sevgilisi’nin doğum tarihi: 571: Şer’-Şeriat… Sükn-Yolun ortası. “Orta yol”: 571: Sistem… Yakut dilinde, Orto-Orta. Merkez: 612: Derviş Muhammed… Kıpçak Lûgatı’nda, Şukur-Çukur. Derinlik: 612: Derviş Muhammed… Kamer menzillerinden Nesre: Kef harfi, Allah’ın Şekûr ismi ve Kürsî mer­tebesi ile ilgilidir!)… Süryanice, ZORUQTO SİNO-Mavi Ay: 756= 1755: DERVİŞ MUHAMMED-442 mührü. (Kıpçak dilinde, Tağ-Damga. Mühür: 1401: Şak-Kıpçak dilin­de, “Zaman”… Hicrî 1401: Milâdî 1980)… YE harfi, Allah’ın bütün mertebelerde bulu­nan RAB ismi, Birinci Sema Mertebesi, Kamer menzillerinde Kivan-Baca Delikleri ile ilgili. (Dehr’in zımnına dönen taşkınlar)… YE Harfinin En Büyük Ebcedi: 1575: D’LO HÎ UTO-Süryanice, “Hüviyeti Meçhul”. (Ben Kimim?)… İTİKAD-İnanmış. İnanmak: 1575: ŞİR’A-Şeriat. Bir ırmak veya su menbaından su içmek için girilen yol… TASAVVUF-Bâtın yolu: 1575: MÜSTEKNİH- Künhünü ve aslını araştıran… SÜKNE-Kuş sürüsü. (Tayir: Kuş. Uçmak mânâsına masdar. Çabuk yürümek… Sebt: Dilde hızlı yürü­mek): 1575: MESTABYONO-Süryanice, “Lâtif”… TAYYAR-Deniz dalgası: 2611: HUGOROYO SAFONO KUSTO-Süryanice, “Müslüman Kaptan Kusto”… DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ: 1066: GESE-Süryanice, “Mal-Bir kimsenin tasarru­funda bulunan şey”. (Varis-Mirasçı: 1706: Serv-Mal arttırmak. Suyun çok olması… Fikir Kahramanı: 76: Aktör)… NEVA-Hıfzetmek, korumak. Bir yerden bir yere nak­letmek. “Yenilik”: 1066: OSYUTO NOMUSOİT-Süryanice, “Adlî Tıb”. (İBDA-Tezi)

 

*

 

Süryanice, MFAŞKONO-Tercüman: 583: MALKUTO-Süryanice, “Haşmet”… BERÂAT-Haşmet. Metanet: 673: RÜYA TÂBİR ETMEK… DESTAR-ÇE-Destimal. “Havlu. Mendil”: 673: TECRÎS-Sağlam fikir­li etmek… SALİH İzzet Erdiş: 1673: MEHDÎ Derviş Muhammed.

 

 

 

RÜZGÂR

(DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDÎ-332)

 

LEVHA: 3 Ağustos 1989… Hava durumu veya başka bir olağanüstü hâlle ilgili… 1973 senesinde böyle olmuş… 1989’un sonu ve 1990’da yine olağanüstülük… 1991’de yumu­şama, derken 1992-1993’de son ve nihaî ola­ğanüstülük gibi birşeyler sözkonusu!..

 

*

 

RİH-Ruh. Rüzgâr, yel. Koku. Rahmet, galebe, kuvvet. Sabit. Hoş ve iyi şey. Devlet. “El içi, avuç içi. Yorulduktan sonra rahat etmek. Birinden ihsan elde etmek. Evine git­mek, dönmek. Kalbi yeniden canlandırmak. İki kişi. Sevinmek, neşelenmek. Allah’ın biri­ni belâdan kurtarması. İşi iki kişi sıra ile yap­mak. İyi veya kötü olsun mutlaka koku. Fesleğen. Merhamet. Dal. Kılıç. Meyletmek. Rızk. Çocuk”. (Çocuk hikmetini hatırlayarak, Hadîs: “Çocuk, Allah’ın rızkmdandır!”. Ana- baba vesile… Mahmud Efendi Hazretlerini ziyaretimdeki “Avuç içi titremesi”ni hatırla… Rüya: Rızk… Süryanice, Helmo-Rüyâ: 82: Qalmo-Bît. “Zirve. Şiir idraki”… Helmonoyo-Rüya gibi: 154: Mehdî Muhammed): 218= 1217: OYAR-Süryanice, “Hava”. (Rüzgârın tesiri, o mahallin ve bünyenin durumuna göre müessir olur!)…

Süryanice, ŞHOLO D’OYAR-Hava akımı. Rüzgâr. Cereyan. (Mizaç: İyimser… Ahlat-ı Erbaa’dan: Kan… Unsur: Hava… Renk: Kırmızı… Hâl: Sıvı… Tabiatı: Sıcak ve nemli… Yaş: Çocukluk… İklim: İlkbahar… Rüzgâr yönü: Güney… Burçlar: Koç, Boğa, İkizler… Vücuda tesir yeri: Baş, boyun, omuz): 571: SİSTEM-Şer’i… Süryanice, ŞFOCO D’OYAR-Hava akımı. Rüzgâr. Cereyan: 7616: DERVİŞ MUHAMMED SEMERKANDİ-332 mührü. “En büyük ebcedle”… MEŞRU-Doğru. Hak. Şeriat’ın KABUL ettiği, ona irca edilen: 616: TEREVVÎ-Tefekkür etmek, düşünmek. (Sistemli ve sistem çapında düşünmek!)

 

*

 

Süryanice, FAVKO-Hava: 101: GUSTO- Tad, zevk. “Hayat” (Kıpçak Lûgatı’ndan “Tad”lar… Tat-Şehirli. “Zuhur sahibi”: 801: Tat-Kendi lisânından başkasını bilmeyen. “Ben!”… Tat-Yabancı. “Yabansı. Yalnızlık hâli. Kaptan Kusto’yu hatırla; denizin derinlerinde hayatı kurcalayan”: 801: Mmaşhuto- Süryanice, “Muvazene”… Acem: Yabancı. Çekirdek)… Süryanice, MUZOĞO-Hava: 1065: NECİB-Soylu. Asil. Asıl. Ağacı soy­mak. (Cezl: Odun. Güzel söz. Rekâketsiz ifâde… Odun soymak: Tecrid)… Süryanice, YABLON-Hava: 97: KEBİSE-Şubat’ın 29 gün olduğu sene, 4 senede bir olur. (Sene 1992!)… İSALE-Cereyan ettirmek. Seyyal kılmak. Akıtmak, dökmek: 97: SALHA- Yıllar. Seneler… Süryanice, KABTO-Hava: 509: BİST-Ü YEK-Kürtçe, “Yirmibir”. (Rüyâ’da gelen mânâ: “21 kere yaz, şehid mi ne olursun!”… 21×21= 441: Kısakürek-Necib Fazıl… 21 defa 29 çeken Şubat Senesi: 4×21=84: 1952’den itibaren… 1950’den iti­baren sene: 86: Bedi’u-Allah’ın 99 güzel isminden biri)… Süryanice, RUHO-Flava. “Nefes”: 220: MÜSELSEL-Silsile hâlinde. Birbirine bağlı olan. Zincir halkaları gibi bir arada olan. (Derviş Muhammed: Hacegan silsilesinin 21. büyüğü)… İBRİZ-Saf altun, hâlis altun. “Kemâl sahibi”: 220: ASİF- Yevmiyeci. “Yevmiye veren”… HERCAÎ-Her yerde bulunur, kendine mahsus bir yeri olmayan. “Naslı-Hân”: 220: TAYYAR-Uçan. Uçucu. Uçma kabiliyeti olan… HABİR-Taze ve yeni şey: 220: KASES-Hidayet edici delil… Süryanice, KAHT-Hava: 515: KIYADET-Kumandanlık… HAVA-Dünyayı çeviren atmosfer. (Hava’: Boş olmak, hâli olmak. Düşmek, gerçeklenmek… Hâli: Hâl ile. Tavra âit. Şimdiki. Hâle mensub. Her yerde bulu­nan): 1012: VAKT-Î NAKŞİBEND. (Süryanice, Tartacesre-Oniki: 1267: Merkez- Bir şeyin ortası. Yol. Durum. Hâl. Suret. Bir şeyin en işlek yeri… Zerrin-Altundan yapıl­mış. Sarı: 267: Muavvezetan-Felâk ve Nas Sûreleri… Bemiye-Büyük küb. Küçük horoz: 267: Kirzim-Büyük balta. İslâma Muhatab Anlayış”… Süryanice, Trecsar-Oniki: 865: Tehniyet-Tebrik etme. Kutlama)

 

 

 

SİGARA SIRRI

(NEFS-İ LEVVAME)

 

LEVHA: 25 Mart 1999… Sadeddin Ustaosmanoğlu, “çok sigara içtiğinizi duydu­ğum zaman anlamıştım!” diyor; Mehdi oldu­ğumu anlamış. Sonra bir grub olarak resim çekilmesi sözkonusu. Ben öyle ucuzundan resme girmemek için kıyıya çekilip sandalye­de bir ayağımı uzatarak otururken, bir nevi fazla heves göstermeden resme girmiş oluyo­rum.

 

*

 

NEFS-İ LEVVAME-Nefsini kötüleme, eksiklik ve hatalarını bilme, kötülüklerini hatırlayarak insanı rahatsız eden ve kendini suçlayan vicdan duygusu. Nefsini bilen ve fenalığını hatırladıkça hayra meylettiren duygu. Kendini didikleyip çekiştiren. (Halveti tarikatine göre, kalb, “nefs-i levvame”ye tekabül eder. Esması Allah ve nuru sarıdır… Te harfi, Allah’ın “Kaabid-Kısıcı, sıkıcı” ismi, Esir mertebesi, Kamer menzillerinden Kalb’e işaret eder… Kalbin zahiri bedene ve içinde yaşadığımız âleme, bâtını ise mânâ âlemine bakar… Efkar-Pek fakir. “Nefs”: 381: Efrak-Çatal ibikli horoz… Şayi’- Duyulmuş, işitilmiş, şüyu bulmuş, herkesçe bilinmiş. Ortaklar arasında taksim olunmamış hisse. “Rüyada, Takdim yazımı sorunca Üsta­dım: Herkes biliyor lüzum yok ama, vere­yim!”: 381: Mehdî Mirzabeyoğlu… Portekiz Lûgatı’nda, Louro-Sarışın: 248: Mirza… Efkâr-Fikirler, düşünceler. Kaygılar.

Hüzünler: 1302: Mirzabeyoğlu… Kabr- Mezar: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harflerle”… İ’cazkâr-Mucizeli olmak: 302: Kaptan Kusto Müslüman-Takdim yazımın başlığı): 1272: SİGARA… Süryanice, MHAMAD MSAMCLO-Derviş Muhammed:

1272: TRECSARTO-Süryanice “Onikilik”. (Tıla-i 10 İranî: Mehdi’yi Hamil 10 Süvari… Hacegan silsilesinin, İmâm-ı Rabbani Hazretleri’nden, Esseyyid Abdülhakîm Arvasî “Üçışık”a 10 büyüğü… Onbir: On-Pir… Onbir Üstadım… Ve on iki)

 

*

 

“ÇOK SİGARA İçtiğinizi Duyduğum Zaman Anlamıştım!”: 3902: QATİFTO- Süryanice, “Halı”. (Haml-Halı: 1078: Levh-i Mahfuz… Hakim: 78: İbda)… İBŞARAT- Müjdelemeler: 905: AZERD-Boya, renk. (Renklerin ilgili oldukları yıldızlar: Mavi, Utarid. Kırmızı, Merih. Beyaz, Zühre. Sarı, Güney yıldızı. Yeşil, Ay’ı. Siyah, Zuhal. “Abranî-Ağlayıcı” denilen Gri, Müşteri yıldı­zı… Mavi renk; Kelime-i Tevhid’in nuruna işaret eder… Kırmızı renk; “Allah” isminin nuruna işaret eder, bu sebeble “Celaliyye” denir… Beyaz renk; “Hu” zamirinin nuru­na… Sarı renk; “Hakk” isminin nuruna… Yeşil renk; “Hayy” isminin nuruna işarettir… Siyah renk; “Kayyum” isminin nuruna işaret­tir… Gri renk; “Kahhar” isminin nuruna işa­ret eder)… ABRAN-Gri renk. Renksiz. Ağlayan: 333: İNFİRAĞ-Boşalma… Süryanice, LO MALYO METKAĞONUTO- Bomboş Devir. “Fırsat Devri”: 333: BŞEL- Süryanice, “Pişmek”… Baliş-Altun. Nakid: 333: Şekiba-Sabırlı. Tahammüllü… Üsta­dım’m eseri, VELİLER ORDUSUNDAN: 333= 1332: İŞGAL-İstilâ etme. Zabtetme… TILA-Î 10 İRANÎ-Mehdi’yi hamil 10 süvari: 332: DERVİŞ MUHAMMED mühründe, ismin altındaki sayı… DERVİŞ MUHAM­MED + TILA-İ 10 İRANÎ: 944= 1943: TAFNĞUTO-Süryanice, “Hakikat”… ESSEYYİD ABDÜLHAKÎM ARVASÎ “Üçışık”ın Vefat Tarihi: 1943: BÜYÜK DOĞU’nun İlk Çıkış Tarihi… Kıpçak Lûgatı’nda, TAN-Mucize: 451: TİME- İngilizce, “Zaman”… Kıpçak Lûgatı’nda, TİME-Hak: 451: TEN-İngilizce, “10 sayı­sı”… Süryanice, TAN-Sigara içmek. (Yevmiye: Çok sigara içiyorsun, burdan -Erenköy’den- Köprüye yol olur! Ne kadar… —“Üç paket kadar Efendim!”… Çok, çok… Efendi Hazretleri bana, “günde 10 adet içebilirsin!” dedi; keşke yapabilsem… Sen 1 paket içebilirsin… Not: Yani 20 sigara!): 451: SALİH Mirzabeyoğlu… Süryanice, ŞĞORTO-Sigara: 1912: İLTİFAT- Güzel sözle okşamak. Yüz göstermek. Teveccüh etmek. İyilik etmek. Lütfetmek. Dikkat, itina… İFTİLÂT-Ansızın bir işe girişme. Hatıra gelivererek şiir veya söz söy­leme: 912: TEBŞİR-Müjdelemek… KAZÎB- Ağaç dalı: 912: HORASAN-İran’ın doğusun­da bir memleket ismi. (Tıla-i 10 İranî’yi hatırla!)

 

 

SİGARA

(ÜSTADIM’IN BİR HİKÂYESİ)

 

Bir Fransız hikâyecisi, sigarayı yeni çağın en ileri keşfi diye gösterir. Muharririn “Sigara” ismini taşıyan hikâyesinde, bir akşam, fikir adamı bir bekârın apartman kapı­sı vurulur. Kapıda, siyah bir kürke bürülü esrarlı bir kadın… Kadın bir gölge gibi içeri­ye süzülür ve bekârın çalışma odasındaki sedire uzanır. Bu, mezarından kalkıp gelmiş bir Mısır mumyasıdır. Dertleşmek ve halleş­mek için, işte bu fikir adamı bekârı seçmiştir. Kürkünü çıplak vücuduna giymiş; çarpıcı bir tezad unsuru hâlinde de dudaklarında zamane kadınlarının kalemle çektiği kızıllıktan izler vardır. Kadın, şuh kıvranmalarla fikir adamı bekâra 20’nci Asrın eski devirlere nisbetle hiçbir yenilik getirmediğini söyler; ve “yeni ürperti” tâbirleriyle, yeni bir anlayış ve duyuştan hiçbir pencere açılamadığını, eski çağlara göre ruh hayatı bakımından her şeyin pörsütülüp kurutulduğunu, müsbet bilgi mari­fetlerinin de çocuk oyuncaklarından farklı olmadığını iddia eder ve sorar: “Bana kemmiyet değil, keyfiyet harikası gösteriniz! Üç bin yıldır yeni bir ruh ürpertisi olarak ne getirmiş bulunuyorsunuz?”… Fikir adamı bekâr, konuştukça ve akıl oyunlarına giriştik­çe çizgileri ve esrarlı mânası kararan kadını susturmak ister: “Aman susunuz, fazla konuş­mayınız! Çirkinleşiyorsunuz!”… — “Sebeb?”… —“Bu öyle bir sırdır ki, ancak erkeklere zahirdir!”… Kadın, bu harikulâde cevab karşısında irkilir; gözü yanındaki masaya kayar, orada açık bir sigara kutusu görür ve bir sigara çeker: “Bu da ne?”… — “Onu ağzınıza götürünüz!”… Fikir adamı bekâr hemen yerinden fırlayıp bir kibrit çakar ve sigarayı yakar?”… —“İçinize çekin ve sonra dumanını üfleyin!”… Esrarlı kadın si­garasını birkaç kere çektikten sonra sarhoş gibi bir hâl alır. Sigarayı tablaya bırakır ve gözlerini yumarak sedirdeki yastıklara gömü­lür… Tabladaki sigara yanmaya devam edi­yor ve ucunda esrarlı kadının dudağındaki kızıllıktan bir lekecik görünüyor. Mısır mum­yası aradığı ürpertiyi bulmuş mudur?

 

*

 

Bu hikâye, benim için, derinliğine bir sanat kıymeti dışında, zarif bir fantazyadan ibaret… Fakat sigaranın bende öyle bir mâna­sı var ki, onu gıcıklayabildiği için çok tesir­li… Benim bir muharrir dostum vardı ki, siga­rayı tel tel ve kıvrım kıvrım dumanlarıyla düşünen bir kafanın biricik gıdası kabul eder; ve her şeyden vazgeçebileceğini, fakat sigara­dan ayrılamayacağını söylerdi. Biricik hayre­ti, geceleri nasıl sigarasız uyuyabildiği, biri­cik kaygısı da mezarında sigarasız nasıl dura­bileceği idi. Onda sigaraya düşkünlük o hal­deydi ki, şuuru, vücud kaybını, herşeyi, herşeyi anlıyor; fakat bu düşkünlüğün mezarda bile yok olabileceğini kabul edemiyordu. İhtiyar bir hizmetçi kadınla oturan arkadaşı­mın, birgün tepeden inme ölüm haberini aldım. İhtiyar kadın, kapıda: “Koşun! Yatağında ölü yatıyor!” diye haykırdı… Koştum… Dostum, yatağında arkaüstü ölü yatıyordu. Alabildiğine açık gözleri, pencere­nin üst çerçevesine mıhlı… Dudağında da, sonuna kadar yanmış ve külü öylece kalmış bir sigara… (Ağustos 1969)

 

*

 

BEKAR YAZAR-Eşi olmayan muharrir. (Yevmiye: Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda / Münzevi balıklarız ayrı kava­nozlarda!): 442= 1441: MEVT-Ölüm. (Üstadım’dan: Ölüm güzel şey, budur perde ardın­dan haber / Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber!)… KISAKÜREK: 1441: SALİH Mirzabeyoğlu.

 

 

Kaynak: Baran Dergisi

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: