ÖLÜM ODASI -B YEDİ- (282) SALİH MİRZABEYOĞLU
TAKDİM YAZIMDA GİZLİ
(DÜNYA ÇAPINDA BİR HÂDİSE)
HADÎS: Rüyâmda insanların bana arzedildiklerini gördüm, üzerlerinde gömlekler vardı. Kiminin gömleği göğsüne kadar, kimisi de daha aşağıya kadardı. Ömer’inki ise çok uzun olup eteklerini yere değmemesi için çekiyordu. Ashab, “Bunun yorumu nasıldır?” dediler. Allah’ın Resûlü buyurdu ki: “Bu dindarlıktır!”
Süryanice, ŞAFİRUT DEHLTO-Dindarlık: 1443= 444: QOMES ROMO UHDONO-Süryanice, “Başyücelik Devleti”. (Mahmud Efendi Hazretleri: Şeriat, devlet ile tamam olur!)… Arabça, MELÂBİSUN ZÛ ZÜLZÜLÜN TAVÎLETUN-Etekleri uzun elbise: 2793: NHOŞO CEZAQTO-Süryanice, “Bakır Halka”. (Zı harfi, Allah’ın Aziz ismi, Madenler-“Kan” mertebesi, Kamer menzillerinden “Tabiat” mertebesi ile ilgilidir; Allah’ın iki âleti “sıcak ve soğuk” ile yaratma mahalli… Ahen: Demir. Sert. Bir şeyin kendi nefsini aynı cinsten bir şeyle korumak cümlesinden olarak, “Kılıç. Zırh”. Hem sağlamlık, hem de korunma mânâsı içiçe, “seri anlayış ve öfke… Batı’da asillere “Mavi kanlı” denmesi; mavinin “Kelime-i Tevhid” nurunu işaret etmesinden anlaşılabilir. Bütün Hükümdarlıkların asliyetinin “Hükümdarlık Makamı”na bağlı olması gibi; Firavun’un bile. Zâhirî hükümdarlık, asıla göre “fer’i”dir. Şöyle veya böyle… Ahenk: İnsicam, uyum. Tenâsuk, nizâm üzere olma. Tealif, telif, ülfet ve imtizac. Kelime ve sesler arasındaki uyum. Musikî. Ahenk hakikati, Arş altı Kürsî mertebesinden tecelli eder… Ahenk: Ahen-K… Kef harfi, Allah’ın Şekûr ismi, Sûret-Şekil mertebesi ve Kamer menzillerinden Nesre ile ilgilidir; saçmak, yazı, şâhid olmak ile)… KEŞTİBANÎ-Gemi kaptanı ile ilgili. (Takdim yazım: Kaptan Kusto Müslüman… Süryanice, Kust: İki ucun yaklaşması. Yay. Yakınlık. Topalak otu. “Kadınların iddet döneminde sürünebilecekleri kokunun adı”… Noktalı harflerle, Kaptan Kusto Müslüman: 302: Derviş Muhammed. “Noktasız harflerle”… İslâm: 132: Kalb-Kan deveranının merkezi. Yürek, et. Gönül. Her şeyin ortası. Bir hâlden diğer bir hâle gelme. Bir hâlden, diğer bir hâle çevirme. Çevirme. İmânın mahalli. “Kalbler, Allah’ın iki parmağı arasındadır”. Bir şeyin içini dışına ve dışını içe çevirme. Aks ve tahvil… Te harfi, AIIah’ın “Kaabid-Kısıcı, kısan” ismi, Esir mertebesi ve Kamer menzillerinden Kalb ile ilgilidir… Himmet-i Sarife: Değiştirme himmeti… Sarf: Harcama. Fazl. Mekr. Men etme. Bir insanı bir yana meylettirme. Farz. Bir lisanı meydana getiren kelimelerin değişmesi ve iştikakından bahseden ilim. Kelime şekil bilgisi. Fiil çekimlerini, isim ve fiil nevilerini öğreten ilim. Vakit ve değer düzeni, deveranı… Dad harfi, Allah’ın Alim ismi, 2. Sema mertebesi, Kamer menzillerinden “Sarfe-Nurlu bir yıldız”a işaret eder… Bakır: Zühre yıldızının sembolüdür. “Zühre-Tarık” yıldızı, Boğa ve Terazi Burcu yıldızıdır… Sevr-Boğa, Boğa Burcu. “Yevmiye: Yerinde doğruları katılaştırmayı bilmek lâzım.”: 706: Fikir Kahramanı): 1792: İKTİSAR-Kısaltma. Kısma. Kolaylaştırma. “Mavi”. (Aynı ebcedle, Süryanice, Methafrono: Maden. Madenî… Metalun-Maden: 3525= 528: Seyyid Taha Cizro + Seyyid Fehim Arvasî + Seyyid Abdülhakîm Arvasî + Necib Fazıl Kısakürek + Salih Mirzabeyoğlu)… En büyük ebcedle, CİN-Be harfinin, “Gizliler, gizlilikler” mertebesi, Allah’ın Lâtif ismi ve Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâl”e işaret eder; öne alınmış delil, Takdim’e. (Cin: 1053: “Dünya Çapında Bir Hâdise”… Zülkarneyn-İki boynuzlu. Kur’an’da ismi geçen ve Peygamber olup olmadığı tam bilinmeyen büyük bir Hükümdar’dır. “Yemenli İskender-i Kebîr” de denir. Hızır Aleyhisselâm’dan ders almış ve Hazret-i İbrahim zamanında yaşamıştır. Yecüc Mecüc’e karşı yaptığı sed, “Zülkarneyn Seddi” olarak anılır. Çin Seddi’nin, o Külliyet’in bir ferdi olduğu söylenmiştir: 1147: Fikir Kahramanı Kısakürek… Raise Sultan Barier: 216: Avrupa’ya karşı”… Derviş Muhammed-442 mührü: 2054: Mehdî Salih Mirzabeyoğlu): 795: CULBONO B’MUŞHO ŞUHODO-Süryanice, “İfrat hâlde tecrid”. (Süryanice, Qarno-Boynuz. Kavanoz. Kab. Kuvvet. Kudret. Ses: 262: Norgo-Süryanice, “Balta”. İslâm’a muhatab anlayış. Furkan, kesen, hakla bâtılı ayıran. Derin fikir… Üstadım’dan, “Kavanoz” isimli Noktalama: Bir cümbüştür kopsa da gece yakamozlarda / Münzevî balıklarız ayrı kavanozlarda!)
KEHF Sûresi’nde Hazret-i Zülkarneyn’in “Yecüc ve Mecüc” önüne kurduğu Sedd’in, Veli Nizameddin-i Haseni Nişaburî Hazretlerinden tefsiri: Bana kuvvet ile, yâni Himmet-i Sarife ile yardım edin. Demir kütleleri, yâni “Melekat-ı rasiha; derin bilgi ve tecrübe melekesi”, yahud Demir gibi sağlam kalbler getirin. İki ucu birleştirince, “Minel mehdi ilellahdi-Beşikten mezara” üfleyin; yâni zikir ve virdlere devam edin. Nihayet, sağlam kalbte zikir ve taat hararetinin tesiriyle ateş hâline gelince, bana getirin. Ona BAKIR kaynağı dökeyim; yâni ŞEYTAN’ın hilesi işlemeyecek vech ile o kalblerin içine muhabbet cevheri, METANET kimyası dökeyim de, ona Rahman’ın MASİVASI yükselmesin. (Masiva: Allah’tan gayrı. Dünya ile alâkalı şeyler. Mavera’nın zıddı… Hatırla: Allah Rahmet’inden dolayı, kötülüklere de varlık vermiştir ve aslı İslâm olan dünya, iyi ve kötünün birbirine karışmasından ibaret… İnsanda, ruh bedenle birleşince nefs meydana geldi: Bir ucu Dünya’ya ve diğer ucu ruhîliğin yolundan Allah’a… Beden tezkiyesi, Dünya’ya âit olanın, Mavera’ya kalbedilmesidir; iki ucun birleşmesi… Maraz, iki uç arasındaki açıklıktır; tekâmül ettikçe, tekâmül için gerekli olan kul haddi. Nefsi hep eksik ve kusurlu gören… Hadîs: Söz odur ki, şâir Lebid’in soyledigi — “Allah’tan başka her ey bâtıl!”… Topyekün varlıklarıyla O var diye var olan Kâinat; diğer Peygamberler’den ayıran hüviyetiyle, Allah’ın Zâtî yakınlığına eren, “gördüklerini kalbi yalanlamayan”… Arabça, Zahira Alemiyye-Dünya Çapında Bir Hâdise: 1059: Mehdî Muhammed)
AZAMET
(CİN HASTALIĞI)
YEVMİYE: 21 Mayıs 1983… Üstadım: “Humeyni çok güzel bir söz söyledi: “GÖK GÖZLÜ kafirler!”… Üstadım’la son görüşmemiz olan o günden, konuşmasının sonu: Amerika-Rusya, İran, Irak, İslâm dünyası ve Türkiye, Ekonomi ve anarşi… Bütün bunlar konuşulurken, Üstadım’da müthiş bir huzur, müthiş bir güzellik; ve onun nasıl dışa dönük ve eşya ve hâdiseye pençesini geçirmek isteyici bir mizaca sahib olduğunu bilenlere ters, içe dönük… Bugün hiçbir şeyden o şeye yapışık bahsetmiyor ve birden “Gök gözlü kâfirler” sözünden sonra sesi ve gözleri… Sesi ve gözleri… CELÂL sıfatıyla maruf Üstadım’ın, ömrümce duymadığım bir şefkat nefesiyle saran sesi… Konuşurken, içini kollar ve uzun uzun sükût araları verirken, buradan sonra sanki konuşmuş olmak, konuşmayı uzatmak ister gibi kesintisiz konuşuyor. Dünya ve meseleleri öyle buruşuk ki, ne anlattığı mühim değil, gözümde yok; ama bu konuşması bitmesin… Tabiî ki bitti… Ve ben, bunun perde önünde son görüşmemiz olduğundan habersiz, zevkten kaç köşe olduğum meçhul, elini öpüyorum: “Dur bakayım, SAKAL bırakmışsın…”… Yüzüm avuçlarının içinde. Eyvah! Kızacak mı? “Benimki kadar olmuş, maşallah, maşallah!”
TAHA SÛRESİ’nin 102. ÂYETİ-Meâli: “O gün —Sur’a üflendiği gün— günahkârları korkudan dolayı gözleri gömgök olarak haşredeceğiz”. (İslâm’da DEVLET ve Adalet idealinin sembolü Hazret-i Ömer’in, Müslüman olmasına vesile olan Sûre, Taha Sûresi’dir… O, 40. Müslüman… Süryanice, Arbcinoyo-Kırk sayısı: 278: Arvasî… Büyük Doğu’nun 40. Senesi, 1983 ve Yevmiye: “40 senelik çalışmayı başlangıç kabul edebiliriz!”… Seyyid Abdülhakîm Arvasî: 1983: İzzet Erdiş… (Nakşî azamet!): 3216: BEDRÎ-Bedre âit ve müteallik. (Taha Sûresi’nin bir tefsirinde Tı ve Ha harflerinin hesabının 14 olduğu, bunun “Bedr-Ay’ın Dolunay hâli”ne işaret ettiği ve kasdın Allah Sevgilisi olduğu belirtilmiştir… Bedr: Dolunay. Mekke ile Medine arasında bir yer. Bir şeyin tamam olması. Devr ve sürat etmek. Bir işin ansızın zâhir olması. Tam ve münasib olan âzâ. Dolu şey. İyi hizmet eden mutî… İslâm’ın var oIuş savaşı olan Bedr Muharebesi: Yevm-ül Furkan, Büyük Bedir, Koca Bedir, Kanlı Bedir, 2. Bedr diye adlandırılır)… ARVASÎ: 1277: ARİĞ DAQNO-Süryanice, “Uzun sakallı”. (Üstadım ve Ben… Sakal, Hadîs’le belirtildiği üzere, fıtrata uygun, zâhir; fıtrata uygun devlet de, “İslâm devletle tamam olur!” anlayışının devleti; bütün Hadîslerin ihyasını tekeffül eden Devlet. Başyücelik Devleti)
ZORBA-Bir işi cebirle yaptıran. (GüçIü, kuvvetli: 216: AVRUPA… ASUF-Çok zâlim: 216: HURUB-Harbler… RAİSE SULTAN BARİER. “Sed”: 1215: ŞAZİYYE-Kavis. Kavak. Yakınlık. Yay. Kusto. (Cennetmekân Abdülhamîd Han’ın “Şazeliye” tarikatinden bir Şeyh’in ziyaretine gidip geldiği, ona yazmış olduğu mektubtan biliniyor!)… BEYDER-Doğru Lûgat. (Aynı ebcedle, Tarz: Usul, şekil, üslûb. Yol, heyet… Derviş Muhammed-442 mührü. “En küçük ebcedle”: 486= 1485: Ebu Bekir Muhammed bin Ali-Muhyiddin-i Arabî… Kaptan Gusto Müslüman-Takdim yazımın üst başlığı: 485: Kaptan
Mirzabeyoğlu): 216: SEYFULLAH-Allah’ın çekilmiş kılıcı. “Halid bin Velid Hazretleri’nin ünvanı”. (Cihad’ın mânevî ve geniş mânâda vasıta ile yapılmasına dair hakikat, Muhyiddin-i Arabî Hazretleri’nden: “Bazen Allah’a yardım etmek, bâtılı ortadan kaldıracak şekilde HAKİKATİ izhar edecek bilgiyle gerçekleşir, çünkü bilginin yeri nefstir. Yardımın maddeye mahsus yanı, mânânın tecelli ettiği dil ve yazı ile ilgisi olmasından kaynaklanır!”… Bir şeyin nefsine kendi cinsinden birşeyle karşı koymak cümlesinden olarak, kültür ve tefekküre, kültür ve tefekkürle, harbe de ona dair araçlarla!)… Süryanice, MCİSUTO-Cin hastalığı. (Süryanice, Arigoit Daqno-Uzun sakallı: 1693: İhsa-İhtisas yapma, bir mevzuda derinleşme. İğdiş etme, üremesine mâni olma… Âyet Meâli: “Emaneti, dağlara taşlara teklif ettik, kabul etmedi. İnsan, zalum ve cehuldür, kabul etti”… Ene: Gök, zemin, dağ, tahammülünden çekindiği ve korktuğu emanetin muhtelif ve müteaddid vecihlerinden bir vechi, enedir. “Benliktir, bendir”… Nefsin dış dünyaya bakan yönü, bir ağ gibi onu sarmıştır. Dış dünyadan alınan bilgi, insanın kendi reyine itimadı şeklinde olursa, put ve enaniyet doğar. Bu derinlik belirtici bir yerde, Allah’ın emirlerine karşı gelmişliktir ki, iğdiş olan, nefsinin ruhî kutbudur. Kâfirlerin azameti, Allah’a karşı gelmek bakımından, O’na karşı azamet taslamak… İçyüz dünyasına ve Allah ve Resûlü’nün emirlerini derinliğine bilişten doğan azamet ise, bahsi edilen azameti iğdiş edici bir yönde, ruhîdir; bu azamet, Şah-ı Nakşîbend Hazretleri’nin bildirdiği üzere, “kibir değil, kibriyadır; ve Allah’ın azametinden doğar!”… Firavun’un Hükümdarlığı’nın da Hükümdarlık Makamı’ndan olması gibi, Azamet’in aslına göre kul fiilinden doğan azamet de, neticede Allah’tan… Şah-ı Nakşibend Hazretleri: “Bizim ayakta durmamızdan büyük keramet mi olur?” ve “Alem’de bu vücuttan daha harab bir vücud olsaydı, hazineyi onda saklardım!”… Harablık: Bir nokta gibi görünen yıldıza yaklaştıkça ne kadar küçük olduğunu görmek gibi, Allah’a yakınlığın “Hakk-el yakîn”inde ilerleyenlerin bahsettiği harablık, fanî oluş, gark olmuşluk ve onlarda tecelli eden Azamet… Gerekli olan, işte bu azametin manevî ve maddî cihetini, nefs cihadı ve kılıç cihadı ile gösterebilmekte… Be harfi, AlIah’ın Lâtif ismi, Cinler mertebesi, Kamer menzillerinden “Mukaddem min-ed delâl”; öne alınmış delil, TAKDİM yazım… Cin hastalığı; azametin iğdiş ettiği, üremesine mâni çektiği yerde… Mahzum-Deve’nin burnuna, “nefse” ve her delik nesneye denir. Hâlid bin Velid Hazretleri’nin kabilesinin ismi. “Mahzumoğulları”: 693: Sabaret-Kefalet. “Cihad”ta): 525: HEME EZ OST-Herşey Allah’tandır. “Vahdet-i Şuhud”. (Süryanic e, Şetesto-Temel: 869: Mektubat-İmâm-ı Rabbanî Hazretleri’nin baş eseri. Süryanice, Mkunto-Temel: 602: Amene’r Resûlü’den, “Allah hiçbir nefse takatinden fazlasını yüklemez” meâlindeki âyet)… GÜZARİŞ-Rüyâ tâbir etmek. (Mehdî Derviş Muhammed: 673: Ruyâ Tâbir Etmek… Berâat-Haşmet, metanet: 673: Tecris-Sağlam fikirli etmek): 528: TAHSİN-Beğenmek, alkışlamak. İyi ve güzel bulmak. (Levha: 10 Eylül 1997… Ben, kızım Elif’i çağırarak, “Tahsin dedenin kumunda oynayın!” diyorum… Sonra ablası Neslihan’ı çağırarak, “operasyon başladı!” diyorum— Elif Erdiş’in rüyası)… MEFTAH-Hazine: 528: HULONOYUTO-Süryanice, “Maddilik”. (Herşeyin misâl âleminde bir sureti vardır; mânâların da. Keşif ehli, orayı seyreder, girilecek bir âlem değildir… Hadîs: “Allah’ın sır hazinesi, Arş’ın altındadır ve anahtarı şâirlerin dilindedir!”… Dil ve yazı, mânânın vasıtası)… Süryanice, METALUN-Maden. “Menba’, kaynak”. (Hadîs: İnsanlar, altun ve gümüş madenleri gibidirler. Cahiliyye Devrindeki hayırlılarınız, İslâm devrinde de fıkıh öğrendilerse hayırlılarınızdır!): 3525= 528: ŞEHÎD Taha Cizro + SEYYİD Fehim Arvasî + SEYYİD Abdülhakîm Arvasî “Üçışık” + NECİB Fazıl Kısakürek + SALİH Mirzabeyoğlu. Süryanice, TNONOYO-Halihazır: 528: SAHRO HATO-Süryanice, “Dolunay”.
HANİF-İslâm’dan önce Allah’ın birliğine inanan ve Hazret-i İbrahim’in dininden olanların vasfı. İslâm’a bağlı ve ilmiyle âmil olan. Eğri. Asla yönelen. Doğru yola yönelen. (Hacer-ül Esved-İbrahîm Aleyhisselâm’ın, kâfirlere karşı mutmain olmak için Allah’tan istediği delil olarak, Cennet’ten indirilen “Siyah taş; Kâbe’ye konulmuştur: 313: Bakır-Hatırla: … Ona Bakır kaynağı dökeyim; yâni Şeytan’ın hilesi işlemeyecek vech ile o kalblerin içine muhabbet cevheri, metanet kimyası dökeyim de, ona Rahman’ın masivası yükselmesin!): 1147: ZÜLKARNEYN-İki boynuzlu; Şark ve Garb’ın hükümdarı olduğu için böyle denmiştir. İbrahim Aleyhisselâm devrinde yaşamıştır. (Hafıkan-Doğu ve Batı: 1832:
Derviş Muhammed. “Büyük ebcedle”… Süryanice, Ezal Tayosoit-Uçup gitmek. “Lâtifleşmek. Azamet. Kibriya”: 832: Tibeloyo Had Şuvolo-Süryanice, “Dünya Çapında Bir Hâdise” demek)… Süryanice, MASĞORO D’MAYO-Sedd. Had: 1312: MİRZABEYOĞLU. (Süryanice, Şibilnuto-Azamet: 732: Abdülhakîm Koltuğu… Süryanice, Raqmo-Sayı. Rakam: 252: Kumandan… İspanyolca, Moro-Doğu. Batı: 252: Moro-Süryanice, “Hükümdar. Hakan”. Süryanice, Cequro-Temel: 221: Müslüman)
HUMEYNÎ-Humeyn, şehirli. Humeyn şehri ile alâkalı. “Tahavvüf-aklı eksiltmek” mânâsında, “küçük fikirli”. Bu mânânın aslı, bir kelimenin bütün mânâ ihtimallerini gezdikten sonra, tecrid, tecrid ve nihayet aklın akılla kemirilmesinden doğan bir hâlle, sarahat ve bedahet idrakına hitap edene -ruhî olana- ermektir. (Humeyn: Hu-Meyn… Hu: “Allah” lâfzındaki nefer ve zikir harfi “Hu”nun, Allah’ın hüviyet zamirini işaret eden söylenişi… Meyan: Miyan. Orta, ara, vasıta. Ortaya serilen halı. Bir gerdanlığın ortasındaki inci… Miyan: Kıpçak Lûgatı’nda, “Beyin” demek. Meyan Kökü: Şifalı bir bitki… Süryanice, Şuşo-Solucan. Yağmur damlasının toprağa sızması. Miyan kökü, beyin kökü: 612: Derviş Muhammed): 118: ÇOCUK “Hikmeti” – Nefste ilk fikir “Allah” yerleşti. Faal kuvvetleri kendinde toplayan. (Hadîs: “Çocuklar beyaz ve kırmızı rengi severler!”… Beyaz renk, Allah’ın ism-i câmi olan Hu zamirinin nuruna işaret eder; Zühre yıldızı -Tarık yıldızı- ile ilgilidir… Kırmızı renk, “Allah” isminin nuruna işaret eder ve bu sebeble “Celâliyye” diye anılır; “Merih” yıldızı ile ilgilidir. Nücum-u Sakıbe-Karanlığı delip geçen yıldızlar: 706: Sevr-Boğa. Boğa Burcu… Fikir Kahramanı: 706: Aktör)… NÜHAS-Bakır. Duman. Kızgın maden. Kıtr. Ateş. Tunç ve demir dövülürken sıçrayan şerare. Dumansız alev. Bir şeyin aslı. Tütün. (Bakır, Allah’ın üzerine yemin ettiği, “karanlıkları delen nur”, Tarık yıldızı’nın sembolüdür… Nuhs-Dağ: 148: Müsecceme-Cismi olan. Varlığı görünen. Şekillenmiş… Hadîs: “Uhud Dağı beni, ben de onu severim!”… Muhsî-Sayı sayan. İhsan eden. Allah’ı görür gibi ona ibadet eden: 148: Eksiyuma-Süryanice, “Haysiyet”… Uhud-Medine’nin bir mil kuzeyinde bulunan kırmızı bir dağ. Uhud muharebesiyle meşhurdur: 1013: Taha-Hurufu mukattaadandır… Nakşibend-i Diyalektik: 1012= 13: Salih Mirzabeyoğlu): 118: ŞURORTO-Süryanice, “Tefekkür”… Süryanice, NAGİRO DAQNO-Uzun sakal: 1333: İŞGAL-Zaptetme. İstilâ etme. (Üstadım’ın, Kafa Kağıdı-Son cümlesi, “Aynı Moğol istil. Tutulmuş asil bir köşe”: 1217: Muavvizat-Kur’an’ın son iki sûresi… Moğol: 1076: Aksiyon)… Karaçay-Malkar Lûgatı’ndan, UZUN ÇAÇ-Uzun saç: 1076: MOĞOL. (Doğum tarihim, 9 Mayıs Salı 1950: Hicrî, 21 Receb Salı 1369… Süryanice, Şah-Salı günü: 306: İdam-ı Nefs… Şev-Gece. Leyl: 306: Kahhar-Allah’ın esma ve sıfatındandır. “Her üstünlüğün, önünde tükendiği kudret”… Hadîs: “Allah, Mehdî’yi bir gecede yetiştirir!”… Kıpçak Lûgatı’ndan Kor-Vakit, sıra: 306: Memkûr-Kızıla boyanmış. “Celalî”… Sülâsa-Salı günü: 1033: Bagal-Koltuk. “Abdülhakîm Koltuğu”… Sülas-AkıI gitme. Delirme. “Recebî, kendinden geçme”: 151: Mehdî Muhammed… Yevmiye: … deli ve dehâ arasında, ince bir çizgi var; yoksa hepsi dehâ olur, olmaz!)
Kaynak: Baran