ŞİYUK, ŞİYUKLULARINDIR!

ŞİYUK, ŞİYUKLULARINDIR!

Bugün Suriye’den mühim bir haber geldi… Haber şöyle:

“Askeri kaynaklardan alınan bilgilere göre; Fırat Nehri’nin doğusunda bulunan Şiyuk Köyü’nü DEAŞ’tan koruyacaklarını söyleyen PYD unsurlarına terk ederek Cerablus’a yerleşen Suriyeli siviller, bölgede DEAŞ tehdidinin kalmadığını ileri sürerek 25 Ocak 2017 günü saat 13.30’da köylerine geri dönmek istediklerini beyan etti. Sosyal medya üzerinden organize olan yaklaşık 100 köylü, Fırat Nehri üzerindeki köprünün batı ayağında toplandı. İçlerinde kadın ve çocukların da bulunduğu köylüler, protestoya devam ederek daha önce PYD tarafından yıkılan Şiyuk Köprüsü’ne doğru yürüyüşe geçti.

siyuk_koyu_suriye_cerablusEllerindeki Türk ve Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) bayraklarıyla PYD karşıtı protestolarını sürdüren köylülere, saat 15.30 sıralarında köprünün doğu ayağındaki An Nasiriyah bölgesinde bulunan PYD unsurlarınca uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Açılan ateş sonucunda 7 kişi hayatını kaybederken, 3 kişi de yaralandı. Üzerlerine ateş açılması üzerine bölgeyi terk eden köylüler, Cerablus merkezine döndü. Yaralılar Cerablus’ta tedavi altına alındı.”

Tabi bu haberi, Erdoğan’ın, El Bab’da daha derine gidilmeyeceğini beyan etmiş olması yanında, TSK’nın geri çekileceğine dair muhtelif kaynaklardan gelen haberlerle beraber değerlendirmek gerekiyor.

Şöyle ki…

Fırat Kalkanı, ilk başta PYD-PKK’ya karşı ve tam bağımsız bir operasyon olarak iç kamuoyuna lanse edilmiş olmasına mukabil, ilerleyen zamanlarda anlaşıldı ki, Amerika ile ortaklaşa yapılan ve perde gerisinde Amerikalıların olduğu bir operasyondur ki, asıl hedef de PYD değil IŞİD’dir.

Bu yanlış yönlenme ile Türkiye’nin, esas tehdit unsuru olan PYD-PKK yerine IŞİD’le uğraşmakla, Büyük İsrail projesinin geçiş unsuru olan Kürdistan projesini desteklemesi sağlanmaktaydı. Tıpkı Türkiye adına Özal’ın Körfez Savaşı sonrasında kurulan Çekiç Güç’ü İncirlik’e konuşlandırarak yaptığı gibi.

Şimdi, hem Erdoğan’ın açıklaması hem de Şiyuk köylülerinin bu hamlesi bir politika değişikliğine işaret ediyor olabilir.

Olabilir diyoruz, çünkü bu konularda Beştepe yönetimine, Beştepe yönetiminin bir politikada kararlı ve ısrarlı bir şekilde sonuna kadar gidici kararlı tavrına şimdiye kadar şahit olamadık maalesef.

Şimdi, madem böyle bir hamleye girişildi ve neticesinde 3 Şiyuk köylüsü de vatanlarını işgal eden işgalcilere karşı yaptıkları bir gösteride vurularak şehid oldu, apaçık görülüyor ki bu hareketin arkasında bizim istihbarat vardır ve artık bu saatten sonra bu insanların sonuna kadar arkasında olunulmalı, her türlü destek verilmeli ve Şiyuk’un Şiyuklulara ait olduğunun tescillenmesi için Türkiye de elinden gelen desteği vermelidir.

İşler bu noktaya geldikten sonra bu destek verilmediği zaman, artık Türkiye’nin bölgede hiçbir inandırıcılığı ve güvenilirliği kalmayacak, bu hamlenin de basit ve şahsi iktidar hesapları için bölge insanının kullanılmasından ibaret bir hareket olduğu, Türkiye’nin bu konularda kendisine asla güvenilemeyecek bir partner olduğu, Ortadoğu’nun sokaklarında birbiriyle su tabancası ile oyun oynayan sümüklü çocuklara kadar bilinir bir durum olacaktır.

Şiyuk, Şiyuklularındır ve bu mânânın tescillenmesi işi de, bugün Kobani denilerek İsrail adına etnikçi bölücülerin hâkimiyeti altında Arap kimliğinden çıkarılıp İsrailci Kürdistan’ın parçası kılınmaya çalışılan Ayn el-Arap’ın bölücülere teslim edilmesi kabahatini işleyen Türkiye’ye düşmektedir ki, bu hamle, Ayn el-Arap’ın yeniden Araplara ait olduğunun tescillenmesi, bu yoldan da Kürdistan’ın doğmadan boğulması stratejisine bağlı aksiyonun da ilk adımını teşkil edecek bir plânlamaya göre ele alınması gerekir.

Bakalım, bu üç vatansever insanın şehid olmasıyla neticelenen hadise, bizim arzu ettiğimiz çapta büyük ve şümûllü bir stratejinin, dolayısıyla Türk milletinin beka meselesine kökünden neşter atıcı bir varoluş hamlesinin gereği olarak düşünülmüş ve bu yolda atılmış bir ilk adımın meyveleri midir, yoksa birçok önceki örnekte olduğu gibi, Kumandan Mirabeyoğlu’nun, “nasıl bitireceğini bilmeden rastgele başlamak” şeklinde tarif ettiği lakaytlık eseri işler cümlesinden midir?

Unutulmasın ki, bu tür işler, yarım yapılacağına, yarım bırakılacağına, hiç yapılmasa daha iyi olur.

Zira yarım oluşlar, tam oluşları engeller.

Beştepe, bu tür yarım oluş hamleleri ile Ortadoğu ve dünya üzerinde Türkiye’nin tarihinden gelen itibar ve güvenilirliğini bu güne kadar adeta bozuk para gibi harcadı.

Ahmet ÖLÇÜLÜ

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: