İSTİHBARAT CEPHESİNDE NELER OLUYOR?

İSTİHBARAT CEPHESİNDE NELER OLUYOR?

İSTİHBARAT CEPHESİNDE NELER OLUYOR?

A. Bâki AYTEMİZ

Son KHK ile MİT Cumhurbaşkanlığına bağlandı.

Erdoğan Başkanlık sistemine geçmeyi bekleyemedi demek ki, doğrudan kontrol etmeyi uygun buldu. Malûm, çift başlılık dediği durum kendisi açısından katlanılabilecek bir şey değil.

Hadiseye buradan giriş yaptık da asıl anlatacaklarımız bunlar değil. Mesele, çok daha derin ve çetrefilli işler dönüyor olmasında.

Yıllar önce, Tavır dergisini eline alıp, altını gazlı yeşil kalemle çizdiği satırları Türkiye’deki muhataplarına (daha açıklayıcı olması bakımından işbirlikçilerime) göstererek, “Türkiye’de bir İslâm ihtilâli olmak üzere, farkında değil misiniz?” diye onları uyaran Andrew Craig, işi sadece uyarı yapmakla bırakmamış, İzmir’de bir kilisenin papazı olarak gelmiş ülkemize yerleşmiş ve “Ilımlı İslâm” projesini hayat geçirerek İslâm ihtilâl ve inkılâbının –İBDA’nın– yolunu kesmek üzere bilfiil sahada görev almış… Tabi bu görevine neredeyse çeyrek asra yakın bir zamandır devam ediyor oluşundan dolayı da, basında çıkan haberlere göre CIA’nın Ortadoğu şefliğine kadar yükselmiş…

Andrew Craig

Bilindiği üzere bu papaz kılıklı herif geçenlerde tutuklandı ve bizler de bunun haberini yaptık. Yine hakkında yaptığımız bir başka haberde, papazın aleyhinde yeni deliller ortaya çıktığından dolayı yeni tutuklama kararları da alınmıştı.

Bu yeni deliller neydi, ne değildi, bilmiyoruz –malûm, dosya gizli– ama, bu hadiselerle paralel olarak yaşanan bir başka hadise de eski MİT’çi Enver Altaylı’nın da “FETÖ” kapsamında gözaltına alındıktan sonra dün itibariyle tutuklanmış olmasıydı.

Enver Altaylı

Enver Altaylı’yı da Orta Asya’daki faaliyetlerinde Ilımlı İslâm-Amerikancı İslâm projesine destek verirken biliyoruz. Daha da geriye gitmek isteyenler, Altaylı’nın, birçok Amerikancı projede rol aldığını da göreceklerdir.

Tutuklanan papaz hakkında ortaya çıkan yeni deliller ve Altaylı’nın da paralel olarak tutuklanması, garip bir tesadüften mi ibaret?

Altaylı ve Orta Asya denilince aklımıza Ergenekon saldırıları sırasında tutuklanıp cezaevinde infaz edilen MİT’çi Kaşif Kozinoğlu geliyor. Kaşif Kozinoğlu’nun cezaevinde kalp krizi geçirip öldü denilmesi yanında, o süreç içerisinde kaza veya intihar neticesi ölen MİT’çiler furyası da yaşanmıştı. Bunlardan biri Semra Maliş’ti, evinin balkonundan atlayıp intihar ettiği söylendi. Maliş’in hayatını kaybettiği gün (22 Ekim 2010’da ) Adnan Kılıç da Manisa’da bıçaklanarak öldürüldü. Kılıç’ın öldüğü olayın basit bir tartışmadan çıktığı iddia edildi. Bundan bir ay sonra Kocaeli’den bir ölüm haberi daha geldi. MİT Kocaeli Şube Müdürü Ahmet Süreyya Kasım, hayatını kaybetti. Süreyya’nın ölüm sebebine “kalp krizi” denildi. Yine Dr. Recep Albayrak da garip bir şekilde intihar etti denilen MİT’çilerden biriydi o dönem; cesedi mezarlıkta bulunmuştu. Haluk Akter ise 1 Nisan 2011’de esrarengiz bir cinayete kurban gitti. Bodrum Yalıkavak Beldesi’ndeki evinin banyo küvetinde, ensesinden 3 kurşunla öldürülmüş olarak bulundu. Cinayetin ardından ‘Kambur Ali’ lakaplı MİT muhbiri Müfit Ali Tengiz ve bir kadın tutuklandı.15 Şubat 2011’de 30 yaşındaki MİT görevlisi Tevfik Ataseven, İzmit’te yalnız yaşadığı evinde asılı bulundu. Bu olay da kayıtlara intihar olarak geçti. Ancak ortada otopsi raporu bile yoktu. Adana MİT Şube Müdürü Ufuk Acar 2007’de evinde şakağından vurulmuş şekilde bulundu. Kayıtlarda, Acar’ın ölümü de intihar olarak yer aldı. MİT’te görevli olan Engin Karagöz ise 2008’de Ankara’daki evinde iple asılı şekilde bulundu.

Kâşif Kozinoğlu

Gelelim MİT cephesindeki diğer gelişmelere…

ABD Savunma Bakanı Mattis’in Türkiye ziyaretinde gündeme gelen konulardan biri de, daha doğrusu bizimkilerin Amerika’dan taleplerinden biri de PKK yöneticilerine karşı suikast düzenlemek üzere kendilerine yardım edilmesiydi.

Amerika’nın bu isteğe ne diyeceğini kestirebilmek için kâhin olmaya gerek yok.

Neler oldu da Amerika’dan böyle bir yardım istenme ihtiyacı hâsıl oldu?

Hani geçenlerde Türkiye, Talabanî’nin (YNK-Kürdistan Yurtseverler Birliği) Ankara’daki ofisini kapattırmıştı. Sebebi ise, 3 Ağustos tarihinde Süleymaniye’de Cemil Bayık’a operasyon yapmak üzere harekete geçen MİT mensuplarının PKK tarafından enterne edilerek kaçırılmış olmasıydı. Çavuşoğlu, son Irak seyahati sırasında Talabanî yönetimine de uğradı ve hadisenin Talabanî bölgesinde cereyan etmesine istinaden, kaçırılan MİT’çilerin serbest bırakılmasını YNK yetkililerinden istedi ve bir saat süre verdi. O süre dolumunda da MİT’çiler serbest bırakılmayınca Talabanî’nin Ankara ofisi kapatılıp, Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin Ankara Temsilcisi Behroz Gelalî ailesiyle birlikte kapı dışarı edildi.

Tekrar başa dönersek, MİT’in Cumhurbaşkanlığı’na bağlanmış olmasında bu fiyaskonun bir tesiri var mı diye sormaktan kendimizi alamıyoruz. Peki, bu yeni pozisyon değişikliği ile bu fiyaskoların önüne geçilebilecek mi, nasıl?

 

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: