UNUTTURULANLAR VEYA UNUTTURULMAYA ÇALIŞILANLAR -1-

UNUTTURULANLAR VEYA UNUTTURULMAYA ÇALIŞILANLAR -1-

Bir ölçü:

“Şeytan unutturur, Allah hatırlatır.”

Demek ki hatırlamak Rahmanî ve faydalı-olumlu, unutmak Şeytanî ve faydasız-olumsuz.

Yine bir ölçü:

“Âhir zamanda imân, elde tutulan kor bir ateş gibi olacak, elde tutsa eli yanacak, elden bıraksa imân gidecek.”

Özellikle son 20 yıldır, UNUTTUK…

Neyi unuttuk?

İyi ve doğru olan neredeyse her şeyi unuttuk. Yaşamlarımızda var olan güzellikleri unuttuk, unutturulduk. Akraba ziyaretlerinden büyüklere saygıyı, hasta ziyaretlerinden ana-babayı saymayı, yardımseverlikten misafirperverliğimize ve daha birçok güzel ahlâk anlayışından mahrum bırakıldık ya da kendi elimizle bıraktık. Öyle garip şahıslar türedi ki, öyle hadiseler vuku buldu ki, gözlerimiz öyle şeyler gördü ki, bu olan bitenler karşısında akıl tutulması mı yaşamadık, müthiş karamsarlığa mı düşmedik, şaşkınlıklarımızın en üst seviyesini mi yaşamadık; neler, neler…

“Fakat sen sevgim ve ümidim başı için yalvarırım

Gönlündeki kahramanı bir kenara atma

Kutsal tut en yüksek ümidini

Ve Allah için kötüye nefretini!” (Salih Mirzabeyoğlu, Münşeat)

Gerek İlâhî emir, gerekse beşerî emir gereği yüksek umutlarını yitirmiş kişilerden olmayacağız, olmamalıyız. Üzerimize sağanak yağan bir yağmur gibi gelen saldırılar bizleri yıkmamalı, yıkamayacak.

Medya, insan kılığına girmiş şeytan ve yardımcıları, her türlü yola başvurarak ruhumuza ve aklımıza saldırıyor. Bu saldırılardan biri de şüphesiz cihad ve şehidlik şuuru duygusuna:

“Dinî işlerde bid’atlerin türemesi öyle bir fitnedir ki, zararı bütün mahlûkları sarar. Bunlardan biri de cihad ve gazâda gevşeklik ve tembelliktir. Burada bir nükte vardır ki, münafıklığın alâmeti olmaya kadar gider. O da şehitlik nimetinden kaçınmak… Şehitlik, İslam’ın kuvvet bulması yolunda can vermektir. Her mümin fert, bu yüksek makamı kalb ve zevk yolu ile benimsemeye, istemeye memurdur. Bu sır icabı olarak Resûl ve Nebîlerin birçoğu, sahabîlerin ekserisi ve Peygamber evlâdının hepsi, şehâdet arzularına ulaşmış ve bu yolda ruhlarını teslim etmişlerdir…” (Salih Mirzabeyoğlu, İbda Diyalektiği)

Ehli Sünnet inancımıza göre, önemli olan itikaddır. Yani bir insanın itikadı bozuksa, bu insanın kıldığı namazlar bile güme gider. Örnek vermek gerekirse; bir insan ABD’yi dost görüyorsa bu insanın itikadı bozuk demektir.

Her türlü yola başvurularak yapılan saldırılardan biri de erkeklik duygusunadır. Hazcılıktan başka bir şey bilmez insan müsveddeleri yeni bir erkek inşa etmeye çalışıyorlar. Bu erkek; cihad ve şehidlik şuuru yoksunu, kavga kaçkını, paraya tapan ve para için şahsiyetini ayaklar altına alan, hadiseler karşısındaki tepkisi eyyamcı, güce ve güçlüye yaranmacı, yanında durduğu güçlü ve onun sağladığı lüks ev ve araba ile şahsiyet bulan, bütün değerleri tüketip istismar etmekten, kavramların içini boşaltıp idrakleri iğdiş etmekten hiç çekinmeyen bir tip…

Bu tip erkek modelinin inşaı başarılı olmuştur. Bu modeli çevremizde de görebilmekteyiz.  Nefsin hileleri pek çoktur. Hatta bazen bu erkek modeli bize delikanlılık jargonuyla yaklaşır ama hak uğruna bedel ödeme gündeme geldiğinde menfaati uğruna bahaneler üretirken görürüz.

Ruhumuza, vicdanımıza bu saldırıları yapanlar, olması gereken erkek modeline de türlü iftira ve yaftalamalarla saldırırlar. Kaba, incelik yoksunu, akılsız vs gibi damgalamalar en çok kullandıklarıdır. Bilinmelidir ki, “Erkeğin süsü lisanı ve yiğitliğidir. Buna vakıf kadının süsü ise çocuklarıdır.” (Salih Mirzabeyoğlu, Damlaya Damlaya)

Bahri AKPINAR

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: