BAYRAMLAŞMA TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİ… ALLAH İÇİN, İBDA ADINA

BAYRAMLAŞMA TOPLANTISI GERÇEKLEŞTİ… ALLAH İÇİN, İBDA ADINA

ADIMLAR Fikir-Kültür-Siyaset Platformu’nun gelenekselleşen “Bayramlaşma Toplantısı”, bayramın üçüncü günü İstanbul Çağlayan’da bulunan genel merkez binâsında gerçekleşti.

Kumandan Salih MİRZABEYOĞLU’nun şehâdetinin ardından ilk defa yapılan bayramlaşma toplantısına çok sayıda gönüldaşımız katıldı.

Yağışlı hava dolayısıyla gelemeyen gönüldaşlarımız dışında geç gelen veya gün içinde gelen birçok gönüldaşımız ve dostumuzla bayramlaşma fırsatı bulduğumuz toplantıda Güldenizde Elifler Grubu mensubu hanım gönüldaşlarımızın hazırladığı ikramlar yanında, Tekirdağ’dan gelen el emeği ikramlıklar katılımcılara servis edildi.

Kumadan Mirzabeyoğlu’nun Ramazan ayının ilk günü şehîd olmasının ardından gerçekleştirdiğimiz bir dizi toplantıda olduğu gibi “yeni şartlar” etrafında değerlendirmelerin yapıldığı toplantı iki bölüm hâlinde gerçekleştirildi.

Genel Başkanımız Sayın Ali Osman ZOR’un “ADIMLAR Kadrosu” özelinde yaptığı değerlendirmelere mevzu olan ilk bölüm sonrasında kısa bir ara verildi… İlk bölümün “özel” muhtevasına nisbetle, ikinci bölümde ADIMLAR’ın “yeni şartlar”daki bakış açısını “ilkeler” etrafında ortaya koyan Ali Osman ZOR’un konuşmasında dikkat çektiği bazı hususlar şunlardı:

 

“Particilik Yapacak ‘Lüks’ümüz Yok”

Yaşadığımız şartlar itibariyle “particilik yapacak lüksümüz olmadığı”nı vurgulayan Genel Başkanımız şunları ifâde etti:

Kumandan’ın bir suikastle şehîd edilmesinden sonra hiç kimse bizden mevcut sistem içi siyasete bir sempati tavrı beklemesin… Hele hele, İktidarın hâkimiyet alanında işlenen bu cinayeti yok sayarak ve üstüne üstlük Kumandan’ın vefatının ardından sergilenen örgütlü sessizliği görmezden gelerek müsbet tavır sergilememizi kimse bizden beklemesin. Bu suikastin failleri açığa çıkarılana kadar mevcut iktidar ve bu iktidarın çevresinde öbeklenen herkes bizim için “olağan şüpheli”dir. Muhalefet de bundan vareste değildir…

1975 yılında GÖLGE Dergisi’yle başlayan Devrim’in 1999 yılında birinci aşamasının tamamlanmasının ardından, 2002 yılında, bugün de hâlen yaşadığımız, siyasetteki malûm “değişiklik” meydana geldi. Bu değişiklik ileriye doğru bir gidiş mi, yoksa geriye doğru mu? Tartışmak isteyen tartışsın. Bizim açımızdan bakıldığında ise, bu “değişiklik”le birlikte, fertte ve toplumda bizzat iktidar eliyle tepeden aşağıya doğru bir yozlaşmaya şahid oluyoruz. Herkesin reel hayatı içerisinde ve her alanda yaşadığı bu yozlaşmanın üzerinde durmayacağım. Üzerinde durmak istediğim husus, bu yozlaşmayı asla üzerimize sıçratmamak gerektiğidir. Onun için şu ân bizim açımızdan gayet “lüks” olarak değerlendirebileceğimiz bu “parti-pırtı işleri”nden uzak durulmasını ve bu işlerle uğraşıp enerji kaybedilmemesini tüm arkadaşlarımıza kendi adıma tavsiye ediyorum…

(…)

 

Reformlardan İstifade – Güç İkmali

Diğer taraftan ise, Herkes gibi mevcut iktidarın sağladığı ortamdan veya reformlardan tabii ki biz de istifade ediyoruz ve edeceğiz, ama bu reformların altında gölgeleneceğimiz anlamına gelmez… Hepinizin bildiği üzere bu durum yan gelip yatmamızı gerektirmez. Bilakis reformları basamak yaparak hedefe doğru hamleler yapmamızı ihtar eder… “İstifade” kelimesinin anlamında dahi bu hakikati görebilirsiniz: “İstiflemek, biriktirmek”… Reformlardan istifade, “güç ikmali” mânâsına biriktireceğimiz enerjiyle, hedefe doğru “doğru hamleler yapmak”…

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da işimize gelen faydamıza olan tüm reformları hedefimize ulaşmak için yapmayı düşündüğümüz hamlelerde basamak olarak kullanacağız, hem de müsrifçe… Biz meseleye böyle bakıyoruz…

(…)

 

Gerçek Cemaat-Topluluk-Örgüt-Teşkilât

Aynı davaya mensup insanlar arasındaki farklılıklar şuur seviyesinin farklılığından kaynaklanır. İBDA’ya muhatap olan insanlar için bu bir zenginliktir ki, “Cephe stratejisi”nin doğduğu nokta tam da burasıdır denilebilir… Bizler en üst seviyeye nisbetle, yani “Derin ve Gerçek Mümin”e nisbetle bu farklılıkları en aza indirip, duygu ve düşünce birlikteliğinde birbirine güç veren gerçek cemaat-topluluk-örgüt-teşkilât olup, aksiyonumuzu fikre nisbetle ortaya koymak zorundayız.

Mücadelenin gayesi ideolojide vasıfları belirtilen Derin ve Gerçek Mümin’i kazanmak… Diğer taraftan ise mücadeleyi yürütecek olan da vasıfları belirtilen bu Derin ve Gerçek Mümin… Tabii ki biz bu tarifte gerçek aydın tipini de görüyoruz: Entelektüel gevezelik yapmayan, çağının bütün sorumluluklarını omzunda hisseden aksiyon taliplisi…

(…)

 

Allah İçin, İBDA Adına

“İnanılan değerler”le, “yaşanılan gerçeklik” arasındaki zıtlık gerilime sebeb olur. Bu gerilimin şiddetine göre de “düzen değişimi” isteği artar veya azalır… Şuur süzgecinin hem fertte ve hem toplumda “devrim” mânâsına değişmesi gerektiğini ihtar eden nokta tam da burasıdır: Fikre-ideolojiye inanç hâlinde bağlı olan insanlar, inandıkları değerlerde kök salmalı ki, kendilerinden başlayarak toplumun genel şuur süzgecine fikri yerleştirerek “devrim”i gerçekleştirebilsinler…

Bu anlayış çerçevesinde “örgüt”ün “güç” olduğu şuuruyla örgütlenme ihtiyacını arttırıcı bir dilin vasıtalığında esaslı bir çalışma… Yapmamız gereken budur!.. Değişmeyen ve değişmeyecek hedef, toplumun genel şuur süzgecine İBDA’yı oturtmak!

Tüm arkadaşlarımızın etraflarını İBDA lehine etkileyebilecek ve yönlendirebilecek bir konuma gelmesi gerekmektedir… Bunun için de “ideolojinin benimsenmesi”yle birlikte kitleleri elinden, dilinden ve kalbinden yakalayıcı bir diyalektik sahibi olarak, Fikrin, nefret ettirmeden insanımıza benimsetilmesidir…

Fikrin aksiyon mânâsını hiç unutmadan, fikir ve aksiyon arasındaki o muhteşem ahengi hissederek dengeyi iyi kurmak…

Aksiyonun düşünceye nisbetle ortaya konulması gerektiğini hiç unutmadan, “pratiğin verileriyle” düşünceyi zenginleştirme, oradan tekrar aksiyona-pratiğe yönelme işlemini tabiî bir şekilde, yani refleks hâlinde yapabilecek bir duruma gelebilmek…

İBDA’ya muhatap bir konumda mevzuumuza göre kendi “doğru düşüncemiz”i üretebilmek… Yapılması gereken budur!..

Allah için İBDA adına, doğru, cesur ve gerekli adımları atmak… Bu hedef, ancak böyle gerçekleştirilebilir.

(…)

 

Cephe – Şahsiyet

Cepheleşme ile şahsiyet olmayı birbirinden ayrı düşünemeyeceğimize göre, az önce ifâde ettiğimiz hususların ne kadar hayatî olduğunu anlayabilirsiniz…

“Hey’et” mânâsına dikkatinizi çekmek istiyorum… Eskilerin tabiriyle “heyet’i temsiliye”, yani temsil heyeti… Bu mânâda bizim için cepheleşmek “temsil” liyâkatini de hedef tutmak mânâsına gelir ve “heyet” kelimesi de cepheleşmenin kapsamı içindedir…

Ayrıca “heyet” kavramı içerisinde hem “kesret”i ve hem de “vahdet”i görebiliriz. Bir nevi heyet, kesret içinde vahdet mânâsına… Cepheleşmeyi de kesrette vahdeti barındıran ve birlik-vahdet idealine gitmesi gereken bir keyfiyet olarak anlamamızda bir mahzur olmasa gerek…

(…)

 

“Dost”unu ve “Düşman”ını Tayin Etmek

Dostumuzu ve düşmanımızı başkasına göre belirlemeyiz. İnandığımız fikre nisbetle bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da her safhada yapacağımız durum değerlendirmeleriyle biz belirleriz. Arkadaşların bu noktada da dikkatli olmaları gerekmektedir…

Bizim belirlemediğimiz ve bize faydası olmayan hiçbir kutuplaşmanın tarafı değiliz… Hele hele, ilkesiz pragmatizm semtimize dahi uğrayamaz…

İBDA’nın mânâsına yakınlık veya uzaklık, muhataplarımıza karşı tavrımızı belirler. Dostunu ve düşmanını başkasına göre belirleyen, sadece onun malzemesi olur.

(…)

 

Telegram Terör Örgütü ve İktidarın Sorumluluğu

Beş yaşındaki bir çocuğun dahi anlayacağı bir hakikati tekrar etmemiz gerekirse; bir yerde bir suç işleniyorsa, o suçun faillerini bulmak mevcut iktidarın namus borcu olduğu gibi, iktidar olmanın da sorumluluğudur.

Kumadan Mirzabeyoğlu’nun şehîd edildiği bu dönemde, 20 yıla yakın bir süredir kesintisiz, 7/24 ona işkence yapanlar hakkında en ufak bir soruşturma ve araştırma yapmayan, yapmadığı gibi, bu yönde taleplere de kulaklarını tıkayan, sonunda da hâlen şehâdetini seyreden bir iktidara kimse bizden methiye düzmemizi beklemesin…

(…)

“Mücadelemiz, Kumandan Mirzabeyoğlu’nu çoğaltmak, yaygınlaştırmak, yürütmek iradesi ve hedefiyle devam ediyor” ifâdeleriyle konuşmasını sonlandıran Genel Başkanımız Ali Osman ZOR’un ardından, Halis Turan gönüldaşımızın okuduğu Aşr-ı Şerîf ile toplantı sona erdi.

ADIMLAR Fikir-Kültür-Siyaset

 

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: