KİTAPSIZ HÜLYALAR
Darwin’in The Descent of Man adlı eserinde şöyle deniyordu: “Belki de yüzyıllar kadar sürmeyecek yakın bir gelecekte, medeni insan ırkları, vahşi ırkları tamamen yeryüzünden silecekler ve onların yerine geçecekler. Öte yandan insansı maymunlar da… kuşkusuz elimine edilecekler.”
Yaklaşık 150 yıl önce Batı emperyalizminin en zinde çağında yayınlanan bu fikirler, bir taraftan emperyalizme moral takviye sağladığı gibi, diğer taraftan, Afrika halkları gibi -sözümona- “vahşi ırklar”ın tabiattan silineceği -silinmesi gerektiği yanında- öngörüsünde bulunuyordu.
Afrika 20. yüzyıl boyunca emperyalizm ve Darwinizmin iki kanadı arasında bir güç yarıştırma alanı oldu. Kaynaklarını Batı emperyalizmi ele geçiriyor, diktatörlerini Sovyetler destekliyor ve silah ticareti yapıyordu. Afrika’nın hemen her ülkesinde kanlı iç savaşlar eksik olmuyordu.
Son dönemde Çin, İran bazı Araplar ve Türkiye Afrika sahasında boy gösteren yeni aktörler oldu. Çin adeta Afrika’yı domine etti. İran ve Suudiler orada birçok kazanım elde etti. 1998’de Afrika ile ilgilenme kararı alan ve Ak Parti döneminde bir hayli ilgilenen Türkiye ise hâlâ eli boş…
Türkiye’nin Afrika’ya sunacağı ne Batı ve Çin gibi bir teknolojisi, ne de İran ve Suud gibi bir ideolojisi vardır. Türkiye Afrika’ya kuru insancıllık gösterileri ve bisküvi çikolata gibi yarı mamul ihracatıyla girebilmektedir. Afrika’nın geleceğindeki yeri şüphe uyandırıcıdır.
Her şeyden önce Türkçe yazılmış hiçbir Afrika tarihi kitabı yoktur. Bir misalle bunun önemini belirtelim: Bir İngiliz tarihçi, İngilizlerin 4 yıl boyunca Osmanlı karşısında varlık gösterememesini, o dönemde İngilizce yazılmış Osmanlı tarihi olmamasına bağlar. Almanları okurlarmış.
Halbuki İngiltere birkaç yüzyıldır Hindistan üzerinden Arap kabileleriyle ilgili, 40 yıldır Mısır’ın hâkimiydi. Buna rağmen İngiliz tarihçinin tesbiti dikkat çekicidir. Bugün de Türkçe yazılmış Afrika üzerine hiçbir ciddi eser yoktur. Hatta turistik bir bilgi bile yoktur.
Her şeyden önce de Türkiye ideolojisi olmayan, dünya görüşü olmayan bir odak konumundadır. Dün ezbere laiklik telkinleriyle bugün kuru insancıllık masallarıyla durumu idare etmektedir. Oysa Afrika, Darwin yanılıyor, istikbalin en önemli cephelerinden olacak bir potansiyeldedir.
Bir şey daha… Belki ülkemizde bu sözü söylemek yersiz olacak ama söylemek lazım: Kitaplar sadece ticari gaye ile yazılmazlar. İnsanları kitap yazmaya sevk eden başka saikler de vardır. Bu saikleri kefaleti altına almaksa istikbalde mevcudiyet vehmeden her devletin görevidir.
Selim GÜRSELGİL