DOĞU TÜRKİSTAN: ERDOĞAN’A VE SİSTEME GÜVEN KRİZİ

DOĞU TÜRKİSTAN: ERDOĞAN’A VE SİSTEME GÜVEN KRİZİ

Çin’le yapılan suçluların iade anlaşması Türkiye’de yaşayan Doğu Türkistan coğrayasından gelmiş kardeşlerimizin Çin’e iadeleri hususunda büyük bir tehdit olarak ortaya çıktı.

Türkiye 2017 senesinde Çin ile suçluların iade anlaşması yaptı. Altında Erdoğan’ın imzası olan bu anlaşma, Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra, prosedür gereği Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un imzasıyla komisyona gönderildi ve bu anlaşma kanunlaşmak için komisyondaki bekleyişini sürdürüken Çin devleti bu anlaşmayı kanunlaştırdı ve bu kanunun işlerlik kazanması için geriye TBMM’de de kabul edilmesi kaldı. Çin devletinin bu anlaşmayı kanunlaştırması, Çin’den alınan aşı ile aynı zamana denk gelince, hadise üzerindeki dikkatler daha bir arttı ve Çin aşısının gelmesinin Çin’le yapılan bu suçluların iadesi anlaşmasının TBMM’den geçmesine bağlandığı gibi spekülasyonların çıkmasına sebep oldu.

Durum kısaca böyle…

Her devlet birbiriyle suçluların iadesi için anlaşma yapabilir, yapmalıdır da.

Ama burada mesele adi suçlardan, hırsızlıktan, tecavüzden, gasptan veya cinayetten aranan suçlular değil. Çin, işgâl etmiş olduğu Doğu Türkistan coğrafyasındaki her Türk’ü, müslümanı potansiyel suçlu, terörist olarak görüyor ve bunları adi bir suçlu gibi isteyebilir.

Mesele de burada ortaya çıkıyor.

Türkiye’de mevcut sistem ve halihazırdaki iktidar konumunda bulunan Erdoğan, Çin’in bu talepleri karşısında dik durabilir mi?

Mesele aslında tamamen bir güven bunalımından, iktidara, Erdoğan’a olan güvensizlikten ibaret.

Yoksa yandaş medya yapılan anlaşmanın maddelerine göre Çin’in her istediğinin verilmeyeceğine, iadenin yalnızca adi suçluları kapsadığına ikna etmeye çabalıyor.

Bu durum ortadayken, tabi olarak Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz çıkıp açıkça, “güvenmiyoruz” demiyor, diyemiyorlar. Diplomatik bir dille meramlarını ifade etmeye çalışıyolar ama, ortada buz gibi bir güvensizlik olduğu açık.

Zaten bu durumda onların bu güvensizliği böyle açıkça dile getirmeleri abes kaçar. Bu güvensizliği dile getirmesi, gidermesi gerekenler bizleriz. Yani Çin vatandaşı gözüken Doğu Türkistanlı kardeşlerimize TC vatandaşları olarak biz sahip çıkmalı ve onların bu güvensizlik duygularını anlamalı ve onların bu hissiyatına biz tercüman olmalı ve güven krizini biz dile getirmeli, böylece biz de elimizi taşın altına koymalı değil miyiz? Yoksa kuru kuru sahip çıkıyoruz demek kolay.

Evet, nasıl güvensinler ki?

Karşımızda Mavi Marmara’ya önce sahip çıkan daha sonra, “zamanının Başbakanına mı sordunuz?” diyerek karşı çıkan ve Mavi Marmara şehidlerinin kanını üç kuruşa satan bir iktidar yok mu? Daha düne kadar Haçlı Batı’ya meydan okuyor görünürken, şimdi geleceğini Avrupada gördüğünü söyleyen bir iktidar. Libya işgalinde önce NATO’ya karşı çıkarken sonra NATO’ya üs olan bir iktidardan söz ediyoruz. Nice müslüman Batı’ya, Haçlılara, Çin’e, Rus’a teslim edilmedi mi? Afganistan’dan, Irak’tan kaçırılıp Guantanamo’ya götürülen kaç müslüman için İncirlik üssü kullanıldı, biliyor muyuz? CHP’yi Boraltan’ın faili olmakla suçlayanlar nice Boraltan’lara imza atmadı mı? Daha örnekleri çoğaltmak mümkün. Erdoğan, kendi iktidarını korumak adına söylediğinin tam tersi istikamete dümen kıramaz kim diyebilir? Zaten bu konuda kim ne dediyse, şimdiye kadar Erdoğan onu haksız çıkarmayı başardı.

Müslüman kılıklı yandaşlar her ne kadar şüpheleri gidermeye ve iknaya çalışıyorsa, yapılan anlaşmanın sadece adli suçluları kapsadığını anlatmaya çalışıyorsa da güven krizine merhem olmayı başaramıyor. Nasıl başarsınlar ki? Müslüman kılıklı yandaşlara mukabil solcu kılıklı diğer yandaş Perinçek’in -hatta Perinçek’in kendi tabiriyle, kendileri iktidarın değil de iktidar kendilerinin yandaşı-, Çin ağzıyla konuşup, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi terörist ilân etmesi yanında bir de iktidara ortak görüntüsü ortada değil mi?

Meselenin çözümü nedir?

Gerçek mânâda meselenin çözümü güven temin edecek sistemin kurulmasından geçmekte. Gelip giden iktidarların geliş ve gidişinden bağımsız olarak, rejimin yeniden kurgulanması… Şimdilik yapılabilecek olansa, kamuoyu baskısıyla iktidarı yanlış adım atmaktan alıkoymaya çalışmak..

A. Bâki AYTEMİZ

/wp-content/uploads/2021/01/tümtürk.mp4

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: