ÇÖPTEN TOPLADIKLARI EKMEKLERİ YİYORLAR, DEMEK Kİ TOKLAR!
Bir ana, çocuklarını doyurmak için bedenini satıyor; demek ki toklar…
Bir nine, torunlarını doyurmak için çöpten ekmek seçiyor; demek ki toklar…
Bir baba, bebeğini doyurmak için marketten mama çalıyor; demek ki toklar…
“Kuru ekmek yiyorlarsa karınları toktur” diyen adam, yediği kebapların parasını belediyeye ödettirmiş; yani çöpten ekmek arayanların, bedenini satanların, mafrketten mama çalmak zorunda kalanların sırtına yüklemiş..
Utanmış mı?
Zannetmem…
Asgari ücret 2800 lira olarak açıklanmadan önce Türk-İş yoksulluk sınırını 8500 lira olarak açıklamış. Yani bir eve üç asgari ücret girmeli ki, o evde yoksulluk yok diyebilelim. Tabi bu dört kişilik aile için. Bir de Erdoğan’ın talebi doğrultusunda 3 çocuk yapılmışsa, yine yolsulsun…
Yetmez yani…
Elektriğe, suya, doğalgaza, kiraya, yola, telefona, internete, yiyeceğe, içeceğe, giyeceğe, servise, okul harçlığına; yetmez…
İnsanca yaşamaya yetmez…
Karnı kuru ekmekle doyurmaya yeter belki ama, o zaman da şöyle oluyor:
“Kırşehir’de bir eve denetime giden filyasyon ekipleri koronavirüs hastasına bolca meyve yemesini tavsiye etmesine karşılık, ailenin küçük kızından “Bizim evde meyve yok” cevabını aldılar…
Demek ki kuru ekmek karın doyuruyor ama sağlıklı beslenmeye yetmiyormuş. Koca vekil kuru ekmekle doyarsınız demiş ama, eh, çocuk işte; söyleyiverir böyle gerçeği ve kralın çıplak olduğu ortaya çıkıverir. Çocuk sırrı zamanındayız…
Demek meyve, sebze, et, süt, tereyağ vs de yemek gerekiyormuş; yeterli ve düzenli beslenmek, sağlıklı olabilmek için…
Türk İş araştırmasında o da var, dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını ifade eden “açlık sınırı” 2 bin 590 lira olarak belirlenmiş…
Yani hemen hemen açıklanan asgari ücret kadar. Kira, elektrik, su, doğalgaz, giyinme vs Allah kerim.
Balkona çıkanlar ne de çabuk unutuveriyorlar tepeden baktıkları milletin hâlini; dün de kendilerinin onlar arasında olduklarını.
Dikkat ettiniz mi, son zamanlarda “ekmek” konusu oldukça büyük yer tutmaya başladı ülke gündeminde.
Açlık, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliğinden öte, doğrudan doğruya, bizzat “ekmek”…
Hem de, Fransız İhtilâline sebep olduğu söylenen o sembol sözle birlikte: “Ekmek bulamıyorlarsa, pasta yesinler!”
Halkın içine düştüğü durumdan gayet habersiz olan Fransa Kraliçesinin, ekmek bile bulamamaktan şikayet eden halka, “ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler!” dediği rivayet edilir.
Pandemiden dolayı hafta sonu sokağa çıkma yasağı ilân edildiğinde marketlerde vs oluşan yığılma karşısında halkı suçlayan bir yandaş yazar hanımefendimiz, Anadolu’da her evde bir sene yetecek gıdanın kilerlede var olduğunu söyleyerek eleştiriyordu bu yığılanları. Yani, evlerinizde size bir sene yetecek gıda varken, açlıktan öleceğinizi mi zannettiniz de yığılıyorsunuz demeye getiriyordu. Böylece, iktidarın kabahatini milletin sırtına yükleyeyim derken, milletin haline ne kadar yabancılaştığını ortaya koyuyordu hanımefendi. Kilerinde bir yıllık erzak bulunduran Anadolu insanı mı kaldı bu devirde? Ancak sizler gibi ballı ihaleler alanlar için mümkün bu dediğiniz… İnsanları günlük yaşamaya mecbur ettiniz, farkında değilsiniz… Mari Antuanet artıkları…
Evet, bizzat ekmek konuşuluyor artık.
Askıda ekmek, ekmek fiyatları, eve ekmek götüremediğini söyleyen esnafa karşılık abartıyorsun, al çay iç teklifleri ve derken kuru ekmek yiyenlerin aç sayılmayacağı…
Ekmek bu kadar konuşulmaya başlayınca bizim de aklımıza Üstad Necip Fazıl’ın, “Barutuna ekmek karışan ihtilâl mutlaka patlar!” tesbiti geliyor…
Bir ihtilâlin mayalandığını görmemek için kör olmak gerek…
Ahmet ÖLÇÜLÜ