ÇAKIRCALI MEHMED EFE
Çakırcalı Mehmed Efe (1872-1911), hakkında bir asırdır çeşitli şiir, ağıt, türkü, yazı, hikâye, roman, tez, ve filmler olagelen; ve devrinde sadece yerel basın ve halk arasında değil Avrupa’da bile şöhret sahibi olan bu yiğit efe artık tarihsever müslümanlar tarafından ciddi olarak mercek altına alınmalı diye düşünerekten kısa bir araştırma yapmam şart olmuştu. Evvelce yazdığımız bu kısa makaleyi bazı mühim eklemelerle yeniden yayınlama lüzumu hissettik.
Çakırcalı Mehmed Efe, Halife Sultan Abdülhamid Rahimehullah tarafından adeta bir baba şefkatiyle sürekli affediliyor ve kendisine çeşitli imtiyazlar veriliyorken; Halife devrildikten sonra devlete çöreklenen Yahudi Sabetay Mason şebeke Ege’de O’na karşı amansız bir sürek avı başlatmıştı..
Çocukluğunda bir ara Birgi medreselerinde de okumuştu, beş vakit namaz kılıyordu, civarda çok cami çeşme vs onun tarafından yaptırtılmıştı… Halkın çoğu müşkülünü, çökmekte olan devlet düzeni değil Efe çözüyordu. Rum ve sair eşkıyanın panzehri idi. Yahudi madrabazlara ve tefecilere, bazı zalim ağalara ve halka zulüm eden zındık ve facirlere göz açtırmıyordu… Halife’nin defaatle affedip imtiyazlar verdiği Efe’yi halk da çok seviyordu. Britanya’nın Robin Hood’u gerçek tarihte ciddi hiç bir kaynakta geçmeyen ve esasen belki hiç yaşamamış veya bir haydut ve belki anlatılan çoğu icraatı yalan ve abartı iken Türkler’in halk kahramanı Çakırcalı gerçek. Kadimden beri bazı vasıflarıyla hayranlığımızı cezbeden bu şahsı tanımak, bu arada o devirde bölgede Ege ve Marmara’da dönen bazı dolapları da bilmek gerekiyor.
Gerek Sebahattin Burhan gerek Yaşar Kemal tarafından yarım asır kadar arayla yazılmış iki kitabı mukayeseli okudum. Bir doktora tezi için Efe’nin torunları ile yapılmış uzun videoları seyrettim. Ve çeşitli internet seyahatlerinden sonra kısaca, az ama öz kaabilinden derim ki;
Çakırcalı Mehmed Efe’nin babası Ahmed Efe, Halife’nin affına mazhar olmuş ve bir Balkan harbi gazisidir. Kızanlarıyla büyük kahramanlıklar yapmıştır. Oğlu Mehmed Efe’yi Birgi medreselerine yollamıştır.
Bilhassa İmam Birgivî Rahimehullahtan beri Birgi mühim bir ilim merkezidir. İmam Birgivî’nin bilhassa halka yaygınlaştırılan Türkçe risalesiyle Türk milletine ne kadar büyük katkıları olduğu hakkında bakınız: https://youtu.be/_rvwdOH8hMM
Çakırcalı Mehmed Efe de babası gibi Hilâfet’e sadık Ehli Sünnet bir Türk… Halife Sultan Abdülhamid Rahimehullah’ın defalarca affına mazhar olan Mehmed Efe’ye, Yahudi Sabetayist Mason partisi İttihat Terakki ve sair zenadıkanın nefretinin bir sebebi de Halife’ye sadık ve biatlı oluşu idi. Katili, Sabetay partisi İttihat Terakki’dir! Rum çetelere ve çeşitli eşkiyaya bir şey yapamayan İttihatçılar güya bölgeye huzur getirmek bahanesiyle dev gibi birliklerle kuşatıp katlettiler. Ki, bölgeyi kasıp kavuran tüm o fecerenin, keferenin tek panzehiri ve baş korkusu Çakırcalı Mehmed Efe idi… Nitekim gerek Çakırcalı taifesinden arta kalanlar ve gerek onu örnek alan hayranı olan efeler sonraki Yunan işgâlinde en büyük direnişi sergilemiştir…
Yaşar Kemal’in kıt imkânlar veya tembelliği veya ideolojik bakışındaki sakatlık sebebiyle, bir iki uyduruk duyumla ve yalancı bir ittihatçı artığı, İslâm ve Osmanlı düşmanı subaydan alıntılayarak yazdığı “Çakırcalı Efe” adlı kitabında sürekli Efe’nin “Osmanlı düşmanlığı”ndan dem vurulur. Ki, Sabetay Yeşilçam tarafından çevrilen filmlerde de hep aynı masal devam etmiştir. Ve Efe hakkında yazılan diğer makale ve hikâyelerde daima Osmanlı düşmanı olduğu terarlanagelmiştir.
Doğrusu ise bölge insanı ve derin araştırmacı olan Sabahattin Burhan’ın “Çakırcalı Mehmed Efe” adlı kitabında yazıldığı gibidir. Yazılmış en kapsamlı ve bir sürü tanık ve bilgi belge ile ortaya koyduğu bu şaheser, gördüğüm kadarıyla Efe hakkında yapılmış en geniş ve ilmi çalışmadır. Efe’nin ve olayların içindeki kişilerin yaşayan torunları çocukları, canlı sahitler, belgeler vs çok ilmi bir eser olmuş. Roman suretinde şekillendirmiş, hiç sıkmadan okunuyor fakat tamamen tarihî malûmat var ve hadiseler gerçeğiyle ve kronolojik sırasıyla nakledilmiş.
Yaşar Kemal’in Efe’siyle Sebahattin Burhan’ın Efe’si bambaşka iki insan olarak karşımıza çıkıyor. Fakat Kemal’inki kurgu ve muharref, bir kısım sığ ve taraflı kıt bilgilerden ibaret; Burhan’ın kitabı ise bilgi, belge ve bir sürü tanık ve hâlâ yaşayan ailelerin birinci elden aktardıkları bilgileri esas alarak yazılmış muazzam bir kitap…
Ayrıca; aklıma gelmişken, Yaşar Gören’in “Dr. Nazım ve Çakırcalı” konulu makalesini, (https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=3893988860672328&id=100001837561240) ve yine aynı şahsın 1918 Filistin cephesi bozgunu konulu makaleler zincirini herkese tavsiye ederim. Malûm, Osmanlı 1918 Filistin Cephesi bozgunuyla yıkıldı. Orada hangi komutanlar vardı ve neler yaptılar, bunu da en cesur ve net haliyle Yaşar Gören yazmış gördüğüm kadarıyla… Döneyim Çakırcalı’ya…
(http://www.turkbilig.com/pdf/201121-140.pdf https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/557524)
Yaşar Kemal’in “Çakırcalı Efe” kitabındaki anakroniklik ve yanlış bakış açısını Sebahattin Ali’nin “Çakıcı’nın İlk Kurşunu” adlı kitabındaki hikâyede ve benzer pek çok yerde de görmek mümkün. Yeşilçam filmlerinde de bakış farklı değil… Halife Sultan Abdulhamid ve Osmanlı Hilâfet Devleti ile bir husumeti olan bir Efe tarif ediliyor.
Fakat hakikat öyle değil. Hilâfete sadık, İslâm askerine kurşun sıkmayan, beş vakit namaz kılan, oruç tutan ve alkol içmeyen, cami çeşme yaptırtan ve de ahaliye, mustazaflara karşı gayet naif ve merhametli bir efe Çakırcalı!
İstanbul’da 18. ve 19. asırda yiğit tulumba reisleri yarı resmi olarak subaşı, zaptiye gibi bir vasfa haizdi, yani asayişi tesis etmekte devletin, kadının, subaşının işini kolaylaştırıyorlardı ve de beş vakit namazlı kimselerdi. Aynı şekilde, 19. asırda Anadolu’da da bir kısım efe’er benzer bir misyona sahipti. Halife Sultan’ın yol verdigi, derin devlet tetikçiligi de denebilir biraz. Ve beş vakit namazlı idiler…
Bu delidolu yiğit efeler Halife’ye tabi idiler. Onların isyanı Hilâfetin içinde ur halini almış zındık ve zalimlere idi… Şartlar sebebiyle bir kısım zulümlere de bulaşmış iseler de; sürekli olarak bunları günâhları olarak kabul edip istiğfar ettikleri gibi, Şeriat huzurunda boyunlarının kıldan ince olduğunu da beyan ederlerdi. Lâkin devlete yuvalanmış bir kısım zenadıka ve fecere, adle, yani şeriatın tam olarak icrasına mani olmaktaydı. Bilhassa o dönemde ve o bölgede… Tanzimat sonrası çöküşün birer neticesi de denebilir bu duruma.
Hilâfetin iyi günlerinde yaşamış olsalar Akıncı, Levent, Deli olacak türden yiğit ve mert kimselerdi bu efeler. Dertleri Devleti Aliyye ile değil, devlete yuvalanmış bir kısım şebeke ve bu şebekenin koruyup kolladığı ve bölgede mazlum fukara halka zulüm, zorbalık yapan kefere ve fecereyle idi…
İttihat Terakki’nin sürek avlarında Ege’de hedef Çakırcalı Mehmed Efe, Karadeniz’de de Hekimoğlu İbrahim ve hakeza diğer beldelerde benzer efeler idi… (http://www.orduolay.com/yazarlar/hikmet-pala/hekimoglunun-olusunun-basindaki-italyan/4663) Bunda da, Parti’ye çalışmamak, bu hainlere biat etmemek; ve partinin şımarttığı gayri müslim eşkiya ve takım elbiseli eşkiya yani kodaman takımının sömürüsüne hasım olmaları gibi iki temel neden bulunmaktadır.
Evet, Yahudi Mason kuklası Mahmut Şevket Paşa ağzıyla konuşan anakronik bazı roman ve hikâyelerde, “Köhne Osmanlı’ya baş kaldıran”, “Zalim Abdulhamid’e ve düzenine karşı çıkan”, “Feodal Osmanlı beylerine karşı köylüyü savunan” vs klâsik laik ve solcu şablonlarını Efe’ye giydirir dururlar… Ama Efe öyle biri değil işte! İslâm’a ve İslâm Devleti’ne olan kinlerinden kuduruyor olmaları onları olguları çarpıtmaya veya yok saymaya iterken, bu yanlış bakış açısı anokranizme yuvarlanmalarına da yol açmıştır! Çatlasalar da patlasalar da öyle değil! Efe Osmanlı efesi!!! Evet özetle;
1) Çakırcalı Mehmed Efe itikaden İslâm üzere ve Ehli Sünnet idi, Şeriat ve Hilâfet’e tâbi idi. Hatta kasabadaki köydeki herhangi bir âlime, müftüye, hocaya bile el pençe dîvan duran, hürmette kusur göstermeyen bir kimse idi. Öldüğünde onu, ayaklarındaki, namaz için daim giyiniyor olduğu mestlerinden teşhis etti tanıyanlar. Her ne kadar da başına konan ödülü boşa çıkartmak ve de ölümden sonra bile zalimlere korku saçmak için vs sebeplerle, alameti farika olacak yerlerini, başını, ellerini kesip ve göğüs derisini yüzüp kaybetmelerini vasiyet etmiş ve öyle de yapılmış olsa da, kızanları mestlerini hesap edememişlerdi. Hepsi beş vakit namazlı olsa da çetede sadece onda mest vardı… Meşhur İttihatçı Dr. Nazım, 1908’de Çakırcalı ile bir görüşme yapmış ve Abdulhamid’i devirmek için Ege’de hadise çıkartmak istediklerini söylemiş ve yardımını istemiştir. Fakat Çakırcalı, “Padişah Peygamber vekilidir, ona dil uzatılmaz” demiş ve terslemiştir. Esas katl sebebini de buradan anlıyoruz zaten.. Halife’ye karşı ihaneti reddettiği için İttihatçılar tarafından öldürülmüştür… Bazı kaynaklarda da şunu okudum, Efe, “siyasetten anlamadığını” bahane ederek Dr. Nazım’ı sepetlemiştir.
2) Katili, Yahudi Sabetay Mason güdümündeki İttihat Terakki ve kuklalarıdır. Bir baba şefkatiyle, bu, yaramazlık yapan evladı yerinde gördüğü Efe’yi, defaatle affedip silâh ve kızanlarıyla serbestçe dolaşabilme imtiyazı veren Halife Sultan Abdülhamid’i devirir devirmez Ege’deki ilk işleri Çakırcalı’yı bitirmek olan Yahudi Sabetay Mason iİttihatçıların, bir kurdun üzerine yüz köpeğin atılması gibi Efe’ye çullanıp katletmeleri, bu nefret ve kinlerinin sebebini anlamak zor değil… Çakırcalı son demde Halife’ye biat ve ahdini bozmadı, Halife’ye âdice darbe yapıp hal tebliğini bir Yahudi olan Emmanuel Caroso’ya yaptırtan ve Haçlı Bulgar çetelerini ta has odaya kadar sokup yağmalatan Siyonist Sabetayist Mason partisi İttihat Terakki hükümetine karşı âsi olmuştur! Halife’nin emannâmede kendisine vermiş olduğu silâhla ve kızanlarıyla dolaşabilme gibi imtiyazları iptal eden ve böylece onu düşmanlara ve kendi çetelerine hedef yapmaya çalışan namert İttihatçılar onu yeniden dağa çıkmaya mecbur bırakmışlardır… Amaçları da Efe’yi yok etmekti. Ya silâhsız, kızansız gezecek ve suikastlere kolay hedef olacaktı, ya da reddedip yeniden dağlara çıkıp meşru hedef haline gelecekti. Öyle de oldu nitekim… Dediğimiz gibi, Çakırcalı İttihatçılara uymamış, Halife’ye ihanet etmemişti; hem bunun intikamı olarak hem de, o var oldukça Ege’de rahatça cirit atamayacakları için Efe’yi katletmişlerdir. Aynı İttihatçılar Karadeniz’de de meşhur Hekimoğlu’nu benzer şekilde katletmişlerdir. Yukarıda bahsetmiştik, hani şu, meşhur türküsü “Hekimoğlu derler benim aslıma” olan.. Balkan’da Yunan, Bulgar ve her tür kefere ve fecere ile işbirliği yapan İttihatçılar bu yiğitlere karşı arslan kesilmiş, Yunan, Bulgar, Rum ve Ermeni çetelere de alan açmışlardır…
3) Efe Ehli Sünnet bir Türkmen Yörük idi ve ahbap ve kızanları arasında Türk, Çerkes, Arab, Kürd, Arnavut her kavimden mert ve dini bütün Müslüman kimseler mevcuttu. Hatta Yahudi olup da Efe’ye hainlik yapmayan, ona yataklık yapan tabileri bile vardı. Yani meseleyi Türkler ile, Çerkes ve Arnavutlar arasında bir kavmiyet mücadelesi gibi görmek isteyenler kesinlikle yalan konuşup yazıyor. Son deminde bile Çerkes hocasına vardığı ve her zamanki gibi nasihat aldığı malûmdur. Bir de sırlı rüya hadisesi var. İlgili kitaba havale ederiz merak edenleri… Efe’nin mücadelesi, ırk, kavim merkezli değildi vesselâm.
4) Çakırcalı Ahmed Efe ve Mehmed Efe, haklarında, ‘100 adamı öldüren tevbekâr’ konulu meşhur hadisi de yâd ederekten rahmet diliyor, taksirâtlarının affını temenni ediyoruz.. (http://www.ayncalut.com/rahmet-genis-ama-vakit-dar-acele-etmeli/)
Çakırcalı hakkında neticede bunlar söylenebilir vesselâm. Allahu A’lem… En doğrusunu Allah bilir…
Halife’ye yapılan hain Siyonist Sabetayist Masonik 1909 darbesi ve o 31 Mart tezgâhı hakkında; iki eski subayın; Mustafa Turan ve Cevat Rıfat Atilhan’ın kitaplarını tavsiye ederiz. Bu iki “31 Mart” kitabı okunmadan yazılan çizilen her yakın tarih sadece yalan tarih olacaktır! Hilâfetin çöküşünde, Nisan 1909 darbesinde ve tüm sonraki süreçlerde ve yeni rejimin inşasında işin Sabetay Mason cihetini görmek adına muhakkak okunması gereken iki kitap. Bu iki kitabı kütüphanelerden, sahaflardan, internet sahaflarından temin etmek ve hatta pdf olarak da nette bulmak mümkündür.
Levent Akıncı