“ŞANLI CUMA – 25 OCAK 1991”
Vâridât: Şanlı Cuma
• 25 Ocak 1991… İslâmcı mücadele tarihinde İBDA-C ile açılan şanlı bir sayfa… Bu tarihten bir hafta önce Sultanahmet Camiinde Cuma namazı sonrası, Çevik Kuvvet amirlerinden biri, polisin müslümanları takmadığını gösterici bir tavır sergilemiş ve göstericilere şöyle demiştir:
— “Camiin avlusundan çıkmak yok!… Orada bağırın!”
• Körfez Savaşı… Turgut Özal eliyle Kemalist devlet de Irak a saldırma bahanesi aramakta… İslâmcı kesimin Cuma namazı gösterileri, göstermelik nümayişler diye bu niyet için bir tehlike kabul edilmezken, sol örgütlerin silâhlı ve bombalı eylemleri de ferdî ve kitleye sirayeti olmayan bir sırada sayılmakta… Öyle ya; ortada muazzam bir savaş varken, patlayan üç-beş bombanın kamuoyu için de bir mühimliği ve tesiri olamaz… Öyleyse?..
• Körfez Savaşı başlamadan önce, basın yayın organlarının muazzam bir propagandası neticesinde “zalim Saddam” edebiyatıyla Amerikan yanlısı bir hava estirilmiş, müslüman kesim de bundan payını almış olarak tam bir kararsızlığa düşmüştü… Cuma dergisinde yayınlanan -ünlü desem yeri- röportajımdan sonra ise, bu kararsızlık Amerikan aleyhtarlığına dönüştü… Ve bu ortamda, müslümanlann Cuma gösterileri ile, solun ferdî eylemleri… Ama Kemalizmin köpekleri, bunda bir kıymeti harbiye görmüyorlardı… Öyleyse?.. Ne yapmalı?..
• Yapılması gereken şey, ferdî eylemin kitleyi beslemesi ve kitle kalkışmasının ferdî eylemi yüreklendirmesi… Kemalist rejim köpeklerini, “dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmak” hesabına getirmek… Bunun için de, son derece cüretkâr bir eylem… Polis nezaretinde orta oyunu gibi göstermelik gösteri değil… Tıpkı, muhaliflerin “bunlar müslümanları kırdırmak istiyorlar” numarasıyla önce sıvışma mazereti içinde pislik yaparken, sonradan hareketin tutmasıyla parsa için dört nala iştirak ettikleri şanlı Türban kavgası gibi, kitleyi sıçratıcı bir hareket… Dediğim şu:
— “Eğer cami avlusunda kendi kendine bağırılacak ve Şiilerin palavradan Cihad yemini maskaralığı ile bitecek bir hareket olursa katılmayın!”
Yapılması gereken şey… Meydana çıkmak… Yeri gelince büyük harflerle!..
• Ertesi gün Milliyet gazetesi, ön sayfadan resimle birlikte verdiği haberi, iç sayfada büyük manşetle veriyor: “Saddam’a destek gösterileri”… Ve büyük bir resim: İbda’nın el işareti olan, “Saddam, sen oradan, biz buradan” yazılı pankartı açmış kalabalık… Tanıyabildiğim sadece Mehmet Ülger!..
• “İstanbul’da Cuma namazından çıkan göstericiler ABD ve İsrail bayraklarını yaktılar. Güvenlik güçleri havaya ateş açtı, gözyaşartıcı bomba attı. Beyazıt’ta kalabalığın içinden bir kişi tabancasını ateşledi”… Bu manşet altı spottan sonra, onun yanında şu:
— “Yurdun çeşitli yerlerinde namaz sonrası savaşa protesto gösterisi yapan halk ile polisler arasında zaman zaman olaylar çıktı. Tatvan’da iki kişi, Batman’da ise 10 kişi çeşitli yerlerinden yaralandı.”
• “ABD ve müttefiklerin Körfez harekâtı İstanbul’da dün gösterilerle bir kez daha protesto edildi. Milliyet İstihbarat Servisinin haberine göre, camilerde gösteriler yapılacağını öğrenen Emniyet kuvvetleri, büyük camilerde güvenlik tedbiri aldı. Buna rağmen, Beyazıt Camiinde namazdan çıkan aralarında beyaz sarıklılar, yaşlılar ve kadınların da bulunduğu yaklaşık 5 bin kişilik grup, Beyazıt Meydanında toplanıp tekbir getirmeye başladı. Çevik Kuvvet polisleri, göstericilerin etrafını sardı ve eyleme son verilmesini istedi. Polisin uyarısını dinlemeyen göstericiler, yanlarında getirdikleri İsrail ve ABD bayraklarını ateşe verdi. “Kahrolsun Amerika”, “Müslümanlar kardeştir”, “Kahrolsun siyonistler” gibi sloganlar atan göstericiler, “Saddam bahane, hedef İslâm” yazılı pankart açtı. Çevik Kuvvet yetkilileri göstericileri uyarmayı sürdürürken, GRUBUN ARKA TARAFINDAN 5 EL SİLAH SESİ DUYULDU. Havaya ateş edildiğini anlayan polis, kalabalığa giremediğinden ateş eden kişiyi yakalayamadı.”
• “Bayrak yakıp slogan atan göstericilerin Mercan Yokuşu’na doğru yürümeye başladığını gören Çevik Kuvvet birlikleri, araya girip grubu üçe böldü. Beyazıt tarafında kalan grupla, Mercan tarafından geriye dönen yaklaşık 500 gösterici tekrar bir araya gelmek isteyince, Çevik Kuvvet polisleri cop kullanmaya başladı. Kolkola girip barikat oluşturan ön gruptaki göstericilerden bazıları, polise tekme tokat saldırdı. Kargaşa sırasında göstericilerin arasında kalan iki sivil polis dövüldü. Sivil görevliler, polis arkadaşlarınca araçlara bindirilerek korumaya alındı. Bu arada yoldan parke taşlarını söken bazı göstericilerin bunlarla polise saldırdığı dikkat çekti. Bir ânda savaş alanına dönen Beyazıt’ta Çevik Kuvvet’in yetersiz kaldığı görülünce takviye polis istendi. Beyazıt yaklaşık bir saat, “Burası Türkiye, İsrail değil!” sloganlarıyla inledi. Yeniçeriler Caddesfne inmeyi başaran kalabalık bir grup da, yolu trafiğe kapayıp yürümeye başladı. “Kahrolsun Amerika!” sloganı atan göstericilerle, arkadan yetişen Çevik Kuvvet polisleri arasında bir kez daha çatışma başladı. Polisin cop kullanması üzerine ara sokaklara kaçan göstericiler slogan atmayı sürdürdüler. Bu arada Çevik Kuvvet amirleri de, megafonlarla sık sık polisleri uyarıp göstericilerin coplanmamasını istedi. (Halk polisin kendisinden olmadığı şuuruna ermesin diye.) Beyazıt’ta olaylar sürerken, Sultanahmet Camiinden çıkanlar da tekbir sesleriyle Beyazıt’a doğru yürüyüşe geçti.”
• “İslâmcıların gösterileri sürerken, Tepebaşı’ndaki ABD Konsolosluğuna yürümek isteyen bazı sendikalara üye 500 kadar işçinin TÜYAP önünde toplandığı öğrenildi. Perapalas Oteli önüne kadar ABD ve İsrail aleyhtarı sloganlar atarak yürüyen işçileri, burada yine Çevik Kuvvet durdurdu. Yürümekte ısrar eden göstericileri coplayan polis 5 kişiyi gözaltına aldı. Ara sokaklara kaçarak dağılan grupların, “Kahrolsun emperyalizm”, “ABD defol, savaşa hayır!” diye bağırdıkları görüldü. Savaşın başlamasından beri çeşitli grupların protesto hedefi hâline gelen ABD İstanbul Başkonsolosluğu çevresinde güvenlik tedbirleri arttırıldı.”
• “Bitlis’in Tatvan ilçesinde İbadullah Camiinde kıldıkları Cuma namazından sonra kolkola girerek yürüyüşe geçen yaklaşık 300 gösterici, ABD ve İsrail aleyhinde sloganlar atarak Hükümet Konağına yöneldi. Polis, göstericilerin ikaza rağmen dağılmadıklarını görünce, göz yaşartıcı bomba ve cop kullandı, havaya ateş açtı. Göstericiler buna taş ve sopa ile karşılık verdi. Hükümet konağı önüne gelen göstericilerle polis arasında tekrar çatışma çıktı. Bastırılan olaylar sırasında yaklaşık 100 kişi gözaltına alındı. Gösteri sırasında polisin açtığı ateşle yaralanan 32 yaşındaki işçi Mecit Kaplan, Diyarbakır Devlet Hastahanesi’ne götürülürken yolda can verdi. Olaylarda Abdullah Aziz Çoban ve Kâzım Karaca adlı vatandaşlar da yaralandı.”
• Bingöl’de Cuma namazından çıkan bazı gruplar Vilayet binası önünde toplanarak ABD ve İsrail aleyhine sloganlar atmaya başladı. Kısa süre sonra olay yerine gelen polis, göstericilere dağılmaları için ihtarda bulundu. İhtara uymayan göstericiler slogan atmaya devam edince, polis göz yaşartıcı bomba kullandı. Göstericiler daha sonra dağıldı.”
• “Batmanda da Cuma namazından sonra Ulucami’den çıkan topluluk, ABD ve İsrail aleyhinde sloganlar atarak yürümeye başladı. Göstericiler, Bankalar Caddesi’nde polisin oluşturduğu barikatı aşıp vilâyet binasına yöneldi. ABD ve İsrail bayraklarını yakan göstericiler yürüyüşe devam edince, polis havaya uyarı ateşi açtı. Bu uyarıdan sonra topluluk dağılırken, yürüyüş yapanlardan bazıları gözaltına alındı. Bazı işyerleri sopa ve taşlarla tahrip edildi. Esnafın dükkânlarını kapadıkları görüldü. Olaylarda 10 kişi yaralandı.”
• “Kayseri’de Şehrin merkezindeki Bürüngüz Camiinde kılman Cuma namazından sonra 300 kişilik bir grup, Körfez Savaşı aleyhinde gösteriye başladı. ABD ve İsrail aleyhine slogan atan göstericiler Valiliğe doğru yürürken, Çevik Kuvvet’in müdahalesiyle dağıldı. Kısa süre sonra göstericilerin bazıları bu kez Düvenönü ve Kapalıçarşı’ya doğru yürüyüşe geçti. Basın aleyhinde de sloganlar atan topluluktan iki kişi, gazeteci Vedat Doğanı yumrukladı. Göstericilerden 49’u gözaltına alındı.”
• “Ankara’da Hacı Bayram Camii önünde bir grup türbanlı kadın da, Cuma namazından çıkan cemaatten savaşa karşı imza topladı. Polis, olayla ilgili 3 kişiyi gözaltına aldı.”
• Bu hadiselerden bir hafta sonra, MIT tarafından kaçırıldım… “İşkence” isimli eserimden takip edelim:
Batman’da 25.1.1991 tarihinde, Cuma namazından çıkan cemaat, tıpkı Beyazıd Camiinden çıkan cemaatin polisle çatışması gibi, Irakla yapılan savaşta başı çeken Amerika’yı protesto ederek asker ve polisle çatışmış, bir kişi şehit olmuştu… Solcu 2000’e Doğru dergisi ise, hadiseyi solcular tertiplemiş ve Amerika’yı protesto eden halka Cuma namazından çıkanlar da katılmış gibi vermişti… Ben, gerek MİT’te ve gerekse Siyasî Şube’de, hadiseyi kendilerine maletmek için çırpınan kesimler varken, niye bana yüklendiklerini soruyordum; ve açıkçası bunların birdenbire hadiseleri hızlandırarak bir halk ayaklanmasına geçtiğim korkusuyla beni kaptıklarını görüyordum… Davut, Batman hadiselerinin benimle ne ilgisi olabileceği şeklindeki masumiyet ifademe karşı, kibatî bir hitapla mukabelede bulundu:
— “Sen, sadece fikir üflerim, diyorsun; onun adı provakatörlüktür!… Kurt dumanlı havayı sever, diyorsun; dumanlı hava ne demek?”
• Şanlı Cuma… Kendinden önceki Cuma gösterilerini mânâlı kıldığı gibi, kendinden sonrakileri de mânâlı kıldı… Solun pek cılız birkaç küçük toplu gösterisiyle beraber, ferdî eylem plânındaki verimini de İbdâ’ya bağladı!..
SALİH MİRZABEYOĞLU
TilkiGünlüğü, C: 3, s: 376-382