ÖNCE YANGIN, ŞİMDİ DE SEL!.. MENFAAT ÇETESİ BELA ÜSTÜNE BELA ÇEKİYOR!

Ağustos ayına girerken ülkenin güney kıyılarını yangın teslim aldı. Ona yakın kişi bu yangınlarda hayatını kaybederken, alevlerin arasında kalan bölge ahalisinin yardım isteyen çığlıkları ülke sınırlarını da aştı.

Tam yangınları atlatıyoruz derken, bu defa da ülkenin Kuzeyi yağmur ve sellere teslim oldu.

İki günden bu yana Kastamonu, Sinop, Bartın, Karabük‘te felâket yaşanıyor.

Yangında olduğu gibi selde de felâketin bir yönü tabiî ise de, diğer ve esas yönü siyasî.

Yangınlarda ortaya çıktı ki, daha önce böyle büyük yangınların çıkacağı rapor edilmiş, yetkililer uyarılmış olmasına mukabil, gerekli tedbirler alınmamış. Hele ki THK‘nin uçaklarının atıl kalarak yangına müdahale edememesinde ortaya çıkan rezalet hiçbir şeyle izâh edilecek gibi değil. Ülkeyi teslim alan menfaat çetesi ilk başta “biz her türlü tedbiri aldık” demesine rağmen, yangınların büyümesi ve tepkiler üzerine uçak-helikopter filosunu büyütme yoluna gitti gitmesine de, artık olan olmuş, büyük oranda iş işten geçmişti.

Karadeniz’deki felâket de aslında geliyorum demişti…

Daha önce benzerini defalarca yaşadığımız sel felâketlerinden birini daha yaşadık.

Bu kafayla daha da yaşayacağız.

Zira sel felâketinde asıl zayiat, selin kendisinden değil, selin geldiği dere yatağına yapılan binalardan ve çok daha önemlisi, Kastamonu örneğinde görüldüğü gibi HES Barajları’ndan kaynaklanıyor.

Onlarca kez bu tür sellerin yaşanmış ve nice canların kaybedilmiş olmasına rağmen hâlâ tedbir alınmış ve dere yatakları boşaltılmış değil.

Felâket yaşanana kadar felâketi büyütmek için ellerinden geleni yapan yetkililer, felâketten sonra utanmadan gerekli her türlü tedbirin alındığını, yaraların sarılacağını söylemekteler.

Yara sarmak yerine, yaralanmaya, ölümlere ve büyük kayıplara mani olsanıza!

Siyasetin esas fonksiyonu, olacak şeyi olmadan önce öngörüp gerekli tedbirleri alarak felakete yol açmasına mani olmaktır. Bunu yapmayan siyaset, siyaset olmaktan çıkmıştır. Zaten ortada uzun bir süredir siyaset yok, menfaat çetesi var ve kendi menfaatini düşünmekten milletin belâ ve musibetlerden korunması akıllarına gelmiyor. Bu konuda aklına bir şey gelen olur da bir şeyler söylerse de onları dinleyip gereğini yapması gereken siyaset, kendi menfaatinden zaman bulup da el atamıyor. İşte, ancak felaket yaşandıktan sonra, felaketzedelerin karşısına çıkıp nutuk atmayı biliyorlar, o kadar.

Yalnız şu var ki haklarını teslim etmek gerek; felâket yaşandıktan sonra, yaşanan bu felâketin boyutlarını gizlemek ve mesuliyeti üzerlerine almamak konusunda üzerlerine yok. O kadar yüzsüzler ki, sanki ülkeyi kendileri değil de uzaylılar yönetiyormuşçasına, kendilerinden başka herkes suçlu.

Kendileri her türlü tedbiri alıyorlar, gereken her şeyi yapıyorlar ama işte ne oluyorsa oluyor ve bu felâketler yaşanıyor. Açık denizlerde gemiyi yüzdürürken, hooop, kara geliyor ve gemiye tosluyor. Hayır, olmaz olmaz demeyin, “gemi karaya toslar, kara gemiye toslar mı?” diye itiraz etmeyin. Bu itirazı yaparsanız siz dış güçlerin ajanısınız demektir. Gemi karaya çarpmamış, kara gelip gemiye çarpmıştır ve bundan dolayı da kaptan köşkündekilerin mesuliyeti asla yoktur.

Yıllar yılı dere yataklarına binalar yapılmasına göz yumulmuş…

“Olsun, kaptan köşkündekiler masumdur!”

HES‘ler yapılmış, tabiatın tabiatıyla oynanmış…

“Olsun, kaptan köşkündekiler masumdur!”

O güzelim ormanlar madenlere açılmış, ağaçlar kesilmiş ve böylece yağışların sele dönüşmesi mümkün hâle gelmiştir.

“Olsun, kaptan köşkündekiler masumdur!”

Sel olur, yamaçlar erozyona uğrar. Kaptan, yamaçlardaki köklü ağaçların sökülüp çay dikildiğinden bu erozyonların yaşandığını söyler. Sanki bunlar yaşanırken, buna mani olması gereken kendisi değildir.

Ve bütün bunların yaşandığı ortamda, sel, binlerce, on binlerce, hatta yüz binlerce insanın hayatına tesir etmekte.

Dün 15 kişinin can verdiği söylenmişken bu satırları yazdığım saatlerde 27 insanımızın hayatını kaybettiği açıklanıyordu. Bu resmi rakamlara isyan edenler ise vefat edenlerin, kayıpların sayısının yüzlerle ifade edilmesi gerektiğini söylemekteydiler. Cide Belediyesi adına açılmış olan Twitter hesabında, sadece Cide için 200 civarında insanın ölmüş olabileceği söyleniyordu mesela.

Özellikle Kastamonu‘nun Bozkurt ilçesindeki felâketle ilgili iddiaların en önemlisi de HES’in patlamış olması. Yani bu bir sel felâketi, bir tabiî afet olmaktan çok daha öte insan eliyle gerçekleşen bir yanlışın sebebiyet verdiği bir katliam. AFAD‘a üç yüzün üzerinde kayıp başvurusu yapılmış olması katliamın büyüklüğünü izaha yeter zannedersem.

ARZU YÜCEL’İN ANLATTIKLARI

Selin vurduğu Bozkurt ilçesinde Ezine Çayı kenarındaki 8 katlı Ölçer Apartmanı yıkıldı. Yaz tatili için anneleri Arzu Yücel ile İstanbul’dan gelen 12 yaşındaki ikizler Ecrin ve İclal Yücel de babaanneleri Ayşe Remziye Yücel ve dedeleri Nadir Yücel ile birlikte binanın çökmesiyle sel sularında kayboldu. Arzu Yücel ise çayda su seviyesinin yükselmesi nedeniyle belediyeden “araçlarınızı çayın kenarından kaldırın” anonsu üzerine otomobilini çekmek için evden çıkınca kurtuldu. Binadan çıktıktan sonra çayın taşması üzerine bir daha eve giremeyen ve ikizlerinden ayrılan Arzu Yücel, şimdi yıkılan binanın enkazı önünde umutla bekliyor.

Arzu Yücel, çaydaki su seviyesinin yükselmesi üzerine belediyenin araçları yüksek yere çekmeleri için anons yaptığını, bu nedenle evden çıktığını anlatırken gözyaşı döktü:

5’inci katta oturuyorduk. Yaz tatili için geldik buraya. Bize evi boşalttırmadılar. 11.30’da belediyenin arabası geldi, anons ettiler. ’Çay taşabilir’ dendi. Dışarı çıktım. 12.00’de çay taştı. Akşam 17.30’a kadar dışarıda bekledim. Çocuklarıma el salladım, balkondalardı, bize bakıyordu, el sallıyorduk. ’Bina yeni, çökmez’ dediler. Telefonla konuştuk, bana balkondan el salladılar; ‘Anne biz iyiyiz, merak etmeyin, kendinize bakın’ dediler. Her şeyleri gördü gözlerim. Hiçbir şeyler yapamadık biz. Bize ’Arabaları yükseğe çıkarın’ dediler, ’Canlarınızı, evlatlarınızı kurtarın’ demediler. 5 dakika içinde ben onların hepsini alırdım.”

SAHİLE VURAN CESETLER

Selden sonra sahile giden vatandaşlar korkutucu tabloyla karşılaştı. Sosyal medyada da dikkat çeken görüntüler paylaşıldı.

Kastamonu’da sahile vurmuş cesetler bir vatandaş tarafından cep telefonuyla görüntülendi. Sosyal medyada paylaşılan görüntüler sonrası o cesetler görevliler tarafından toplanarak morglara kaldırıldı.

A. Baki AYTEMİZ

“BOZKURT İLÇESİ YOK OLDU!”… “SEL FELAKETİ” DEĞİL, HES KATLİAMI!

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: