FİKİRSİZ DÜZENİN SONU
Anadolu coğrafyasında sosyal, ekonomik ve politik muvazenesizliğin had safhaya ulaştığı şu günlerde; Cumhuriyet devrinden başlayarak yaşanan en büyük buhranı yaşıyoruz. Yirmi yıldır sözüm ona İslâm’cı kimlikleriyle piyasaya sürülen yapının tasviye ve çöküş süreciyle birlikte Anadolu ahalisi de yeni bir idareci arayışına girişti. Mutlak Fikrin Tatbik Vasıta Sistemi’nin zaruret oluşunun idrak edilemediği ve Mutlak Fikre nisbet sadedinde sahtelerinden gerçeğinin ayırt edilemez bir karmaşanın içerisinde ortak dert aynı: Gitsinler!
Evet, şüphesiz gidecekler, arkalarına bile bakmadan kaçacaklar; bunun hazırlıklarını yapıyor ve giderken de ülkeyi iyice kaosa sürüklüyorlar. Tüm dünyada sürdürülen Yeni Dünya Düzeni çalışmaları ise tüm hızıyla ilerliyor. Elbette BD-İBDA fikriyatı da tüm heybetiyle zamanı gelmiş fikir olarak önümüzde durmakta. Yine bu fikrin tersinden gerçekleştiricisi olarak; sahtesiyle halka yutturulmaya çalışılan “Başyücelik sistemini biz kuruyoruz” mavallarının da samimiyetten yoksun olduğu aşikâr. Buna inanan “dünden razıcı” ve “kolaycı” tiplerin hüsranları çark etmelerine sebep olacaksa da dönecekleri kapıların açık olacağı ne malûm?
Samimiyeti bir kenara, Müslüman oluşları bile artık tartışılan mürted yapı paramparça olurken, kartopu misali büyüyerek kendini ve etrafındakileri o sarmala alarak yok edecek; görünen bu. Halkın değerlerini –malını– gasbeden ve ülke dışına kaçıran bu sahte fikir ve dava adamcıklarının gidişiyle, her şey çok daha netleşecek. Öyle ki, gelen oluşum İslâm düşmanlığında pek mahir olacak ve bu da ayırt edilemeyen münafığa nisbetle Müslümanların lehine olacak.
Zorlu ve bir o kadar meşakkatli yeni süreçte, dava ehli olan ve Bütün Fikrin Gerekliliği’ne dair idealize edilmiş fikrî bağlılıkları ve Kumandan’dan başka nisbet tanımayışları ile tebarüz edecek İbda erleri, çok daha sağlam adımlarla Başyücelik mefkuresini ifâ ve ihyâ edeceklerdir. Kaçınılmaz olan da bu…
Anadolu ahalisinin yıllardır mevcut düzene beslediği öfke sonrası bir umut gibi gösterilen ve yirmi yıldır dağıtmadıkları/bozmadıkları bir şey kalmayan bu gürûha çok daha şedit bir öfkeye dönüşmüş durumda kendini gösterecek olan ise Hakkın adaletine bağlı halkın saf imân gücü ve o çelik gibi iradesidir: “Adalet Mutlak’a“…
Çiftçiye, üreticiye, sanayiciye, işçiye ve bilhassa gençliğe bir şey katamayan rejim, fevkalade büyük çöküşünün son demlerinde… 2023‘e kadar bir çok şey yaşayıp göreceğiz; o kadar uzun bile sürmeyeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. 2022 yılı içerisinde Yeni Dünya Düzeni’nin ana hatları ortaya çıkacaktır; bizim Yeni Dünya Düzenimizin…
“Her şeye sahtesi musallat”; bunu en iyi Büyük Doğu’cuyuz diye kendilerini lanse eden, İBDA’yı, Salih Mirzabeyoğlu’nu görmezden gelenlere bakarak daha iyi anlayabilirsiniz. Bu işin samimilerini ayırt etmek o kadar da zor değil. Samimiler, tavırlarını pazarlıksız Allah ve Resûlü davasından yana belli ederek Mirzabeyoğlu’nun idealize ettiği ve örgüleştirdiği yoldan ilerleyenler ve bu uğurda her türlü bedeli ödeyenlerdir. Davada pazarlıksız olunup olunmadığı, Mutlak Fikrin eşya ve hadiseye tatbikinde vasıta rolü oynayan İslâma Muhatap Anlayış sistemi karşısındaki tavırda ortaya çıkar; “sûretler olmadan, mânâlar ebediyyen tecelliye gelmez”! Bir zamanlar Ergenekon diye ağlaşanlar bugün onlarla, rejimle aynı saftalar. Bir zamanlar Mürted dedikleriyle aynı saftalar. Kahrolsun Amerika diye nara atanlar, bugün Beyaz Saray’ın önünde teslimiyet pozu vermekteler! Zaman döne döne devrini tamamlıyor; şüphesiz aslı örtmeye çalışan sahteler ateşin en azaplısını yakında tadacaklardır, hep birlikte göreceğiz.
Düşman Yeni Dünya Düzeni’nin bölgemizdeki aplikasyonu olan BOP projesi adına Ortadoğu’ya karşı girişilen istilâda oynadıkları rol saikiyle tarih önünde hesaba çekilecek ve dökülen Müslüman kanının hesabını, bizim Yeni Dünya Düzenimiz’in Hak’tan başka ölçü tanımaz adalet terazisi ile tartılarak misliyle ödeyecekler. Moskof’a, Çinli’ye, Coni’ye ve Yahudi’ye satılan Müslüman kanı ve namusunun hesabını vermeden kimse bu dünyadan geçip gidemez; gidemeyecek!
Gelen güçlü bir nesil var; tüm bu kaos ortamında üniversitelerde, laboratuvarlarda fizikle, kimyayla, astronomiyle, tıpla, elektronikle, makineyle, içtimaî ilimlerle uğraşıp kendilerini yetiştirmeye gayret eden; diğer yandan imânlarını da fikir ve hikmetle tahkim ederken, aksiyon gününü kollayan, herşeyi imân için bilen muhteşem altun nesil… Bir kıvılcım bekleyen bu gençlik, bir yandan taşı sıkıp zerrelerine ayırabilecek bir madde gücü yolunda terakki ederken, diğer yandan beyninin her zerresini çatlatırcasına bir fikir çilesi yolunda pişmekte; Yeni Dünya Düzenimizin yolunu açacak kılıçlar-kalemler yontmanın ferasetine sahip bir gençlik. Her biri, adeta ruhlarından çevreye yayılan ışıkla bulundukları yeri aydınlatacak, muhafaza ve muhasara edebilecek çapta donanımlı gençlik…
Olacak olan olur / Ne bir ân evvel; ne bir ân sonra…
M. Yavuz UÇUM – Adımlar