UYKU HAKKINDA (I)
Sizin için geceyi bir örtü, uykuyu bir dinlenme, gündüzü de yeniden hayata uyanıp çalışmak üzere yeryüzünde dağılma vakti kılan O’dur. (Ayet)
Uykunuzu bir dinlenme kıldık. (Ayet)
“Sabah uykusu, rızkın azalmasına sebep olur.” (Hadis)
“Ey falân! Yatağına yattığında şöyle dua et:
Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım, işimde sana güvendim. (Rızânı) isteyerek, (azâbından) korkarak sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Sana karşı yine senden başka sığınak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.
Eğer bu duayı yapıp yattığın gece ölürsen, iman üzere ölürsün, ölmez de sabaha çıkarsan hayra kavuşursun.” (Hadis)
2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre, sabah erken saatlerde güne başlama ve kendi kendini mutlu eden bir insan olma arasında bir bağlantı bulunmuş. Bu durum özellikle de yaşı ilerlemiş yetişkinlerde tespit edilmiş.
2016 yılında geçmiş yıllara ait araştırmalardan derlenen bir başka rapora göre, ergenlik döneminde olan ve geceleri uzun süre uyumayan gençlerde, yükselen depresyon belirtileri ve depresif bulgulara rastlanmış.
90 bin kişiyle yapılan bir diğer araştırmanın sonucuna göre, erken kalkmaya alışmış insanların daha düşük vücut kitle endekslerine (kilo) sahip oldukları tespit edilmiş.
Orta yaştaki Kore’liler arasında yapılan araştırma, geç uyanan kişilerin erken kalkan kişilere göre diyabetle ilgili sorunlara sahip olma konusunda daha yüksek risk taşıdığını tespit etti. Ayrıca yüksek risk faktörleri arasında yüksek tansiyon ve yüksek trigliserit gibi unsurlar da var. (Trigliserit: Kanınızda yer alan bir tür yağdır (lipid). Vücut aldığınız ve hemen kullanılmasına gerek olmayan kalorileri, trigliseride dönüştürerek yağ hücrelerinde depolar. Uzun süreli açlık durumu, çok enerji sarf ettiren spor programı, hormon üretimi gibi durumlarda vücutta depo edilen trigliseridler kullanılır. Yani şöyle ifade edebiliriz, trigliseridler vücutta gerekli durumlarda kullanılmak üzere yağ hücrelerinde depolanır ve gerektiğinde enerjiye dönüştürülerek vücutta bulunan görevlerini yerine getirirler)
Biyolog Christoph Randler’ın araştırmalarına göre, sabah erken kalkan insanların çok daha proaktif (bilinçli ya da bilinçsiz, olumlu ya da olumsuz mevcut koşulların sonucunu değiştirmek için inisiyatif kullanmak) bir karaktere sahip olarak daha başarılı oldukları söyleniyor. Bilimsel çalışmalar, erken kalkan öğrencilerin daha yüksek notlar aldıklarını, ve çok daha zeki olduklarını vurguluyor.
Chronobiology International adlı bilim dergisinin araştırmasına göre, gece geç yatanlar daha fazla sağlık sorunu yaşıyor.
‘Sosyal jetlag’ (uyku sersemliği):
Uykuya dalmaya çalıştıktan sonra saatin alarmıyla lezzetli uykudan uyanıp, yataktan kalkmak zorunda kalmak. Hafta sonuna doğru uykusuzluktan yorgun düşüp sonra da kayıp uykuları yakalamaya çalışmak. Bu kulağa normal geliyor olabilir ancak bu hem yeterince uyumadığınızı hem de “sosyal jetlag” yaşadığınızı gösteriyor.
Sosyal jetlag bu bağlamda hafta içindeki uyku düzeninizle hafta sonundaki uykunuz arasındaki fark anlamına geliyor.
Araştırmalar daha yüksek sosyal jetlag yaşayanların daha fazla sigara ve içki içtiğini gösteriyor.
Sosyal jetlag ne kadar büyükse, kalp hastalıkları riski ve metobolizma problemleri gibi sağlık sorunları da o kadar büyük oluyor.
Münih’te kronobiyoloji profesörü Till Roenneberg‘e göre gece uyumayanlar-özellikle de geç kalkanlar- erken kalkanlara kıyasla daha büyük sağlık riskleriyle karşı karşıya.
Kanserden alzheimer’a, kalp krizine, şeker hastalığı, obezite, felç hatta intihar gibi modern dünyada hastalıkların hepsinin uyku yetersizliğiyle ciddi ve birçok nedensel bağı bulunuyor.
Prof. Dr. Matthew: ‘Hafta içi ya da hafta sonu, her gün aynı saatte yatıp aynı saatte kalkın’.
Modern toplum karanlıktan mahrum bu yüzden akşamları bazı ışıkları söndürün.
Yatak odanız serin olsun, 18.5°C uyku için ideal bir sıcaklık. Uykuya dalmak için vücut sıcaklığının düşmesi gerekiyor.
Yatakta uyanık kalmayın, beyniniz ‘yatağa yatmak = uyumak‘ bağlantısını kurmalı. Eğer 15-20 dakika uyuyamadıysanız, loş bir odaya gidin ve okuyun. Ekrana, elektronik alet kullanımından uzak durun, mümkünse uyku alanınızdaki tüm şartelleri kapatın.
Öğleden sonra 2’den itibaren kafein almayın. Sizi uyanık tutar derin uykuyu bloke eder.
Fransız bilim insanları, açık kalp ameliyatlarının öğleden sonra saatlerinde yapılmasının, bedeninin vücut saati nedeniyle daha güvenli olduğunu açıkladı.
“Sirkadiyen ritim” diye de bilinen vücudun biyolojik saati, geceleri uyumamızın sebebi olduğu gibi, davranışlarımız ve bedensel işlevlerimizi de ciddi şekilde etkileyen bir olgu.
Tıbbi bir yayın organı olan Lancet’ta yayımlanan araştırmaya göre, kalp, sabah saatlerine kıyasla öğleden sonra daha güçlü ve ameliyata bu saatlerde daha dayanıklı. Kalp kapakçığı değişiminin içinde bulunduğu ameliyatlarda doktorların kalbi durdurması gerekiyor. Bu durum da kalp dokusundaki oksijen dolaşımının azalması nedeniyle, organı baskı altına alıyor. Doktorlar ve araştırmacılar, kalp krizi, kalp yetmezliği ve ameliyat sonrası ölüm gibi komplikasyonları incelemeye aldı ve şu sonuca vardı:
Sabah saatlerinde operasyon yapılan 298 hastadan 54’ü bu problemleri yaşadı. Öğleden sonra operasyon yapılan 298 hastadan ise 28’i bu problemleri yaşadı. Öğleden sonra operasyon yapılan hastaların komplikasyon yaşama riski yarı yarıya azaldı
İngiliz moleculer biyoloji uzmanı John O’Neill de araştırma sonuçlarına katılarak, “Kardiyovasküler sistemimizin en yüksek verimine akşam üstü saatlerinde ulaşıyor. Atletler de en iyi zamanlarını bu saatlerde yaparlar” dedi.
Nobel Tıp ödülüne layık görülen Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young: “Tıpkı bitkiler, hayvanlar hatta mantarlar gibi insan vücudunun da hemen her hücresinde bir saat işliyor. “Sirkadiyen ritim” diye de bilinen vücudun biyolojik saati, geceleri uyumamızın sebebi olduğu gibi, davranışlarımız ve bedensel işlevlerimizi de ciddi şekilde etkileyen bir olgu”.
Ruh halimiz, hormon düzeylerimiz, vücut ısımız ve metabolizmamız, hepsi günlük bir ritim içinde çalışıyor. Örneğin her sabah vücudumuz yeni güne hazırlanmak üzere ısınırken kalp krizi riskimiz artıyor. Biyolojik saatimiz vücudumuzu gece ve gündüze uyum sağlayacak şekilde öyle bir netlikte ayarlıyor ki bu ayarın bozulması çok ciddi sonuçlar yaratabiliyor.
Uzun uçak yolculuklarından sonra zaman farkından dolayı yaşanan sarsıntı da işte vücudun, kendisini, ayarladığı ritmin dışında bir yerde bulmasından kaynaklanıyor. Kısa vadede vücut saatinin ritmini bozacak şeyler hafıza oluşumunu etkiliyor, fakat uzun vadede tekrarlandığında iki tür diyabet (şeker hastalığı), kanser ve kalp hastalıkları risklerini artırıyor.
Sirkadiyen ritmi üzerindeki olumsuz etkilerle alakalı, Oxford Üniversitesi’nden biyolojik saat uzmanı Profesör Russel Foster “Bu sistemi bir kez bozduğumuzda metabolizmamız üzerinde etkisi çok büyük olur” diyor.
Jeffrey Hall ve Michael Rosbash, DNA yapısında, periyod geni diye adlandırılan bir kısmın, sirkadiyen ritim de denilen biyolojik saatin düzenlenmesinde etkili olduğunu ortaya koydular.
Periyod geni PER adlı bir proteinin üretilmesini sağlayan “talimatları” içeriyor. PER düzeyi yükseldikçe periyod geni de talimatları kendi kendine kapatıyor. Bunun sonucunda PER proteini düzeyi 24 saatlik döngüler halinde değişiyor, geceleri yükselip gündüzleri yine düşmeye başlıyor.
-devam edecek-