İÇTİMÂÎ CİNNET, GENÇLİK, AHLÂK VE SİYASET

Ahmet ÖLÇÜLÜ

“Bu dünyada bir kadını çok sevdim, onu da mutlu etmek için “ANNE” demek yetiyor.”

Beş yıl önce sosyal medya hesabında bunları yazan gencin, annesinin kafasını keserek öldürüp kesik kafasını sokağa atmasına şahit olduk.

Millet olarak yaşadığımız dehşetlerin sonu gelmiyor.

Nereye gidiyoruz?

Aslında vu soru yıllar öncesinden sorulmuştu.

Quo vadis, nereye gidiyoruz?

Yılgınlığa mahal yok, en kötü şeyleri duysak da, yaşasak da, yaşanmaya değer hayatı gerçekleştirme mücadelesine, azim ve kararlılığına halel getiremeyecek bu yaşadıklarımız.

Mesele, mücadeleyi doğru kanalize etmektir.

Dâvâyı sahte kahramanların tasallutundan, onların saptırıcı liderliklerinden kurtarma irade ve azmini her vesileyle ortaya koymaya devam. Karanlığın en koyu olduğu dönemler, gün doğumuna en çok yaklaşılan dönemdir aynı zamanda.

İnsanımızı sahtelerin ve sahteliklerin, yarım oluşların tasallutundan kurtarmak; kurtulmak ve kurtarmak vazifesi ile emrolunduk.

Bir çocuk, anasının başını keserek katlediyorsa, analarının kellesini kesen çocuklar yetiştiren bu imânsız İslâmcı rejimden kurtulma ve imânın hakikatini meydan yerine dikme mesuliyetini daha şiddetle hissetmemiz gerekmekte.

20 yıldır iktidarda olup da yetiştirdiği nesiller ortada olan bu yapılanma, bugün o yetiştirdiği nesillerin kendisine karşı tavır almasıyla iktidardan devrilme noktasına geldiyse, Osmanlıcılık edebiyatını bu kadar yaptığı hâlde, Ulu Hakan Abdülhamid’i bu kadar sahipleniyor gözüktüğü hâlde, ne Osmanlı’yı, ne de Ulu Hakan’ı anlamış ve biliyor demektir.

Osmanlı ve Ulu Hakan’ın sonu, yetiştiremedikleri, daha doğrusu yanlış ve eksik yetiştirdikleri gençler eliyle olmadı mı? Bugün de iktidar, “imânlı gençlik yetiştireceğiz, maneviyatı artıracağız, gençliği teknofest nesli yapacağız!” dese de netice ortada.

Şunu anlayamıyorlar, Osmanlı’dan neyi farklı yapacaksınız da farklı netice almayı ummaktasınız?

Kuru kuruya Osmanlıcılık… O tutturduğu yanlış yolda Osmanlı’nın kendisi kurtulamadı, Osmanlı’yı, kendini kurtarmasını ümid ederek yetiştirdiği yeni nesil yıktı da kuru kuruya Osmanlıcılık yapmakla, Osmanlı’nın yapamadığının yapılabileceğini düşünmek akıl kârı mı?

Keyfiyetsiz bir kemmiyet nesli…

Ahlâk?

Ahlâktan bahseden o kadar çok ama işin gerçeğini söyleyebilen yok. Teorik gevezelikler. Yani karşılığı olmayınca, en doğru sözler bile söyleyenin ağzında gevezeliğe dönüşüyor. Ahlâkın gerekliliğini inkâr edebilecek takat mı var yoksa? Bilâkis, ahlâkın gerekliliğine olan inancımız ve sadakatimizden dolayı, ahlâk bahsini ağızlarına pelesenk ettikten sonra, bunun nasıl olacağına dair gerçekleri dile getirmeyenler hedefimiz.

Ahlâk, siyasetçilerin, yöneticilerin, liderlerin, âlimlerin topluma örnek olmasıyla toplum ve gençlikte maya tutar.

Siyaset hokkabazlık ve yiyicilik olmuş, ilim adamı desen dalkavuk, yönetici desen eyyamcı..

Lâf salatası ve hamasete gelince vurdukları yerden toz kalkıyor ama, tablo apaçık ortada. Gençlik her türlü sahteliği şıp diye seziverme melekesine sahiptir ve fikrileştiremese bile his plânındaki bu sezgisi ile doğruyu yanlıştan ayırıp akacağı mecraı bulur, yeter ki önlerine doğru örneklerle çıkılsın. İşte, düne kadar gençliğin İslâm’a olan ilgi ve alâkası medyada gündem olurken bugün tam tersi deizm, ateizm vs olan ilgi ve alâkası konuşulduğu hâlde ne tedbir alınıyor? Alınması gereken tedbir belli, gençliğe doğru örnek olmak. Gerisi fasa fiso.

Ama birbirlerini pohpohlamakta üzerlerine yok.

Ahlâksızlardan kurtulup, ahlâkı hâkim kılmak üzere;

“Doğsun Büyük Doğu, benden doğarak!”

Bir Cevap Yazın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

%d blogcu bunu beğendi: