BİR HABERİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Ahmet ÖLÇÜLÜ
Van Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada, “Gerçekleştirilen operasyonda; ‘Fuhuşa Teşvik, Aracılık ve Zorlama’ suçunu işlediği tespit edilen 3 şüpheli şahıs yakalanarak gözaltına alınmış ve çıkarıldıkları adli makamlarca tutuklanarak cezaevine teslim edilmiştir. Operasyonda ayrıca 2’si yabancı uyruklu olmak üzere toplam 5 mağdur kadın yakalanmış, yabancı uyruklu mağdur kadınlar sınır dışı edilmek üzere İl Göç İdaresi Müdürlüğüne teslim edilmiştir” denildi.
Haberi okuyunca gülsem mi, ağlasam mı bilemedim.
Ülke koskoca bir bataklığa dönmüş, Van Emniyeti bir iki sivrisineği avladık diye reklâm yapıyor.
Zina ve fuhuş…
Gayrı meşru ilişkiye zina diyoruz, para karşılığı yapılan zinaya ise fuhuş.
Zina almış başını gitmiş…
Fuhuş ise zaten eskiden beri serbest olan bir şey, yeter ki kanunlara uyularak yapılsın. Van’da yakalananlar, aslında fuhuş yapıldığı için değil, kanunsuz, izinsiz fuhuş yaparak kazandıklarının vergisini vermediklerinden dolayı enselenenler.
Yoksa ülkede genelevler çalışmıyor, fuhuş devlet gözetiminde ve fuhuş yapanlar devletin sağladığı güvenli ortamda çalışmıyor değil…
Gerçi artık genelevlere ihtiyaç kalmadı. O da eskidendi. Artık bu işin piyasası cep telefonlarında, internette dönüyor. Eskiden otellerde bir bayanla kalmak için aile cüzdanı sorulurdu, şimdi o da yok. Yani her isteyen her istediği yerde yapabiliyor zinayı aslında. Genelevler de garibanlar içindi. Zenginlerin fahişeleri, garsiyonerleri filân hep vardı.
Üniversitelerin hemen her ile açılması ve gençliğin üniversitelere yönlendirilmesi de fuhşu artıran faktörlerden oldu. Hangi genç babasının aldığı asgarî ücretle üniversite okuyabilir ki? Turizmin yaydığı ahlâksızlığı müdafaa sadedinde zamanında bir AKP’li yetkili, “gençlerimiz bu sayede Batı kültürünü öğreniyor” demişti… AKP’linin bu açıklamasından bir müddet sonra, Batı’da üniversiteli fuhşu gündeme geldi. Bir Batılı siyasetçi, üniversite fuhşunun Batı kültürünün bir parçası olduğunu, okul masraflarını karşılayarak üniversiteyi bitirebilmek için fuhuş yapan öğrencilere kolaylıklar sağlanması gerektiğini ifade etmişti. Al sana Batı kültürü…
Tabiî bu arada “sugar daddy” vs gibi protokolleri, bastırılan kataloglar üzerinden yapılan pazarlamayı sayıp dökmeye ne gerek var.
Kimse diyebilir mi ki günümüz, AKP’nin iktidara geldiği 20 sene öncesinden daha iyidir? Zina azalmıştır, fuhuş azalmıştır?
İmam Hatip açıyorlar değil mi?
İyi de, onca açılan İmam Hatip’e rağmen fuhuş, zina vs niye azalmıyor da artıyor? Türk ailesi niye parçalanıyor? Her tarafı İmam Hatip yapsak çözüm mü? Bugün İmam Hatip denen okullar, bir mekân, onun ruhu yok. Yani o mekânlar Osmanlı’da devletin kendisiydi, Osmanlı buna rağmen hayatta kalamadı da şimdi olmayan ruhun, mekânları artırarak sağlanabileceği mi zannediliyor? Osmanlı o mekânlara sahip olduğu hâlde yıkılmadı mı? Meselenin mekânda değil, o mekâna konacak ruhta, keyfiyette olduğu ne zaman anlaşıalcak? Balığın kavağa çıkmasını veya İslâm ihtilâl ve inkılâbını gözleyeceğiz. Tercih bizim. Tercihimiz samimiyetimizi de gösterecek.
Ahlâk olması için, ruh olması için fikir lâzım, İslâma Muhatap Anlayış lâzım. Bu idrak edilmeden de meselelerimiz çözeceğiz zannıyla her ne yapılırsa yapılsın işler daha da kötüye gitmeye mahkûmdur. Önce bu anlaşılmalı… Doğru tatbikten bahsedebilmek için önce doğru tatbik fikri gerekir. İyi niyetliymiş de filân… İyi niyeti olan varsa buyursun İslâma Muhatap Anlayış’a, bu anlayışın ortaya koyduğu Tatbik Vasıta Sistem’e, Büyük Doğu-İBDA’ya…
Fıkıh, hadis, siyer vs… Bunları bilmek gerek ama yetmez. Yani Osmanlı bunları bilmiyor, öğretmiyor değildi ki, bundan dolayı yıkılmadı. Şimdi de İmam Hatipler vs açıp, bunları öğretiyoruz rehavetine kapılarak şahlanamayız. Bu devirde artık bunların yetmeyeceğini, Büyük Doğu-İBDA’nın niçin gerekli olduğunu… O eksiği tamamlayacak anlayıştır Büyük Doğu-İBDA…
Ne anlatıyoruz?
Fuhuş operasyonunda yola çıkıp nerelere geldik?
Evet ama işin hakikati, kökenine inince kurtuluş reçetesi tek. Yani fuhşun içtimaî, iktisadî, siyasî, ruhî, ahlâkî bir çok vechesi var ama bütün bunları tek bir noktada birleştirebiliriz. Her türlü insan meselesine çare ve çözüm üretmesi gereken siyasetin bunu yapabilmesi için, bir fikre bağlı olması, ideolojik bir vahide göre insan ve toplum meselelerini bir bütün olarak, sistem çapında ele alması gerekir. Halihazırda bu çözüm İslâmî dünya görüşünde aranıyormuş gibi yapılıyor ya, hah işte, “gibi” yapmakla, işin hakikatine göre hareket etmek arasında fark var; onu izâh etmeye çalışıyoruz bir yandan. İşin hakikatine vakıf olarak buna göre hareket edebilmek için, önce sistem çapında tatbik fikri olacak ki, İslâm’ı tatbik edebilmek için bir istikametin varlığından söz edebilelim. İstikamet olmadan oluş olmaz, sistem de istikametin şekil şartıdır. “Sûretler olmadan, mânâlar ebediyyen tecelliye gelmez!” hikmeti icabı, İslâmî çözüm iddiasında bulunanın, öncelikle sistem çapında bir teklifinin, düşüncesinin olduğunu göstermesi gerekir. Bu, hastalıkları tedavi etmek için insanları Tıb ilmine, doktorlara yönlendirmek gibidir. İnsanlar hastalıktan ölürken, bir de tıb diye bir şeyin bilinmediğini düşünün. İşin en zor olan yanı da insanları tıb ilminin gereğine ikna etmek olacaktı.
Başın mı ağrıyor, kıl mı döndü, kanserin mi var, düştün de bir yerini mi kırdın? Tıb ilmine baş vuracaksın, doktora gideceksin. Daha da doğrusu, hastalığını, gerçekte neyin olduğunu, çektiğin o acıların sebebini ve tedavisinin nasıl olacağını sana o ilim merci söyleyecek. Kırık mı, çıkık mı, fıtık mı, kanser mi…
Fıkıhtan, siyerden, hadisten vs hedef istikametinde yararlanıp onları da tasarruf edecek olan İslâma Muhatap Anlayış… Çağımızın gereği bu, Büyük Doğu-İBDA’nın ne yapmak istediği ve bu çerçevede dünyada tek oluşunun idraki de bu bakış açısıyla mümkün.
Peki, fuhşu nasıl önleriz?
Öncelikle içtimaî, iktisadî ve siyasî tedbirler ki bunlar inkılâp çapındadır. Eğitim, zorunlu olan ilk öğretimden sonra, kemmiyetleri köpürtmeyi değil, ruh ve keyfiyetin kesafetini artırmayı ilk hedef olarak belirleyecek. Memlekette çalışmayan, boş insan kalmayacak. Köylü, köyüne. İktisat, tarıma dayalı bir kalkınma hamlesini esas alacak. Hem böylece şehirlerin sosyal yapısı korunacak; kimin ne yaptığının, ne ve kim olduğunun bilinmediği şehirler yerine, herkesin herkesi tanıyabileceği ve mesûl olduğu mahallelerin şehirlerine geri dönülecek. Ücret, insanların insanca yaşamasına yetecek. Zengin ve fakir uçurumu önlenecek, hele ki israfla gözlere sokulması mümkün olmayacak. Tüketim toplumu olmaktan çıkılacak, kanaat özendirilecek. Lider dediğin, “itibardan tasarruf olmaz!” diyerek israfı göze sokmak yerine, itibarı, milletinin sırtından alınan vergiyi israf etmemede gösterdiği hassasiyette arayacak. Böylece millet liderine gerçekten güvenecek.
İşte, böyle liderin gelmesi için de İslâm ihtilâl ve inkılâbı… At, sahibine göre kişner… Bu millet, büyük oynayanlarla, büyük oynayabileceğini ispat etmiştir. Yeter ki, lider o büyüklüğü gösterebilsin. İnsan, kendi küçüklüğü altında ezildiği yerde, olamayışın suçunu başkalarına atarak bir süre daha o koltukta kalmaya devam edebilir ama tarihin yargılaması er geç vuku bulur.
Büyük oynayabilmek için de büyük fikir gerekir. Her meseleyi kuşatıcı sistem çapında fikir ve anlayış… Büyük kafa, zeki insan, gerçek kahraman, büyük fikre olan aşinalığı ve ondan aldığı pay ile tecessüm eder.