DİL MESELESİ, İBDA VE TİLKİ GÜNLÜĞÜ
Selim GÜRSELGİL
“Bir dil hadisesi olarak Büyük Doğu-İbda” bahsinde biraz daha duralım.
Aslında bu, hakkı verilmesi gereken bir etüd konusudur. O takdirde, Kur’ân idrakından şiir diline, mantıktan rüya tabirine, estetikten psikanalize, ilm-i cifirden kodlamaya, Eflatun’dan Umberto Eco ve Alan Turing’e kadar pek çok ilgi alanına mütenazır bir hacimde Tilki Günlüğü’ne bakış temellendirilmiş olur. Ancak ne yazık ki, böyle bir çalışmanın şevkini duyacak arkadaşlar henüz görünmüyor. Bizi daha çok sanal âlemin aptallaştırıcı gündemleri meşgûl ediyor.
Tilki Günlüğü rüyalardan, vakıalardan, kişiler ve fikirlerden oluşan bir roman olmanın yanısıra, esasen bir iştikak lûgatıdır (etimoloji sözlüğü); fakat bildiğiniz soydan değil. İşin ilim yönü yanında sanat yönü de olan, kelimelerin kök alâkalarını tedai (çağrışım) dedikleri ruhun mânâdan mânâya sıçrama özelliği içinde harmanlayan bir derinlikte. Bu derinlik, bir şuuraltı araştırmasına tekabül eder ki, Batıda sadece dışyüz yeltenişlerini gördüğümüz bu araştırma, İslâm tasavvufunun rehberliğinde “denizin hudut yerine”, yani söz varlığının sınırlarına dek ulaşır; ve şuura dair meseleleri bir şuuraltı lisânıyla konuşmaya başlar. Hiç şüphesiz bu lisân, şahsî şuuraltından kollektif şuura bakan yepyeni bir kelâm anlayışıdır.
Tilki Günlüğü’nün ilk ciltlerinde bahsi geçen kelâm anlayışı, daha çok tedai ve iştikak üzerinden ilerlerken sonraki ciltler ve daha sonraki eserlerde ebced hesabı ve matematik de işin içine girmiştir. Tilki Günlüğü’nde daha ziyade Türkçe’nin “Osmanlıca” dedikleri büyük vokabülerini ayaklandıran bu usûl, sonraki eserlerde çağın büyük ve küçük dillerinin lugâtlarını da içine alır: İngilizce’den Flamanca’ya, Romence’den Karaçayca’ya, Kürtçe’den Uygurca’ya vs bir çok çağdaş dilin içinden geçerek, mutasavvıfların “ilk dil” ve “Peygamberler dili” dediği Süryanice’ye uzanır ve adeta Türkçenin derinliklerinden tüm dünya dillerini kucaklamak, sanatını onlarda da misâllendirmek ister.
Tilki Günlüğü’nün edebiyatçılardan önce istihbaratçıların dikkatini çekmesi, bir başka ilginç özelliğidir. Onun gizli bir lisân teşkil edip, bağlıları arasında şifreli haberleşmeyi temin edip etmediği, içte olduğu gibi dıştaki istihbarat servislerince de titizlikle incelenmiştir. Yıllarca sorguların olmazsa olmazı olmuştur. Entelijansiya ondan hangi sonuçlara vardı bilemiyoruz ama şu kadarını söyleyebiliriz ki, artık tehlike geçmiştir, edebiyatçılarımız da Tilki Günlüğü’nü okuyup inceleyebilir, hakkında görüş belirtebilirler; başlarına bir şey gelmeyeceğini taahhüd edebiliriz.
Tilki Günlüğü hem rüya, hem de dünya tabirnamesi olmanın yanında, her türlü fikir ve sanat çalışması için de bir ilham kaynağı ve tevil kapısıdır. Onu konuşmanın zamanı hâlâ gelmemişse, ki çağdaşlarının ayıbıdır, er-geç gelecektir.